Loading...

KAYNAKÇA









Kavak Ağacı ile Kabak
    Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar
ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve
güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı
boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: 
                                                                                                       -Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?                                                                                                                                                                                                                                 -On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış
kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-DoğrGünler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları
başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da
aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye
çalıştığın için.
Geleceğini biliyordum…
 ………………………………………..
Savaşın en kanlı günlerinden biriydi.
Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın
başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru
altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir
arkadaşı onu tutarak içeri çekti,
-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi?
Baksana delik deşik olmuş. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna
kendi hayatını tehlikeye atma.
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini
siperden dışarıya attı. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı.
Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.
Fakat cesur asker yaralı arkadaşını
kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;
-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu
boşuna tehlikeye attın.
-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…
-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor
musun?

-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda
henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim.
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini
tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum… ………………………………………………………………………….
Japonya'da Yaşanmış Sevgi Hikayesi*  
Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon, bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasinda çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışarıdan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördüğünde kendini kötü hisseder. Aynı zamanda meraklanır da; kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce... Muhtemelen bu çivi on yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı.

   Nasıl olmuştu da kertenkele, bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmıştı? Karanlık bir duvar boşluğunda, hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak zor olmalıydı. Sonra bu kertenkelenin 10 yıldır hiç kıpırdamadan nasıl yaşadığını düşündü. Ayak çivilenmişti!
    Böylece çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar, ne yiyor acaba? Sonra
nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkele gelir ağzından taşıdığı
yemekle... İnanılmaz!...Adamı sersemletir gördüğü manzara. Bu nasıl sevgi?
Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmekteydi.
Bu iki kertenkele arasındaki ilişki acaba ne olabilir: Eş, arkadaş, sevgili,
abi kız kardeş... Aralarındaki ilişki ne olursa olsun, yaptıklarıyla bu iki
canlı bize bir şeyler anlatmak istiyor.
“Sevdiklerinizi asla terk etmeyin, unutmayın onları.” “SEVGİ ile Yaşamak Farkına Varmaktır” kitabından alıntıdır.
............................................................................
Yoldan En Güzel Geçen Kişi Kimdir?
  
Zamanın birinde bir kral bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan
yol için halka açılmadan önce de bir yarışma düzenlendi; yarışmaya göre; yoldan
en güzel geçen kişi seçilecek ve kazanan bir ödülün sahibi olacaktı.

Halk yarışmaya akın etti; bazıları en güzel arabalarla gelmiş, bazıları en güzel elbiselerini giymişti. Kadınlardan kimileri saçlarını süslemiş, kimi yanlarında harika
yiyecekler getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca
sportif gösteriler yapmaya hazırlanıyordu.
    Nihayet, yoldan geçişler başladı fakat kralın yanına dönenlerin ortak bir şikayeti vardı; yolun bir yerinde büyükçe bir taş vardı ve bu taş yolculuğu engelliyordu. Kral hepsini dinledi ve yarışmanın bitişinin beklenmesi gerektiğini ilan ettirdi.Günün sonunda yalnız bir yolcu bitiş çizgisine yorgun argın ulaşmıştı. Kralın huzuruna gelan bu adam elindeki altın kesesini
uzatarak: "Geçişim sırasında, yolu tıkayan taşı kaldırırken bu altın kesesini onun
altında buldum; size ait olmalı." dedi.
Kral gülümseyerek cevap verdi: "O altınlar sana ait delikanlı." "Bu altınları sen kazandın ve yarışmanın galibi
sensin, çünkü yoldan en güzel geçen kişi sensin.

Zira yoldan en güzel geçen kişi, ardından
gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir!”

..........................................................................................
 
En iyi Buğday
Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı
çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:
-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı
komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.-Elinizdeki kaliteli tohumları
rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç

duyuyorsunuz? diye sorulduğunda, -Neden olmasın, dedi çiftçi. -Bilmediğiniz bir
şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya
taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün
kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek
istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam
gerekiyor.
Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder.100. Vuruş  
kaya
Bir taş ustası, bir taştan parça koparmak
için parçaya balta ile vurmaktadır. Taş tam 100. vuruşta parçalandı. Bu sırada
çırak ustasına dönerek  ustacığım, ilk vuruşu 100. vuruş gibi
yapsaydın 99 tane vuruş yapmana gerek kalmazdı der.
Usta da, çırağa dönerek şöyle
der: eğer 99 tane vuruşun etkisi olmasaydı 100. vuruşta parça kopmazdı.
Kayaları delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir.
………………………………………………………………….
Bakış Açısını Değiştirmek
Bir zamanlar, Yunanlı bir filozofun bir
öğrencisi varmış, bu filozof öğrencisine bir yıl boyunca, kendisine kötü
davranan herkese para vermesini emretmiş, Bir senelik süre sona erdiğinde
öğrencisine, şimdi Atina ya gidebilir ve Bilgeliğin ne olduğunu öğrenebilirsin
demiş. Öğrenci Atina ya girerken kapıda oturan ve içeri girip çıkan herkese
hakaret eden bilge bir adama rastlamış, Bilge, öğrenciye de hakaret etmiş,
öğrenci ise katıla katıla gülmeye başlamış. Sana hakaret ettiğimde neden güldün
diye sormuş çünkü demiş öğrenci, ben bir yıl boyunca bunun için para
ödedim ve sen bana hiçbir karşılık beklemeden hakaret ettin;
şehre gir demiş hepsi senin…
………………………………………
Başarılı İletişimin Temel Koşulları
  Yakınındakiler ile sorunlarını çözersen dünya ile de sorunlarını çözersin.                                                     Her ilişki bizi cennetin ya da cehennem'in daha derinlerine götürür. (M. Kursu)
Sıfır beklenti
    İlişkilerimizde başarılı olmak istiyorsak, karşımızdakinden
hiç bir şey beklemeden iletişimin sorumluluğunu taşımalıyız.
Genellikle ilişkilere bizi mutlu etmelerini umarak başlarız. Oysa mutluluk
koşullara bağlı değildir. Biz var olan imkanlarımızla barışıp onlarla
mutlu olmayı öğrenene kadar daha iyi bir yaşam bulamayız...

Birini iyileştirmeye çalışmak onu bozmaktır

Bir ilişkide bize acı veren şey, insanları tam oldukları halleriyle kabul
etmeyi başaramamamızdır. Birey, karşısındaki kişiye anlayış gösterip, kabulkar
bir ortam sağlarsa, onun olumlu yönde gelişmesine fırsat verir. Böyle bir
ilişkide diğer kişi daha üretici daha yaratıcı olur.
İlişkileri devam ettiren şey gerçek Güven'dir. Güven olmadan sadece tiyatro
oynanır
(Gökdemir)
Gerçek Bilge kişiler der ki, "her
biriniz, sahtekarlığı bir yana bırakarak, gerçekleri söylemelisiniz".
Yaşam sadece netlikten anlar
Birinin seni anlaması için ‘trip’ gibi şeyler yapma; açık ol.
En önemli iletişim engeli Şahsi algılamak.
………………………………………………………………………..
Kitap adı: Dost Kazanmak Ve İnsanları Etkileme Sanatı
Yazar : Dale CARNEGIE
      Carnegie, Missouri’de tren yoluna on mil uzaktaki bir
çiftlikte doğmuş ve 12 yaşına kadar araba-tramvay görmemiştir. Fakat bu çocuk
Hong Kong’dan Kuzey Kutbu’na kadar dünyanın dört bucağını dolaşmayı, bütün
kurumların yöneticilerine ders vermeyi başarmıştır. Carnegie yaptığını şöyle
açıklıyordu: ‘İnsanların korkularını yenmelerine çalışıyorum. Başarısızlık,
korkunun neticesidir. Korkularının yenenler, kendilerine güveniyorlar, atak
oluyorlar.
Teknik bir meslekte bile başarının % 15 bilgiye, % 85
insanları idare etme sanatındaki maharete bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.
Yanımda çalışan 314 kişi bana selam bile vermezdi. Beni gördüklerinde yollarını
değiştirirlerdi. Şimdi 314 düşmanım yerine, 314 dostum var. Çünkü artık onları
başaramadıkları ile değil, başarabildikleri ile değerlendiriyorum. Azarlayarak
değil, takdir ederek yaklaşıyorum’.
İNSANLARI İDARE ETMENİN TEKNİK ESASLARI
1-Tenkit Çok Tehlikeli Bir Kıvılcımdır
Yıllarca birçok cinayet işlemiş, insanları sindirerek
haraca bağlamış, bir sürü soygun yapmış insanlar bile suçlu olduklarına
inanmadıklarına göre, sizinle her gün görüşen insanlar, tenkitlerinizin doğru
olduğunu hemen kabul edecekler midir? Sert tenkitleriniz bir işe yarayacak
mıdır? Bütün tenkitler yuvalarından uçan güvercinler gibi yuvalarına dönmeye
mahkumdurlar. Tenkit, insanın en çok değer verdiği ‘benliğini’ yaralıyor. O’nun
hiddetlenmesine sebep oluyor. Alman Ordusu’nda hiçbir asker olayın hemen sonrasında
şikayette bulunamaz. Önce hiddeti yatışacak, olayı daha soğukkanlı
değerlendirebileceği bir zaman geçecek, sonra şikayette bulunabilecektir.
Dünyadaki karışıklıkların ve anarşinin birçok sebeplerinden biri de kendisi
düzeltilmeye muhtaç olan insanların dünyayı düzeltmeye kalkmalarıdır. Konfiçyus
der ki: ‘Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki karlardan şikayet
etmeyiniz. Çok tehlikeli bir kıvılcımdır tenkit. Bu kıvılcım, bir barut
fıçısından farksız olan insan gururunu anında infilak ettirebilir. Büyük adam,
küçük adamlara karşı takındığı tavırlardan anlaşılır.

2-İnsanları İdare Etmenin Büyük Sırrı
İnsanlara iş yaptırmanın en kestirme yolu insanlarda o
işi yapma arzusu uyandırmaktır. İnsanlara tehditle, zulümle, kaba davranışlarla
da iş yaptırmak mümkündür ama bu tarz davranışların, katlanmanız gereken ağır
neticeleri vardır. Samimi bir takdiri, iltifatı hangimiz özlemeyiz? Hangimiz
bulduğumuz zaman reddederiz? Kristof Kolomb Okyanus Amirali ve Hindistan Naibi
ünvanını istemişti. İmparatoriçe Büyük Katerina üzerinde İmparatoriçe
Hazretleri yazmayan zarfları açmazdı. Bazı ilim adamlarına göre, yaşadığımız
dünyada önemli olma fırsatı bulamayanlar kendilerine ayrı bir dünya kuruyorlar.
O dünyada çok önemli biri olarak yaşıyorlar.
İdarecilerin tenkitleri kadar insanın çalışma ve başarma ihtirasını öldüren bir
şey yoktur. Ben insana hız vermek için O’nu överim. İnsanlarda kusur bulmaktan
nefret ederim. Beğendiğim bir şeyi takdir etmekte gecikmem. Bundan da zevk
alırım. Ünü makamı ne olursa olsun tenkit yerine iltifat duyup da daha çok
gayrete gelmeyen hiç kimseyi tanımadım.

3-Oltaya Uygun Yem Takmayanlar Balık Tutamazlar
Ben kremalı çilekten hoşlanırım. Balıklar ise kurt
yemeyi seviyorlar. Onun için Maine üzerinde balığa çıktığımda oltaya kremalı
çilek takmayı aklımdan bile geçirmem. Oltamdaki kurtlara koşan balıkları
kolaylıkla avlayabilirim. İşte, vazgeçilmez kural: Oltaya doğru yemi takmak...
Bir insanı etkilemenin biricik çaresi, onun istekleriyle ilgilenmek, onun
isteklerine değer vermek, onun isteklerinin önemini kabul etmektir. Oğlunuza
saatlerce sigara içmemesini istediğinizi anlatsanız ne elde edebilirsiniz?
Sizin bu isteğiniz onu niçin etkilesin? Siz onun isteğini ön plana çıkarın.
Oğlunuz futbolu çok mu seviyor? Ona sigara içtiği takdirde iyi bir futbolcu
olamayacağını anlatın. Kendi isteğinin gerçekleşemeyeceği ihtimali onu daha çok
etkileyecektir.

Kitap adı: Dost Kazanmak Ve İnsanları Etkileme Sanatı
Yazar : Dale CARNEGIE

Dost Kazanmak Ve İnsanları Etkileme Sanatı-2
4- Başkalarına karşı samimi ve derin bir ilgi gösteriniz.                                                                                                                                                                                                        Psikoloji ilminin zirvelerinden Alfred Adler diyor ki: ‘Başkaları ile ilgilenmeyen insanlar hayatta daima büyük güçlüklerle karşılaşmaya mahkumdurlar’. Roosevelt, yerini Taft’a bıraktıktan sonra
bir gün Beyaz Saray’ı ziyaret etmişti. Bütün görevlileri, hizmetçileri hatta mutfakta çalışan kadınları bile isimleri ile selamlamıştı. Archie Butt diyor ki: ‘Roosevelt mutfakta çalışan Alice’i gördüğünde ona hala çavdar ekmeği yapıp-yapmadığını sordu. Alice de ona, yaptığını, ama yalnızca hizmetçilerin yediğini söyledi. Roosevelt, Alice’in tepsi içinde ikram ettiği bir dilim
çavdar ekmeğini yiye yiye bahçeye çıkmış, bahçıvan ve işçileri selamlamıştı. Bu adamlar o günü gözyaşları içinde hatırlarlar. Bunlardan Ike Hoover der ki: ‘O gün, son iki yıl içinde mutlu olduğum tek gündü’. Telefonla konuşurken bile muhatabınız ses tonunuzdan bu konuşmadan ne kadar mutlu olduğunuzu anlamalıdır.

5-
Gülümseyiniz

İnsanın yüzünde taşıdığı, sırtında
taşıdığından daha önemlidir. İnsanları hareketleri kelimelerden daha yüksek bir
sesle konuşur. Kelimelerinin dilini pek sevmediğimiz nice insanlara hallerinin
güzel dili yüzünden bağlanıveririz. Büyük bir şirketin yöneticisi ‘İşe alacağım
insanları seçerken, gülümsemeyi bilen bir lise mezununu, asık suratlı bir
üniversite mezununa tercih ederim’ demişti.
Aklınızı hedefinizde yoğunlaştırınız.
Güçlü ve faydalı olma düşüncenizi zihninizde yaşattıkça gerçekten de öyle
olmaya başladığınızı göreceksiniz. Siz ısrar ettikçe fırsatlar çıkacaktır.
Cesur, açıkgöz ve neşeli olun. Kalbiniz neye bağlanırsa, varlığınız onun özüne
bürünür.

6- Bir insan için dünyanın en tatlı ve önemli sesi, kendi ismidir.
Herkes kendi ismine dünyadaki bütün
isimlerden fazla önem verir. Bir insanı uzun zaman sonra hatırlayıp, ismi ile
hitap etmek, büyük bir iltifat kabul edilir. Eserlerini kendilerine ithaf
ettirmek için yazarlara para teklif eden zenginleri de biliyoruz. Siyasal
adamlarının aldıkları ilk ders şudur: ‘Bir seçmenin ismini hatırlamak devlet
idaresine hazır olmanın ilk şartıdır.

7- Dinlemeyi Biliniz
  Dinleyen birisini bulduğunuzda dinletmeyi
sevmeyenimiz yoktur. Heyecanlı dikkat ve ilgiden zevk almayacak insan yoktur.
En sert, en saldırgan, tenkitçiler bile sabırlı ve sevimli bir dinleyici
karşısında yumuşarlar. Böyle dinleyiciler zehirini akıtan tenkitçinin dilinin
tutulacağını bilirler ve sabırla zehirini akıtmasını beklerler. Detner Yünlüler
Şirketi’nin 15$’lık borcu için mektup yağmuruna tuttuğu bir müşteri, şirketin
kurucusu Julian F. Detner’in odasına öfke ile dalmıştı: ‘Muhasebeniz hesabımı
yanlış tutmuş. Size borcum falan yok 15$ ödemeyeceğim gibi, bir daha on paralık
alışveriş de yapmayacağım’ diye gürleyen müşteriyi Detner dikkatle dinlemişti:
-Hiç sözünü kesmedim. İçini boşalttı. Rahatladığını görünce şöyle konuştum:
‘Şikago’ya kadar gelip bu gerçekleri bildirdiğiniz için teşekkür ederim. Siz
dikkatli bir müşterisiniz. Hatayı binlerce hesapla uğraşan memurlarımızın
yaptığına eminim. Bir daha bizden alışveriş de yapmayacağımıza göre, ben size
diğer iyi firmaları tanıtayım’. Çok etkilenmişti. Şikago’ya geldikçe beraber
yemek yerdik. Bu defaki yemek davetimin sonunda yüklü bir sipariş vererek
ayrıldı. Birkaç gün sonra da hesapları tekrar incelediğini, 15$’lık bir
borcunun olduğunu bildiren mektubu geldi. Bu adam oğluna Detner adını vermiş ve
ölünceye kadar dostumuz olarak kalmıştır.
Önemli insanlarla çok sevilen röportajlar yapan Isaac Marcosson der ki: ‘Birçok insan dikkatle dinlemeyi bilmediğinden, iyi bir izlenim bırakmaz. Bunlar hep daha sonra söyleyeceklerini düşündükleri için, kulak açmazlar. Benim röportaj yaptığım büyük adamların hepsi de,
konuşmaktan çok, iyi bir dinleyici olmayı tercih ettiklerini söylemişlerdir’.Başkalarına kendilerinden bahsetme imkanı veriniz.

8- İnsanların İlgilerini Paylaşınız
Bir insanın gönlünü kazanmak için onun
ilgilendiği konuları konuşmanın çok etkili olduğu bilinmelidir. Avrupa’da
düzenlenen büyük bir izci toplantısına katılacaktık. Oymağımdaki izcilerden
birisi yol masrafını karşılayamayacak durumdaydı. Dev şirketlerden birinin
yöneticisinden bu çocuk için yardım istemeye karar verdim. Görüşmeye gitmeden
önce şirket yöneticisinin bir zamanlar bir milyon dolarlık bir çek yazdığını,
karşılığı ödendikten sonra bu çeki çalışma odasına astığını öğrenmiştim.
Odasına girer girmez bu çekten bahsetmeye başladım. Şimdiye kadar hiç bir
milyon dolarlık bir çek görmediğimi, şimdi böyle bir çeki gördüğümü izcilerime
anlatacağımı söyledim. Yöneticiden çekin hikayesini de anlatmasını istedim.
Bana o günü, tekrar yaşayarak, zevkle anlattı. Görüyorsunuz ya, Chalif söze
yardım isteği ile değil, yöneticiyi çok heyecanlandıran bir konuyla başlamıştı.
Bakalım bunun sonucunda ne elde etmiş? -Çek bahsi bitince yönetici candan bir
ilgiyle ziyaretimin amacını sordu. Ben de anlattım. O, bir değil, beş çocuğun
masrafını karşılayabileceğini söyledi. Bin dolarlık bir çek yazdı. Şirketin
Avrupa’daki şubelerine bize her konuda yardımcı olmalarını isteyen birer mektup
hazırlattı. Üstelik Paris’te bizi bizzat karşılayıp şehri gezdirdi. Çek
hikayesi aramızda öyle bir dostluk doğurdu ki, hala elinden gelen hiçbir
yardımı izcilerimden esirgemez. O gün sözlerime onu çok ilgilen bir konu ile
başlamamış olsaydım, herhalde bu başarıyı elde edemezdim

9- Başkalarına Önemli Birisi Olduklarını Hissettiriniz. Bunu samimiyetle
yapınız.
Başkalarına, size nasıl davranılmasını
istiyorsanız, öyle davranın. Hepimiz saygı görmek, samimiyetle takdir edilmek
isteriz. Hakkımızda güzel sözler söylenilmesinden hoşlanırız. Önemli birisi
olduğumuzun farkedilmesinden mutluluk duyarız. Evet, hepimiz önemli birisi
değil miyiz? Bu takdir etme uygulamasına başlamanız için Amerika’nın Ankara
Büyükelçisi ya da FIFA Başkanı olmayı beklemeyiniz. Herkesin takdir edilmeye
ihtiyacı vardır ve takdir etmesini bilmelidir. İşimiz dost kazanmak değil mi?
Size zahmet verdiğim için üzgünüm’, ‘Rica ederim’, ‘Lütfen’, ‘Teşekkür ederim’
gibi söylenmesi hiç de zor olmayan cümleler karşınızdaki insana kendisine değer
verildiğini düşündüreceği gibi sizin iyi yetişmiş olduğunuzu da gösterir.


 


 


*************************************************************************************

Örnek Sokak 1a, 12345 Örnekşehir
0.535 607 5459