BAKARSAN BİR ŞEY GÖRÜRSÜN,GÖRMEK İÇİN BAKARSAN ÇOK ŞEY GÖRÜRSÜN
  BAK,GÖR,İNCELE.
irfgzr2 - LİSE-9(Ders Notları)

  HAYAL VE HEDEF
  => irfgzr
  => UMUT
  => KONUŞMA
  => YAZMAK
  => İLETİŞİM
  => BEDEN DİLİ
  => COŞKU
  => DOSTLUK
  => MUTLU OLMAK
  => VİDEOLAR
  => AKILLI TAHTA(SMART BOART)
  => 18 MART (ÇANAKKALE ZAFERİ)
  => 23 NİSAN
  => 19 MAYIS
  => Osm Dev (Ders Notları)
  => HARİTALAR
  => OSMANLI TARİH(soru-cevap)
  => OSMANLIDA İLKLER
  => Tarih Çağları(genel özellikleri)
  => İNK.T.DERS NOTLARI
  => TEST-T. İNK.T.ve ATA
  => İNK T(soru-cevap)
  => 24 KASIM(Atatürk'ün Öğretmen Yönü)
  => CUMHURİYET BAYRAMI
  => Albert Einstein’in Atatürk’e yazdığı mektup
  => AB DESTEKLİ BÖLGESEL KALKINMA PROGRAMLARI
  => AB EĞİTİM VE GENÇLİK PROGRAMI
  => Atatürk'ün Kimlik No'su
  => Atatürk'ü Koruma Kanunu
  => Atatürk'ten AnılarYeni sayfanın başlığı
  => Atatürk Oratoryosu
  => Atatürk'ün Vasiyeti
  => ATATÜRK'ÜN SOY AĞACI
  => Dokuz Taş(Dokuz Kumalak)
  => Tarih Terimleri(sözlük)
  => TEST-LİSE 9.sın.
  => Tarh Öğrtm Ana Kaynak
  => SİYASİ PARTİLER
  => KOCA YUSUF
  => GÜZEL VE ÖZLÜ SÖZLER
  => PİRİ REİS VE HARİTASI
  => Aile Soy Ağacı
  => TÜRKİYE VE AVRUPA
  => EYC(Avrupa Gençlik Mrk)
  => ETİK EĞİTİMİ
  => EYF (Avrupa Gençlik Vakfı)
  => GENÇLİK HİZMETLERİ DAİRE BŞK
  => TEST(LİSE 10)
  => İlk Kadın Öğretmen(Refet Angın )
  => SINAV STRESİ
  => RİSK YÖNETİMİ
  => Tarih Programları
  => Türklerin ilginç icatları
  => SÖZLÜK(ulslararası ilşkl
  => Büy.sanayi.devr
  => EDİRNE
  => ÇAĞ.T.VE.DÜN.T
  => ÇTDT(2.dönem çalışma soruları)
  => çiçeklerin anlamı
  => 10 ALTIN ÖĞÜT VE ÜÇ ŞEY
  => Uluslararası İlişkiler(ders notları)
  => Biyografi
  => ULİLŞ(çalıma soruları)
  => II.DÜNYA SAVAŞI (ÇALIŞMA SORULARI)
  => BÂCİYÂN-I RUM
  => Türk Kadını(Milli Mücadelede)
  => Etik hikayeler
  => GÜNLÜK GAZETE HABERLERİ
  => FOTOĞRAFLARLA ATATÜRK
  => TÜRKİYE
  => Resimler(Osm)
  => Osman Bey-Şeyh Edebali
  => OĞUZLAR
  => Osm.dev.yerine kurulanlar
  => Osm.dev.yklş
  => Osm-ALBÜM
  => TARİH (Lise 10-Günlük Plan)
  => Osmanlı'dan ABD'ye Deve Yardımı
  => TARİHÇİLER(Osmanlı)
  => Tarihte OsmXRus Savaşları
  => Kıssadan Hisse
  => Hürrem
  => İnsan
  => ULİLİŞ(2.DÖN.ÇALŞ.SOR)
  => MECLİS(İç Tüzük)
  => DEVLET BAŞKANLARI
  => Kur.sav.karş.sorunlar
  => 6 Şapkalı Düşünme Tekniği
  => KARİKATÜR
  => Etik Sözler
  => ANILAR
  => ANNELER GÜNÜ
  => Arkadaşlık
  => ATATÜRK
  => ATATÜRK İLKELERİ
  => ATATÜRK-İLETİŞİM
  => Atatürk'ün Bursa Gezileri
  => Atatürk'ten Alacağımız Feyizler
  => Atatürk ve Doğa
  => Atatürk'ün çıkardığı gazeteler
  => ATATÜRK'ÜN SON RÜYASI
  => Atatürk'ün Laikliğe Bakışı
  => ATATÜRKÇÜLÜK
  => Atatürk'e suikast
  => ATATÜRK'TEN ANILAR
  => ATATÜRK(Yakın Arkadaşları)
  => Bilim Adamları ve Buluşları
  => Atatürk'ün Türk Tanımı
  => ATATÜRK'ÜN YAZDIĞI KİTAPLAR
  => Atatürk Madame Tussauds Müzesinde
  => ABD'ye ilk Atatürk heykeli dikiliyor
  => Atatürk'ün Çift Alfabeli İmzası
  => Atatürk Devrimleri
  => Atatürk'e Ait Eşyalar
  => Atatürk Takvimi
  => AMERİKANIN VERGİ ÖDEDİĞİ TEK DEVLET
  => Aklın Yolu Birdr.
  => BECERİ
  => DÜNYADA GAZETENİN TARİHÇESİ
  => DÜNYANIN ''EN'' LERİ
  => OFKE VE ÖFKE KONTROLÜ
  => ULUSLARARASI İLİŞKİLER(2.Dön.çalışm.soru)
  => GİYİM VE KUŞAM(Osm dev. kadın
  => Pusula,Barut,Kağıt ve Matbaa
  => ALINTILAR
  => 2.DÜNYA SAVAŞI
  => LİSE-9(Ders Notları)
  => İLGİNÇ BİLGİLER
  => İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ
  => PROTOKOL
  => TARİH ÖĞRETİM YÖNTEMİ
  => METE HAN(Oğuz Kağan)
  => TARİH ŞERİDİ
  => ERMENİLER
  => MY MOTHER
  => MEVLANA
  => 1.Meclis
  => Mehmet Akif Ersoy
  => Mimar Sinan
  => SÖZLÜK(Dini kelime ve deyimlerin anlamları)
  => HAYALİ CİHANA DEĞER
  => LİDER
  => Wikileaks Nedir?
  => 1 Nisan şakası
  => ATATÜRK VE TARİH
  => ATATÜRK’ÜN KARLSBAD’A GİDİŞİ
  => ATATÜRK'ÜN HUKUKA BAKIŞI
  => ATATÜRK'ÜN EĞİTİME BAKIŞI
  => ATATÜRK VE AHLAK
  => ATATÜRK'ÇÜ DÜŞÜNCE
  => SOYKIRIMLAR TARİHİ
  => ATATÜRK VE MİLLİYETÇİLİK
  => ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE BAKIŞI
  => ATATÜR VE DEVLETÇİLİK
  => ATATÜRK VE ÇAĞDAŞLAŞMA
  => ATATÜRK VE CUMHURiYET
  => ATATÜRK VE İNSANLIK SEVGİSİ
  => ATATÜRK VE LAİKLİK
  => Atatürk'ün Araştırma Yöntemi
  => ATATÜRK VE İNKILAP
  => ATATÜRK VE HALKÇILIK
  => ATATÜRK VE BAĞIMSIZLIK
  => Atatürk'ün sevdiği şarkılar
  => AFFETME
  => BİR ERGENDEN MEKTUP
  => BİR ŞEY
  => BURSA'DA İLKLER
  => HAYAT
  => Telafisi olmayan
  => Teknoloji(Videolar)
  => TARİH (TARİH ŞERİDİ)
  => HOŞGÖRÜ
  => Araştırma Yöntemi
  => TAKVİMLER
  => TÜBİTAK
  => TİMSAH YÜRÜYÜŞÜ
  => Mnzr
  => MARŞLAR
  => MESLEKLER(Tarih ile ilgili)
  => NUTUK
  => RESİMLER(OSM.MED.)
  => SARI ZEYBEK
  => MÜZİK
  => ÖLÇÜ BİRİMLERİ
  => ÖNYARGI
  => 1.DÜNYA SAVAŞI
  => 10 KASIM(Tören Konuşması)
  => İSTANBUL RESİMLERİ
  => 100 TEMEL ESER
  => TARİH(soru-cev)
  => İŞGALLER(İllere Göre)
  => YAZMA ESERLER
  => VİDEO 2
  => DEVŞİRME(OSM)
  => 100 Türk Edebiyatçısı
  => ÜNLÜ TARİHÇİLER
  => 14 ŞUBAT
  => Sürgündeki Hânedan
  => OSMANLI KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
  => TARİHİ YAPILAR
  => ANDIMIZ
  => İlginç Şeyler
  => Üç çeşit insan
  => BİLİYOR MUSUNUZ?
  => SLAYT> 1.dünya sav
  => TAVLA
  => KONUŞAN HEYKELLER
  => İstanbul İsimleri
  => Arkadaş
  => Dünya'nın Enleri
  => Yapılandırma Sistemi
  => BULUŞ YOLUYLA ÖĞRENME
  => ALO
  => PROJE NEDİR,NASIL HAZIRLANIR?
  => Performans
  => LİSE 9(DERS NOTLARI)
  => TARİH KAYNAKLARI
  => Kur.sav.Kahraman,yapıt
  => Tarih Dersine Nasıl
  => LİSE 10(17-18 YY)
  => TARİHTE İLK
  => EYLÜL AYI MESLEKİ ÇALIŞMA RAPORU
  => YGS
  => YGS-LYS Tüm sorular
  => LYS
  => YGS-İNK TARİHİ SORULARI
  => ÖSYM-LYS
  => TEST(Karma)
  => ÇTDT
  => SEVGİ VE SAYGI
  => 9.SIN KİTAP CEVAP
  => MİLADİ VE HİCRİ YILI BİRBİRİNE ÇEVİRME
  => İlk Milletler Arası Dili Bir Türk İcat Etmiş
  => ANKA KUŞU
  => OSMANLICA
  => ÇTDT(Test)
  => ADAKALE
  => BİLİMSEL ARAŞTIRMA
  => “Tarihe Geçen Hazırcevaplar”
  => FIKRALAR
  => ARMA(Osm)
  => TARİH HARİTALARI
  => GİZLİ KAHRAMANı
  => MAKALELER
  => MESAJ (ŞŞAL MEZUNLARINA)
  => Makale(Halil İnalcık)
  => KAYNAKÇA
  => BAŞARILI HİKAYELER
  => Savaş ve Barış
  => PROJE HAZIRLAMA
  => İcatlar ve Keşifler
  => YÜRÜYEN KÖŞK
  => RAPORLAR
  => KUT-ÜL AMARE ZAFERİ
  => TÜRK BÜYÜKLERİ(ALFABETİK SIRA)
  => TÜRK BÜYÜKLERİ SERİSİ
  => Sınavlara Hazırlık
  => PROJE
  => TÜRK BÜYÜĞÜ(257)
  => BİLİM KADINLARIı
  => TÜRK BÜYÜKLERİ
  => TARİH ÇEVİRME KLAVUZU
  => GÜVENME
  => ATATÜRK ALBÜMÜ
  => EN GÜZEL GEZİLECEK YERLER
  => LİSE 3(Seç.T) DEVLET TEŞKİLATI
  => LİS-3(seçT)DEV.YÖN
  => TARİHTE BUGÜNı
  => Lis 3-seç.T.(Hukuk)
  => TOPLUM GELİŞİM
  => LİSE 3 (EKONOMİ)
  => LİSE 3(EĞİTİM-ÖĞRETİM)
  => soru-cevap(osm .dev.)
  => osm.Tarh(soru-cevap)
  => veda(Erkek Lisesinden Ayrılış)
  => Kavram Haritaları
  => DERS ÇALIŞMA
  => DİNLEME
  => ANTLAŞMALAR(Osm)
  => KİTAP KAMPANYASI
  => LİSE 3(SANAT)
  => lise 3(seç.T-sorular)
  => ATATÜRK (ANILAR)
  => irfgzr2
  => HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI?
  => LİSE 9(Ders Kitabı Sorularının Cevapları)
  => kaynak(2)
  => İnk.Tarh(Atatürkçülük)
  => ÜLKEMİZDEN MANZARALAR
  => Osm.dev.dağlm.dön
  => DEĞERLİ TABLOLAR
  => MÜZE(BAKL)
  => MÜZE
  => ANDLAŞMALAR(Osm)
  => kavrm(İslam Öncesi)
  İLK DERS
  İLK TÜRK DEV EĞİTİM(Seç.T)
  YERDİR BURSA(Şiir)
  ATATÜRK VE MATEMATİK)
  2017-2018 Etkinlikleri
  TARİH 11(ÜNİTE 2 - DERS NOTLARI)
  Galeri
  TARIH ARAŞTIRMA SITESI


Türkiye

İRFAN GEZER
 

 
 

        LİSE 9 -ÇALIŞMA SORULARI
S.)Tarihin Tanınmı Nedir?

C.)Tarih geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetlerini YER VE ZAMAN bildirerek, SEBEP-SONUÇ ilişkisi içinde anlatan bilim dalıdır.

S.)Tarihin konusu nedir?

C.)Geçmiş zamanda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetidir.

S.)Tarihin anlatımında yer ve zamanın önemi nedir?

C.)a)- Yer ve zamanın belirtilmesiyle olayın GERÇEK olup olmadığını anlarız.

b)- Olayın geçtiği yer ile olayın meydana geldiği zaman dilimi o olayın sebep ve sonuçlarını

belirlememizde gereklidir. Çünkü o yerin iklimi, yaşam şartları, madenleri, o zaman içindeki nüfusu,o zaman içindeki toplumsal değerler olayın meydana geliş sebeplerini oluşturabilirler.

S.)Sebep-sonuç ilişkisinin önemi nedir?

C.)Bütün olaylar bir zincirin halkalari gibi birbirine bağlidir.her olay kendisinden önceki olayın SONUCU, kendisinden sonraki olayın SEBEBİ'dir. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamayız.

S.)Olay nedir?

C.)İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzeri alanlarda meydana gelen oluşumlardır.

S.)Olgu nedir?

C.)Oluşum süreci içinde ya da başka bir şeyin belirtisi olarak gözlemlenmiş olaylardan ibarettir.

Örnek:Anadolu'nun Türkler tarafından fethi olaydır.Anadolu'nun Türkleşmesi OLGU'dur.

S.)Tarih felsefesi nedir?

C.)Tarihi tecrübeleri günümüz meselelerinin çözümü için yeniden yorumlamaya Tarih Felsefesi denir.

S.)Tarihin tasnifini(sınıflandırma) yapınız?

C.) Zamana,mekana,konuya göre tasnifi yapılır.

S.)Tarihi neden sınıflandırıyoruz?

C.)Tarihi Zamana, Mekana ve Konuya göre sınıflandırmamızın nedeni öğrenmeyi, öğretmeyi, araştırmayı kolaylaştırmakdır.

S.)Zamana Göre Sınıflandırma nedir?

C.) (Örnek: Ortaçağ tarihi,15. yüzyıl tarihi gibi...)

S.)Mekana(Yer) Göre sınıflandırma nedir?

C.)(Örnek:Türkiye Tarihi,Avrupa tarihi gibi...)

S.)Konuya Göre Sınıflandırma nedir?

C.) (Örnek: Tıp Tarihi, Sanat tarihi gibi...)

S.)Tarihin yöntemi nedir?

C.)Tarihi olayları araştıran bir tarihçi sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular.

A)-KAYNAK ARAMA: Önce olayla ilgili kaynaklar aranır.

Kaynaklar 2'ye ayrılır:

1- Ana Kaynaklar(Birinci el kaynaklar): Olayın geçtiği döneme ait kaynaklardır.

2- İkinci El Kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan kaynaklardır.

Ayrıca kaynakları YAZILI ve YAZISIZ kaynaklar diye de ikiye ayırabiliriz:

1- Yazılı Kaynaklar:Kitabeler,fermanlar,kanunlar,mahkeme kayıtları, noterlik yazıları,

gazeteler, dergiler vb...

Kitabe,

Biyografi, yıllıklar, kitaplar,

Resmi yazışmalar, mühürler,

fermanlar, kanunnameler,

Paralar, takvimler, antlaşmalar,

Kil tabletler.

2- Yazısız(Sözlü) Kaynaklar: Evler, kaleler, tapınaklar, heykeller, silah, eşyalar,

destanlar, efsaneler, fıkralar, atasözleri örf ve adetler vb...

Her türlü araç ve gereçler,

* Toprak, taş ve kemikten yapılmış

eşyalar,

* Mağara resimleri,

* Kabartmalar,

* Mezarlar, anıtlar,

* İnsan ve hayvan iskeletleri.

B)- VERİLERİ TASNİF, TAHLİL VE TENKİT ETME:

1)Tasnif(Sınıflandırma):Elde edilen bilgiler zamana,mekana ve konuya göre tasnif edilir.

2)Tahlil(Analiz=İnceleme) : Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler güvenilir mi?

Karşılaştırma yapılarak bilgiler bu yönde incelenir.

3)Tenkit(Eleştiri):Elde edilen bilgilerin işe yarayıp yaramadığı,hangi bilgilerin kullanılacağı belirlenir.

C)SENTEZ(BİRLEŞTİRME):Kaynaklardan elde edilen bilgiler düzenlenip yazılması safhasıdır.

TARİH BİLİMİNİN YÖNTEMİ

Sosyal bilimlerin olayları inceleme yöntemi deney değil problemi tahlil ederek anlamak ve açıklamaktan ibarettir. Tarihin kendine özgü bir yöntemi vardır. Tarihin konusu yaşanan tarih hakkında doğru bilgi elde etmek olduğuna göre bu iş an ancak yaşanan tarihten günümüze yansıyan izlerin yani yaşanan tarih hakkında şahitlik yapacak belgelerin değerlendirilmesiyle mümkündür.
Tarih, diğer bilim dallarında olduğu gibi ancak kendi bilimsel özellik ve yöntemini geliştirmesi sayesinde bağımsız bir bilim dalı olarak gelişmiştir. İnsanlığın geçmişi hakkında doğru bilgiye ulaşmak tarih biliminin en önemli amacıdır. Bu nedenle tarihten günümüze kalan izlerin, kalıntıların ve belgelerin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bir olayı araştıran araştırmacı: Kaynak (belge) bulur, Kaynakları sınıflandırır (Tasnif) , İçeriği hakkında bilgi sahibi olur (Tahlil), Kaynak eleştirisi yapar (Tenkit) ,Kaynaklar arasında bağlantı kurar (Terkib) ,Tarafsız (objektif) değerlendirme yapar.

KAYNAK:Geçmişten kalan ve tarihi bir olay hakkında bilgi veren her türlü malzemeye kaynak (belge) denir.

Kaynaklar iki gurupta incelenir:

*Yazısız kaynaklar: Destanlar, atasözleri gibi sözlü belgelerin yanında, kullanılan araç-gereçler, giyim eşyaları, barınaklar ve iskeletlerdir. )

*Yazılı Kaynaklar: Fermanlar, Antlaşma metinleri, paralar, kitabeler… vs.

A- Kapsadıkları Bilginin Değerine Göre Kaynaklar

1. Ana Kaynaklar (Birinci el kaynaklar): Olayın geçtiği döneme ait kaynaklardır.

2. İkinci El Kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan kaynaklardır.

B- Bilgi Veren Kaynağın Cinsine Göre Kaynaklar

1. Sözlü Kaynaklar: Bunlar; tarihsel öyküler, şiirler, söylenceler, destanlar, menkıbeler, fıkra ve atasözleridir.

2. Yazılı, Sesli ve Görüntülü Kaynaklar: Bunlar, korundukları yerlere göre üç gruba ayrılır:

a) Arşiv Malzemeleri: Fermanlar, beratlar, kanunnameler, ilâmlar gibi resmî mühür ve imza taşıyan yazılı belgelerdir. Ayrıca; resim ve fotoğraflar, filmler, plâklar, video ve teyp kasetleri, bilgisayar disketleri ile görüntülü ve sesli belgeler de arşivlerde saklanır.

b) Kütüphane Malzemeleri: Şecereler, takvimler ve yıllıklar, vakayinameler, yaşam öyküleri (biyografi), hatıralar, seyahatnameler, gazete ve dergi gibi süreli yayınlardan oluşan malzemelerdir.

c) Müzelik Malzemeler: Kitabeler, abideler, heykeller, mezar taşları ve lâhitler, madalyalar, paralar, insan iskeletleri, ev eşyaları, aletler, silâhlar ile arkeolojik ve etnografik malzemelerdir.

Bu tür belgeler özellikle tarih öncesi dönemleri açıklamada büyük öneme sahiptir.

Atatürk’ün “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar zordur. Yazan, yapana sadık kalmazsa hakikat, içinden çıkılmaz bir hâl alır.” sözü, bu aşamada ne kadar titiz ve tarafsız olmanın gerekliliğini anlatır.

Tarihi olayları araştıran bir tarihçi sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular

*KAYNAK ARAMA (Belge Bulma) : Önce olayla ilgili kaynaklar aranır.

*TASNİF: (Sınıflandırma): Tasnif, sınıflandırma demektir. Tarihsel kaynaklardan verilerin elde edilmesinden sonra bunların tasnif edilmesi gerekir. Elde edilen bilgiler zamana, mekâna ve konuya göre tasnif edilir. Verilerin sınıflandırılması ve mantıklı bir düzen içerisinde sıralanmasıyla, eserin bölümleri oluşturulur. Bu bölümlerin de kendine göre alt başlıkları olacaktır. Böylece hazırlanmakta olan yapıtın plânı ortaya çıkar.Sınıflandırma işlemi verilerin önemine, güvenirliliğine veya kronolojik sıraya göre yapılabilir.

*TAHLİL (Analiz=İnceleme: Çözümleme) : Elde edilen verilerdeki bilgiler değerlendirilir. Bilgilerin inceleme konusu hakkında yeterli olup olmadığı kontrol edilir. Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler güvenilir mi? Karşılaştırma yapılarak bilgiler bu yönde incelenir. Bilgilerin doğru olup olmadıkları kontrol edilir (tahlil)

TENKİT ETME(Kaynak Eleştirmesi): Kaynakların birbirleriyle karşılaştırılarak kontrol edilmesine “Kaynak Eleştirisi” denir.

Bu eleştirinin amacı:

Bu değerlendirme kaynakların araştırılması, sımflandırıîması (tasnif), eleştirilmesi (tenkit), çözümlenmesi (tahlil) ve sentezlenmesi (terkip) yapılmasıdır.

Eleştiri, dış eleştiri ve iç eleştiri olmak üzere iki şekilde yapılır.

Dış Eleştiri: Bir kaynağın adı, türü, sahte veya orijinal olup olmadığı, yazılış tarihi, yazarının belirlenmesi gibi kaynağın dış özelliklerine ilişkin yapılan eleştiridir.

İç Eleştiri: Kaynakta verilen bilgilerin güvenirliğini ve değerini ortaya koymak için yapılan eleştiridir.

*SENTEZ (BİRLEŞTİRME) Kaynaklardan elde edilen bilgiler düzenlenerek yazılması aşamasıdır. Elde edilen bilgilerin bir araya getirilmesine sentez denir. Bu yolla elde edilen bilgiler kullanılarak yeni tarihi hükümlere varılabilir.

Çözümleme ve tenkit yoluyla olaylara ait birtakım güvenilir bilgiler elde edildikten sonra, birleştirme aşamasına gelinmiş olunur. Birleştirme; çok sayıdaki kaynaktan elde edilen bilgilerin özümsenip yeni bir sonuca ve yargıya ulaşılmasıdır. Birleştirme, araştırmanın en önemli aşaması sayılır.

Tarihi Olaylar İncelenirken Uyulması Gereken Kurallar

Objektifliğin sağlanması için şunlara uyulmalıdır:

a) Olayın üzerinden belli bir süre geçmelidir.

b) Olay, geçtiği günün değer yargıları içinde incelenmeli günümüzün değer yargıları ile yorumlanmamalıdır. Geçmişte meydana gelen olaylar, olayın geçtiği dönemdeki gelişmişlik düzeyi ve değer yargılarıyla açıklanmalıdır. Günümüz değer yargılarıyla ve ideolojileriyle yapılacak değerlendirmeler yanlış sonuçlara ulaşılmasına neden olabilir. Olaylar yorumlanırken tarafsız olunmalı ve olayın geçtiği günün şartları daima dikkate alınmalıdır

c) Kaynak taraması yapılmalıdır.

d) Olaylarda rolü olan kişilerin değerlendirilmesi, olayın geçtiği zamanın şartlarının bilinmesine bağlıdır.

********************************************************

Birleştirme yapacak bir tarihçide şu özelliklerin bulunması gerekir:

a) Olayları, neden - sonuç ilişkisi içerisinde ortaya koyarken onlara etki eden sosyal, psikolojik ve doğal etkenleri kavrayabilmelidir.

b) Yıpranmış ve eksik olan belgeleri düzeltip tamamlamayı bilmelidir.

c) Olayların incelenip aydınlatılmasında tarafsız olmalıdır.

d) Belgelere dayanarak gerektiğinde bilimsel genellemelere ve sonuçlara varabilmelidir. Birleştirmeye ulaşarak bilimsel bir yapıt oluşturmakta olan tarihçinin anlatımı, akıcı ve anlaşılır olmalıdır.

***************************************************************

Bir malzemenin kaynak olarak nitelendirilebilmesi için:

1- Olayın üzerinden belli bir zaman geçmelidir. Böylece olayların sonuçları daha belirgin hale gelmeli ve olayda rolü olan kişiler objektif olarak değerlendirilmelidir.

2. Devrinin kaynaklarından yararlanarak oluşturulmuş olması gereklidir.

3- Belgeler doğru olarak değerlendirilmeli ve objektif olarak açıklanmalıdır.

4- Olaylar birbirlerini etkiledikleri için olaylar arasında neden sonuç ilişkisi kurulmalıdır.

5- Olayla ilgili değişik belgelerden yararlanılmalıdır. Böylece daha objektif değerlendirmeler yapılabilir.

6- Tarihi olaylarla ilgili kural koymak, genelleme yapmak mümkün değildir.

7- Günümüzdeki olaylarda, geçmişteki yaşanmış olayların katkısı düşünülmelidir.

8- Tarihi olaylar meydana geldiği dönem ve toplumun kültürünü yansıtır, o dönemi karakterize eder.

S.)TARİHE YARDIMCI OLAN BİLİMLER nelerdir?

C.)Coğrafya,Arkeloji,Kronoloji,Paleografya,Epigrafya,Sosyoloji,Antropoloji,Filoloji,Etnografya,Diplomatik,Heraldik,Nümizmatik gibi.

S.)Tarih Coğrfaya bilimi ile ilişkisi nedir?

C.)Tarih olayın geçtiği YER'in fiziki ve beşeri özelliklerini coğrafyadan öğrenir.

S)Tarihin ARKEOLOJİ(Kazı Bilimi)ile ilişkis nedir?

C.):Toprağın ve suyun altında kalmış olan eserleri ortaya çıkarır.

S)Tarihin KRONOLOJİ(Takvim Bilgisi) ile ilişkisi nedir?

C.)Tarihi olayların zamanlarını belirleyip,oluş sırasını düzenler.

S)Traihin PALEOGRAFYA ile ilişkisi nedir?

C.) Eski yazıların okunmasını sağlayan bilim dalıdır.

S)EPİGRAFYA(Kitabeler Bilimi)nedir?

C.)Taş,mermer gibi sert cisimler üzerine yazılan yazıları inceler.

S)SOSYOLOJİ (Toplum Bilimi)nedir?

C): Sosyal olayları inceler.

S)ANTROPOLOJİ nedir:

C)Toplumların ırk yapılarını inceler.

S)FİLOLOJİ nedir?

C.)(Dil Bilimi) Dilleri ve diller arasındaki bağları inceler.

S)ETNOGRAFYA nedir?

C) Örf,adet, gelenek ve görenekleri inceler.

S)DİPLOMATİK NEDİR?

c.) Günümüze kadar gelmiş olan resmi belgeleri, fermanları vb. inceler.

S)HERALDİK (Mühür bilimi)nedir?

C.)Resmi belgelerdeki mühür, arma ve özel işaretleri inceler.

S)NÜMİZMATİK(Paralar bilimi)nedir?

C): Eski Paraları inceler.

Bunlardan başka tarihe yardımcı bilimler arasına felsefe, istatistik, psikoloji, astronomi, Tıp,kimya gibi bir çok bilimi katabiliriz.

ZAMAN VE TAKVİM

S.)Takvim Nedir?

C.)Takvim zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur.

S.)İnsanlar zamanı ölçerken ölçü aracı olarak neyi kullanmışlardır?

C.)Güneşi ve Ay'ı kullanmışlardır.

AÇIKLAMA: Güneşi kullananlar dünyanın güneş etrafında bir tam dönüşünü esas almışlardır.

(365 gün 6 saat) Bu şekilde oluşturulan takvimlere GÜNEŞ TAKVİMİ diyoruz.

Ay'ı kullananlar ise Ayın Dünya etrafında 12 kez dönmesini (12 x 29.5 =354) esas almışlardır.Bu şekilde oluşturulan takvimlere AY TAKVİMİ diyoruz.

S.)Tarihte Güneş yılını ilk oluşturan kimlerdir?

C.)Mısırlılardır.

S.)Ay yılını ilk oluşturan kimlerdir?

C.)Sümerlerdir.

S.)Her toplum kendi takvimini oluştururken kendileri için neyi başlangıç almışlardır?Örnek veriniz?

C.)Önemli saydıkları bir günü

Örnek: Romalılar Roma'nın kuruluşunu, Müslümanlar Hicreti,Hırıstiyanlar Hz.İsa'nın doğumunu gibi...

S.)Türklerin kullandıkları takvimler hangileridir?

C.)12 Hayvanlı Türk Takvimi,Celali Takvim,Hicri Takvim,Rumi Takvim,Miladi Takvim

S.) 12 Hayvanlı Türk Takvimini özellikleri nelerdir?

C.)*Türklerin kullandığı en eski takvimdir.

*Güneş yılını esas alır .

*Bu takvimde her yıl bir hayvan adıyla anılıyordu.

S.)Celali Takvimin özellikleri nelerdir?

C.)*Büyük Selçuklular zamanında Melikşah tarafından hazırlatılan bu takvim güneş yılına göre hazırlanmıştı.

S.)Hicri Takvimin özellikleri nelerdir?

C.)*Ay yılını esas alır.

*Başlangıç olarak Hz. Muhammed'in Mekkeden Medine'ye hicret ettiği 622 yılını alır.

*Bugün Ramazan, mevlidler gibi dini günlerde bu takvimi kullanmaktayız.

S.)Rumi Takvimin özellikleri nelerdir?

C.)*Osmanlı devletinde resmi ve mali işlerde kullanılmak üzere 19. yüzyıl başlarından itibaren yürürlüğe giren takvimdir.

*Güneş Yılını esas alır.

S.)Miladi Takvimin özellikleri nelerdir?

C.)*1926' dan itibaren kullandığımız takvimdir.

*Güneş yılını esas alır.

*Temeli Mısırlılar'a dayanır.

*İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batıya aktarılmıştır.

*Romalılar Sezar zamanında JULYEN takvimi olarak düzenlemiş ve kullanmışlardır.

*Yeniçağda Papa XII.Gregor tarafından yeniden yapılan düzenlemelerle GREGORYAN TAKVİMİ olarak anılmıştır.

*Günümüzde ise Milat takvimi denilmektedir.

*Milat takvimi Hz. İsa'nın doğuşunu (sıfır) kronolojinin başlangıcı olarak kabul eder.

S.)Hicri Takvim ile Miladi takvim arasında farklar nelerdir?

C.)*Hicri Takvim AY yılını, Miladi Takvim GÜNEŞ yılını esas alır. Bu yüzden ikisi arasında 11 gün fark vardır.

*Başlangıç tarihleri farklıdır. Hicri Takvimde başlangıç tarihi Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiği tarih olan 622 yılıdır. Miladi Takvimde ise başlangıç Hz. İsa'nın doğum tarihi 0 yılıdır.

S.)Hicri yılının miladi yıla çevirme işlemi nasıldır?

C.) SORU: Hicri 1340 yılını Miladiye çeviriniz.

Hicri=1340 Miladi=?

1340 ÷ 32 = 40,6 (Yaklaşık 41)

1340 - 41 = 1299

1299 + 622= 1921

S.)Miladi yılın hicri yıla çevirme işlemi nasıldır?

C.)

SORU: Miladi 1998 yılını Hicri takvime çeviriniz.

Miladi=1998 Hicri=?

1998 - 622 = 1376 1376 ÷ 33 = 41,7 (yaklaşık 42) 1376 +42 = 1418

S.)Rumi yıldan miladi yıla çevirme işlemi nasıldır?

C.) SORU: Rumi 31 Mart 1325 , Miladi=?

31 Mart 1325

+ 13 584 İki takvim arasında 13 gün

______________ 584 yıl fark vardır.

13 Nisan 1909

S.)Miladi yıldan rumi yıla çevirme işlemi nasıldır?

C.) Miladi 29 Ekim 1923 , Rumi=?

29 Ekim 1923

- 13 584

_______________

16 Ekim 1339

S.)Tarih ile yazı arasındaki ilişki nedir?

C.) Tarih YAZI ile başlar. yazıdan önceki devirler hakkında sağlıklı bilgi edinmek zor olduğundan, bu dönemlere "Tarih Öncesi Devirler Prehistorik Devirler" veya "Karanlık Çağlar" denir.

S.)Yazı ile ilgili bilgiler nelerdir?

C.)

* Toplumlar ilk olarak resim yazısı kullanmışlardır.

* İlk yazıyı Sümerler bulmuştur.(Çivi Yazısı)

* Bugün kullandığımız alfabeyi, ilk olarak Fenikeliler kullanmış, onlardan Yunanlılar ve Romalılar alarak geliştirmişler ve böylelikle LATİN alfabesi ortaya çıkmıştır.

* Yazı, Anadolu'ya ilk olarak ASURLULAR tarafından TUNÇ devrinde getirilmiştir.

* Türk Tarihinin ilk yazılı eserleri GÖKTÜRK(ORHUN) KİTABELERİDİR.

S.)Tarih yazıcılığının ilk örnekleri hangi topluma aittir?

C.)Yunanlılara.( V.yüzyılda Heredotos ile başlar.)

S.)“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar zordur. Yazan, yapana sadık kalmazsa hakikat, içinden çıkılmaz bir hal alır.”

Atatürk bu sözü ile belgelerin hangi özelliğini vurgular?

C.) Belgelerin sentezinde (birleştirme) ne kadar titiz ve tarafsız olunması gerektiğini vurgular.

S.)Sentez yapacak Tarihçide hangi özellikler olmalıdır?

C.)Tarafsız (objektif) olmalıdır.

Olayları neden-sonuç ilişkisi içerisinde ortaya koyarken, onlara etki eden sosyal, psikolojik ve doğal etkenleri kavrayabilmelidir.(zamanın koşulları bilinmelidir)

Belgelere dayanmalıdır.

Anlatımı akıcı ve anlaşılır olmalıdır.

S.)Hikayeci (Nakilci) Tarihin özellikleri nelerdir?

C.) Olaylar hikaye biçiminde mübalağalı biçimde ele alınır. Sebep-sonuç ilişkisi yoktur.

S.)Öğretici Tarihin (Pragmatik)özellikleri nelerdir?

C.): Olaylardan ders çıkarmak suretiyle, toplumun ahlak ve karakterini geliştirmeyi amaçlar. Kahramanlar ön plana çıkartılır.

S.)Sosyal Tarih nedir?

C.)Olayların duygusal yönlerini dikkate almadan açıklayan tarih anlayışıdır.

S.)ÇAĞLARIN BAŞLANGIÇ-BİTİŞ TARİHLERİ NASIL TESPİT EDİLMİŞTİR?

C.)

Tarihin zamana göre tasnifinde en önemli ayrım "çağlara ayırarak" incelemedir. Çağların başlangıç ve bitim tarihleri belirlenirken toplumların geniş çapta etkilendiği tarihi olaylar esas alınmıştır.

İLKÇAĞ= Yazının bulunmasıyla(MÖ.3500) başlar, 375 yılındaki Kavimler göçüne kadar sürer.

ORTAÇAĞ= 375’te Kavimler Göçüyle başlar,1453 yılında İstanbul'un Fethine kadar sürer.

YENİÇAĞ = 1453'teki İstanbul'un fethiyle başlar, 1789'daki Fransız İhtilaline kadar sürer.

YAKINÇAĞ= 1789'daki Fransız ihtilaliyle başlar, günümüze kadar sürer.

AÇIKLAMA: Zamanı çağlara bölmek yapay bir bölme işlemidir.

Mesela: İstanbul'un fethi, Avrupa ve Asyayı etkileyen önemli bir tarihi olaydır. Ancak bu olay o sırada Amerika ve Afrika kıtasında yaşayan insanları doğrudan etkilememiştir. Yine Mısır ve Mezopatamya'daki insanlar yazıyı kullanırlarken, dünyanın diğer bölgelerindeki insanlar ancak yüzlerce yıl sonra yazıyı kullanmışlardır.

S.) TARİH ÖNCESİ DEVİRLER(PREHİSTORİK DEVİRLER) NELERDİR?

C.)

İnsanların varoluşundan yazının icadına kadar olan döneme denir. Tarih öncesi devirlerin birbirinden

ayrılmasında kullanılan araç ve gereçlerin niteliğine bakılmıştır. Buna göre Tarih öncesi devirler

şöyle ayrılır:

1)-TAŞDEVRİ

2)- KALKOLİTİK(TAŞ-BAKIR) DEVRİ 3)- TUNÇ DEVRİ

a)- Eskitaş (Kabataş) Devri

b)- Ortataş (Yontmataş) Devri

c)- Yenitaş (Cilalı Taş) Devri

1)-TAŞDEVRİ:

a)- EskiTaş (Kabataş) Devri: Bu devri yaşayan insan toplulukları ilkel bir göçebe hayat sürmüşlerdir.

Ağaç kovuklarında, mağaralarda ve nehir yataklarında yaşayan insanlar tabiatta hazır bulduklarıyla,

avcılık ve balıkçılıkla geçinmişlerdir.(Avcı ve toplayıcı)

Türkiye'de Eski Taş Devri(MÖ.600.000-MÖ.10.000):

Antalya'da Karain,Beldibi ve Belbaşı Mağaraları Anadolu'da bu döneme ait önemli merkezlerdir.

b)- Ortataş (Yontmataş) Devri: İnsanlığın toplayıcılık ve avcılıktan üretime geçiş yaptığı dönemdir.

Hayvanlar evcilleştirilmiştir.

Türkiye'de Ortataş Devri(MÖ.10.000-8000):

Antalya'da Beldibi mağarası, Göller yöresinde Bardiz, Samsun'da Tekkeköy bu devre ait önemli

merkezlerdir.

c)- Yenitaş (Cilalı Taş) Devri : Tarım hayatı başlamış,köyler kurularak yerleşik hayata geçilmiştir.

Türkiye'de Yenitaş Devri(MÖ.8000- MÖ.5500):

Diyarbakır'da Çayönü, Gaziantep'de Sakçagözü, Konya'da Çatalhöyük önemli merkezlerdir.

NOT: İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yeri olarak Konya Çatalhöyük kabul edilmektedir. İlk üretim

yeri de Çayönü(Diyarbakır) kabul edilir.

2)- KALKOLİTİK(TAŞ-BAKIR) DEVRİ: Taş devrinin sonlarına doğru maden keşfedilmiştir. İlk kullanılan

maden bakırdır.

Türkiye'de Kalkolitik Devir(MÖ.5500-MÖ.2500):

Çanakkale'de Truva, Burdur'da Hacılar, Yozgat'ta Alişar, Çorum'da Alacahöyük'dür.

3)- TUNÇ DEVRİ: Bu dönemde site denilen ilk yönetim örgütleri(devlet) oluşturulmuştur.

Türkiye'de Tunç Devri(MÖ.2500- MÖ.1200):

Anadolu'da üretim artmasına paralel olarak ticaret gelişmiş, toplumsal ilişkiler hızlanmıştır.

Yazı Asurlu tüccarlar tarafından Türkiye'ye getirildi.

NOT: Anadolu'da ilk yazılı belgeler Kayseri yakınlarındaki KÜLTEPE'de bulundu. Böylece Anadolu'da tarih çağları başladı.(MÖ.2000)

ANADOLU MEDENİYETLERİ

S.)ANADOLU (Küçük Asya) Tarih boyunca bir çok göç ve istilaya uğramıştır.

Neden?:

C.) 1- Üç tarafının denizlerle çevrili oluşu, Avrupa ve Afrika arasında deniz ve karadan kolayca

bağlantı kurulması

2- Olumlu iklim şartları, verimli toprakları bol su kaynaklarına sahip olması

S.)ANADOLU'DA UYGARLIK NEDEN GELİŞMİŞTİR?

C.) 1- Göçler ve istila amacıyla gelen topluluklar sahip oldukları kültür ve medeniyeti Anadolu'ya

taşıdılar.

2- Anadolu'nun Mısır, Ege ve Yunan Medeniyetlerine yakın bir konumda olması bu medeniyetlerden

etkilenmesini sağlamıştır.

S.)ANADOLU MEDENİYETLERİ NELERDİR?

C.)Anadolu'da kurulan uygarlıklar sırasıyla şunlardır:

1) Hititler, Frigler,Lidyalılar, İyonlar, Urartular (MÖ 2.bin-Mö.600 yılları arasında)

2) Persler (M.Ö 543-333)

3) İskender İmparatorluğu

4) Roma İmparatorluğu

5) Bizanslılar (395-1071)

6) Türkler (1071-....)

S.)MÖ.2.BİN- MÖ.600 YILLARI ARASINDA ANADOLU MEDENİYETLERİ

HANGİLERİDİR?

C.)

A)-HİTİTLER:

* Anadolu'ya Kafkaslar'dan geldikleri tahmin edilmektedir.
* Kızılırmak çevresinde kurulmuştur. Başşehirleri HATTUŞAŞ (Boğazköy)'dır.
* Hititler Suriye toprakları için Mısır ile yaptıkları savaş sonucunda KADEŞ ANTLAŞMASINI imzaladılar. Kadeş Antlaşması tarihte bilinen ilk antlaşmadır.
* Hititler'de asillerden oluşan PANKUŞ denilen bir meclis vardı. Bu meclis kralın yetkilerini kısıtlıyordu.
* Hititlerde kraldan sonra en yetkili kişi TAVANANNA denilen kraliçeydi.
* Hititler krallarının hayatlarını anlatan ANAL adını verdikleri yıllıkları hazırlayarak, tarafsız TARİH YAZICILIĞI'nı başlatmışlardır.
* Hititler kayaları düzleştirerek, tanrı kabartmaları yapmışlardır.( İvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları Hititlere aittir.)
* Hititler Asurlular tarafından yıkıldılar.

B)-FRİGYALILAR(FRİGLER):
* Orta Anadolu'da(Sakarya nehri çevresinde) MÖ. 800 yıllarında devlet kurdular. Başşehirleri GORDİON'du.
* Kimmerler tarafından yıkıldı.
* Friglerin en büyük Tanrıları KİBELE 'dir.
* Frigler dokumacılıkta ileri gitmişlerdir.

Frigyalılar TAPATES adı verilen halı ve kilimleri ile ünlüdürler

*Fabl(Hayvanları konuşturma)öykülerinin öncüleridirler

*Bir saban kıran ve öküz öldürene ğlüm cezası vermişlerdir.

C)-LİDYALILAR:

* Bugünkü Gediz ve Menderes ırmakları arasındaki bölgeye eski çağlarda LİDYA deniliyordu.

* Başkentleri SARDES(Sard)'dır.

* Lidyalılar ticarette geliştiler. Tarihte PARA'yı ilk kez kullanan Lidyalılar'dır.

* Lidyalılar Efes'ten başlayıp, Mezopotamya'daki Ninova'ya kadar uzanan KRAL YOLU'nun açılmasında

etkili oldular.

* Lidyalılara Persler son vermiştir.

* Lidyalıların kısa zamanda yıkılmasının sebebi, ordularının çeşitli kavimlerden toplanan ücretli

askerlerden oluşmasıdır.(Düzenli ve sürekli milli ordusunu oluşturamamıştır.)

D)-İYONYALILAR(İYONLAR):
* İzmir Körfezinden, Güllük Körfezine kadar olan bölgeye İYONYA denilirdi.
* Yunanistan'dan gelen AKALAR buradaki yerli halkla karışarak, şehir devletleri halinde yaşadılar.
Başlıca İyon şehirleri şunlardır: Efes, Milet, İzmir, Foça, Bodrum.
* Efeste'ki ARTEMİS tapınağı İyonlara aittir.
* İyonlar deniz ticaretinde gelişmişlerdi.*Özgür düşünce bilimsel bilimlerin doğduğu uygarlıktır.
* İyon Edebiyatının en önemli eseri Homeros'un "İlyada ve Odesa destanı" dır.
* İyonlar bilim ve sanatta gelişmişlerdir. Matematikte Tales ve Pisagor, Tarihte Heredot, Tıpta Hipokrat, Felsefede Diojen)

E)- URARTULAR:

* Van Gölü ve çevresinde devlet kurmuşlardır. Başşehirleri TUŞBA(Van)'dır.

* Urartular'da kral ülkeyi savaş tanrısı HALDİ adına yönetirdi.

* Urartular madencilik ve maden işletmeciliğinde ileri gitmişlerdi.

* Urartular kaleler ve su kanalları ile ünlüdür. (Toprakkale, Çavuştepe, Patnos ve Kayalıdere kaleleri)

KÜLTÜR VE MEDENİYET

S.)Anadolu uygarlıklarında kültür ve medeniyetin özellikleri nelerdir?

C.)

DEVLET YÖNETİMİ:

1)- Anadolu'da kurulan bu devletler genellikle krallıkla yönetilmiştir. Kral hem başkomutan, hem baş

yargıç, hem de baş rahipti.

NOT: Bu durum kralın siyasi, askeri ve dini gücü elinde bulundurduğunu gösterir.

Ayrıca kralın başrahip oluşu laik olmayan bir anlayışı yansıtmaktadır.

2)- Hititlerde asillerden oluşan PANKUŞ denilen bir meclis vardı. Bu meclis kralın yetkilerini

kısıtlıyordu.

3)- Hititlerde kraldan sonra en yetkili kişi TAVANANNA denilen kraliçeydi.

4)- İyonyalılar merkezi krallık yerine SİTE denilen şehir devletleri halinde yaşamışlardır.

DİN VE İNANIŞ:

1)- Anadolu'da çok tanrılı inanış mevcuttu.

2)- Hititler kendi tanrılarından başka Ön Asya tanrılarına, Lidyalılar da Yunan tanrılarına

tapınmışlardı.

NOT: Bu durum Anadolu'da dini etkileşimi yansıtmaktadır.

3)- Urartular ölümden sonra hayata inanmışlardı. Bu yüzden mezarlarını ev ve oda biçiminde yapıp içine

çeşitli eşyalar koyuyorlardı.

4)- Friglerin en büyük Tanrıları KİBELE 'dir.

5) Efeste'ki ARTEMİS tapınağı İyonlara aittir.

6) Urartular'da kral ülkeyi savaş tanrısı HALDİ adına yönetirdi.

SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT:

1)- Halk genellikle Asiller, Rahipler, Hürler ve Köleler olarak sınıflara ayrılmıştı.

2)- Anadolu'da ekonomik hayatın temelini tarım, ticaret ve hayvancılık oluşturuyordu.

3)- Urartular madencilik ve maden işletmeciliğinde ileri gitmişlerdi.

4)- Lidyalılar ticarette geliştiler. Tarihte PARA'yı ilk kez kullanan Lidyalılar'dır.

5)- İyonlar deniz ticaretinde gelişmişlerdi.

6)- Lidyalılar Efes'ten başlayıp, Mezopotamya'daki Ninova'ya kadar uzanan KRAL YOLU'nun açılmasında

etkili oldular.

YAZI, DİL VE EDEBİYAT:

1)- Anadolu'ya yazı Asurlular tarafından getirilmiştir. Hititler ve Urartular Asurlulardan aldıkları

ÇİVİ yazısını ve kendi buluşları olan HİYEROGLİF(resim yazısı) yazısını kullandılar.

2)- İyonlar ve Lidyalılar Fenike yazısını kullandılar. Fenike yazısını batıya aktaran İYONLAR olmuştur.

3)- Hititler krallarının hayatlarını anlatan ANAL adını verdikleri yıllıkları hazırlayarak, tarafsız

TARİH YAZICILIĞI'nı başlatmışlardır.

4)- Hititler, Mısırlılarla tarihte bilinen ilk antlaşmayı (KADEŞ ANTLAŞMASI) imzaladılar.(MÖ.1280)

5)- İyon Edebiyatının en önemli eseri Homeros'un "İlyada ve Odesa destanı" dır.

HUKUK:

Anadolu'da kanunlar Mezopotamyadaki gibi kısasa kısas değildi.

BİLİM VE SANAT:

1)- Hititler kayaları düzleştirerek, tanrı kabartmaları yapmışlardır.

(İvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları Hititlere aittir.)

2)- Urartular kaleler ve su kanalları ile ünlüdür.

(Toprakkale, Çavuştepe, Patnos ve Kayalıdere kaleleri)

3)- İyonlar bilim ve sanatta gelişmişlerdir. Matematikte Tales ve Pisagor, Tarihte Heredot, Tıpta

Hipokrat, Felsefede Diojen)

4)- Hititler ve Frigler dokumacılıkta ileri gitmişler-

dir. Frigyalılar TAPETES adı verilen halı ve

kilimleri ile ünlüdürler.

S.) ANADOLU'YA HAKİM OLAN DEVLETLER HANGİLERİDİR?

C.)

1)- PERS İMPARATORLUĞU: Anadolu M.Ö 543-333 yılları arasında İran'da kurulan PERS

İMPARATORLUĞUNUN hakimiyetinde kaldı.

2)- İSKENDER İMPARATORLUĞU: Makedonya kralı II. Filip'in ölümüyle yerine geçen oğlu BÜYÜK İSKENDER Asya

seferine çıkarak büyük bir imparatorluk oluşturmuştur.

ASYA SEFERİ: Büyük İskender bu seferle Anadolu, Suriye, Mısır ve Hindistan'ın bir bölümünü ele

geçirdi. Pers İmparotorluğuna son verdi. Bu sefer dönüşünde yolda öldü.

HELENİSTİK MEDENİYET: Büyük İskender'in Asya seferi sırasında Yunan Medeniyeti ile Doğu

Medeniyetleri birbirlerinden etkilendiler. Böylece doğu ve batı medeniyetlerinin karışımından

HELLENİZM MEDENİYETİ ortaya çıktı.

İskender'in ölümünden sonra Anadolu'da küçük krallıklar kuruldu. Bunların başlıcaları;

a) BİTİNYA KRALLIĞI: Kuzeybatı Anadolu'da

b) PONTUS KRALLIĞI : Karadeniz'de

c) BERGAMA KRALLIĞI: Batı Anadolu'da kurulmuştur.

Bergama kralları bilim, edebiyat ve sanata önem verdiler. Koyun ve keçi derisinden PARŞÜMEN kağıdını icat ettiler. Bu sayede pek çok kitap günümüze geldi. Yine Bergama Krallığı Döneminde yapılan ZEUS tapınağı meşhurdur.

3)- ROMA İMPARATORLUĞU:

* İtalya'da kurulan bu devlet kısa zamanda Avrupa, Asya ve Afrika topraklarına yayılmıştır. 395

yılında Batı ve doğu Roma imparatorluğu olarak ikiye ayrılmıştır. Batı Roma 476 yılında, Doğu Roma

(Bizans) ise 1453'te yıkılmıştır.

* Bozdoğan Kemeri(istanbul), Çemberlitaş(istanbul), Ogüst Mabedi ve Roma Hamamı (Ankara), Aspendos

tiyatrosu (Antalya) Romalılardan kalan ünlü eserlerlerdir.

* Romalılar Mısırlılardan aldıkları Güneş takvimini JÜLYEN TAKVİMİ adıyla geliştirdiler.

* Fenikelilerin bulduğu harf yazısı(alfabe), İyonlar yoluyla Yunanlılara ve onlardan da Romalılar'a

geçmiş, Romalılar bunu geliştirerek LATİN ALFABESİNİ oluşturmuşlardır.

* Roma'da ilk yazılı kanunlar 12 Levha Kanunlarıdır. Roma kanunları günümüz Avrupa hukukunun temelini

oluşturur.

4)- BİZANS İMPARATORLUĞU(DOĞU ROMA İMP.):

* Merkezi İstanbul olan bu devlet 1453'te Fatih Sultan Mehmet tarafından yıkılmıştır.

* Ayasofya, Aya İrini, Hora, Sergios ve Baküs kiliseleri ile Yerebatan ve Binbirdirek Sarnıçları

en ünlü eserleridir.

S.) TÜRKİYENİN ÇEVRESİNDEKİ KÜLTÜR VE MEDENİYETLER

HANGİLERİDİR?

C.)

MEZOPOTAMYA MEDENİYETİ:

Mezopotamya: Güneydoğu Anadolu'dan başlayarak, Basra Körfezine kadar uzanan, Dicle ve Fırat

nehirleri arasındaki bölgeye Mezopotamya denir.

Mezopotamya Verimli topraklara sahip olması, iklim şartlarının uygun olması gibi nedenlerden

dolayı sık sık istila ve göçlere sahne olmuş, insanlar arasındaki kültür etkileşimi fazla olduğundan

medeniyet bu bölgede gelişmiştir.

BAŞLICA MEZOPOTAMYA KAVİMLERİ:

1- Sümerler 2- Akkadlar 3- Elamlılar 4- Babilliler 5-Asurlular

1)- SÜMERLER:

* Birbirinden bağımsız SİTE denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri; Ur,

Uruk, Lagaş'tır. Bu şehir devletleri ENSİ veya PATESİ denilen Rahip-krallar tarafından

yönetiliyordu.

* Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına ZİGGURAT denirdi.

* Mezopotamya'da evler ve tapınaklar taş az olduğundan kerpiç ve tuğladan yapılmıştır.

NOT: Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar

ulaşmamıştır

* Günümüz Uygarlığının temeli olan yazıyı (ÇİVİ YAZISI) ilk kez Sümerler bulmuştur.(MÖ. 3500)

* Tarihte İlk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile

Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti diyebiliriz.

NOT: Lagaş Kralı URUKAGİNE tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel"

sistemine dayanıyordu.

* Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir.

* Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atnışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar, dairenin

alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.)

* Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. (Burçları bulmuşlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak

hesaplamışlardır.

NOT: Dünyada ilk kez AY YILI hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır.

* Son araştırmalara göre örf, adet,geleneklerine ve dil yapılarına, kullandıkları aletlere bakılarak

Sümerlerin Mezopotamya'ya Orta Asya'dan geldikleri Türk olabilecekleri tahmin edilmektedir.

* Akkadlar tarafından yıkılmışlardır.

2)- AKKADLAR:

* Arap Yarımadasından Mezopotamya'ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.

* İlk sürekli ve düzenli orduları kurmuşlardır. (Bu sayede kısa zamanda Mezopotamya'nın tamamına

sahip olmuşlardır.)

* Tarihte bilinen ilk büyük imparatorluğu kurdular.

* Kurucuları SARGON, başkentleri AGADE'dir. (Tapınaklarına da AGADE denilirdi.)

* En önemli mimari eserleri ZAFER ANITI'dır.

3)- ELAMLILAR:

* Elam güneydoğu Mezopotamya'ya verilen addır.

*Başkentleri SUS'dur.

* Bilim ve teknikte ileri olmamalarına rağmen, güzel sanatlar ve süsleme alanında gelişmişlerdir.

4)- BABİLLİLER:

* İlk "Mutlak Krallık" anlayışı Babil'de ortaya çıkmıştır.

* Ünlü kralları HAMMURABİ, ilk ANAYASA olarak bilinen "Hammurabi Kanunlarını" oluşturdu. (Bu

kanunlar Sami geleneklerinden ve Urukagine kanunlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.)

* "Babil Kulesi" ve "Babil'in Asma bahçeleri" en önemli eserleridir.

5)- ASURLULAR:

* Yukarı Mezopotamya'da(Güneydoğu Anadolu) kurulmuşlar, Toroslar ve Kapadokya'ya kadar

yayılmışlardır.

* Anadolu'da ticaret kolonileri kurdular. (KÜLTEPE'de)

* Çivi yazısını Anadolu'ya öğreterek, Anadolu'da tarih devirlerini başlattılar.

* Tüm çivi yazılı eserleri başkentleri NİNOVA'da toplayarak, ilk KÜTÜPHANECİLİK ve ARŞİVCİLİK

faaliyetini başlattılar.

S) MISIR MEDENİYETİ’NİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

C.)

* Kuzey Afrika'da NİL NEHRİ ve etrafında kurulmuş olan bir medeniyettir.

* Etrafının çöl ve denizlerle kaplı olması, diğer medeniyetlerle etkileşiminin daha az olmasına sebep

olmuştur. Bu yüzden Mısır Medeniyeti KENDİNE ÖZGÜ bir medeniyettir.

* Önceleri NOM adı verilen şehir devletleri varken, MÖ.IV. binden itibaren Kral MENES'ten itibaren

merkezi krallık haline gelmiştir. Kral Menes'le FİRAVUNLAR DEVRİ başlar.

* Mısır krallarına FİRAVUN denirdi. Firavunlar dini ve siyasi otoriteyi kendilerinde toplamışlardı.

Kendilerini Tanrı olarak ilan etmişlerdi.

NOT: Mısır'daki TANRI KRAL anlayışı, Mezopotamya'da ise RAHİP KRAL anlayışının egemen

oluşu hem Mısır hem de Mezopotamya'da LAİK olmayan yönetim anlayışını yansıtmaktadır.

* Dinleri çok tanrılıdır. tanrılarını insan veya hayvan şeklinde tasavvur etmişlerdir. Firavunlar için

PİRAMİT'ler yapmışlar, ölülerini mumyalamışlardır. Bu durum öldükten sonra dirilme inancının

olduğunu göstermektedir. Halk mezarlarına ise LABİRENT denilirdi.

* MÖ. 525'te Persler, MÖ.333'te de Büyük İskender tarafından işgal edilmiştir.

NOT: Büyük İskender'in istilası ile Yunan ve Mısır medeniyetleri birbirini etkilemişlerdir.

* MÖ.1280'de Hititlerle KADEŞ ANTLAŞMASINI imzaladılar.

* Kendilerine özgü HİYEROGLİF (Kutsal resim yazısı) yazısını kullanmışlardır.

* Yazılarını PAPİRÜS adı verilen bitki yapraklarına yazmışlardır.

* Eczacılık, kimya ve tıpta gelişmişlerdir.(Mumyacılık)

* Matematikte Pi sayısını buldular. Astronomide gelişmişlerdi. Rasathaneler kurmuşlar ve Nil nehrinin

taşma sürelerini hesaplamışlardı.

NOT: Dünyada GÜNEŞ YILI esasına dayalı ilk takvimi Mısırlılar yapmışlardır. Romalılar Mısırdan

aldıkları bu takvimi geliştirerek bugün kullandığımız Milat takvimini oluşturdular.

* Mısır ekonomisi tarım, ticaret ve madenciliğe dayanıyordu.

S.) EGE VE YUNAN MEDENİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

C.)

Girit Adası, Yunanistan, Makedonya, Trakya, Batı Anadolu ve Ege Adalarında yaşayan toplulukların

meydana getirdiği medeniyettir.

A)- GİRİT MEDENİYETİ: ege ve Yunan Medeniyetinin ilk ortaya çıktığı yer GİRİT ADASI'dır. Bu medeniyet

buradan diğer adalara, Mora ve Yunanistan'a yayılmıştır. En önemli eserleri KNOSSOS SARAYI'dır.

B)- MİKEN MEDENİYETİ (AKALAR): Anadolu'dan MÖ. II. binde Yunanistan'a gelen AKALAR tarafından

kurulmuştur.

* Şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri MİKEN'dir. (Bu yüzden Miken Medeniyeti

diye anılır.)

* Akaların siyasi tarihinin en önemli olayı TRUVA SAVAŞLARI'dır. (Boğazların egemenliği için

Mikenlilerle Truvalılar arasında yapılmıştır. Truva Savaşları tarihte ilk defa "Boğazlar

Sorununu ortaya çıkarmıştır. Homeros'un İLYADA adlı eserinde bu savaşlar anlatılır.

* Önemli Mimari eserleri Miken ve Tirins Şatoları'dır.

* Miken Uygarlığı DORLAR tarafından yıkılmıştır.

C)- YUNAN MEDENİYETİ: Akalara son veren DORLAR tarafından kurulan bir medeniyettir. Yunan

Medeniyeti kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur.

* POLİS adı verilen şehir devletleri kurdular. Önemli şehir devletleri Atina, Sparta ve

Korint'dir.

* Yunan şehir devletleri güç olarak birbirlerine denk olduklarından, birbirlerine karşı üstünlük

sağlayamamışlardır. Bu nedenle Yunanistan'da ilk çağda milli bütünlük sağlanamamıştır.

NOT: Sadece ülkelerini ele geçirmeye çalışan Persler'e karşı birlik sağlamışlar ve PELEPONNES

savaşlarında Persler'i yenilgiye uğratmışlardır.

* Yunanistan'da Halk; Soylular, tüccarlar, köylüler ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştı.

Bu sınıf farkları sınıflar arası çekişme ve mücadeleyi doğurmuştur.

FENİKE MEDENİYETİNİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

C.)

Lübnan dağları ile Akdeniz sahili arasındaki bölgede yaşamışlar gemicilik ve ticarette gelişmiş bir

medeniyettir.

* Doğu Akdeniz ve batı Afrika sahillerinde ticaret kolonileri kurdular. Doğu ve Batı medeniyetlerinin

kaynaşmasında TAŞIYICI bir rol oynadılar.

* Mezopotamya Çivi yazısından ve Mısır Hiyeroglifinden etkilenerek HARF YAZISI'nı (alfabe) buldular.

NOT: Fenikeliler'in 22 harften oluşan yazıları, Yunanlılara, onlardan da Romalılara geçerek

bugünkü LATİN alfabesini oluşturmuştur.

* CAM'ı icat etmişler, Fildişi işlemeciliğinde ileri gitmişlerdir.

S.) İBRANİ MEDENİYETİNİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

C.)

MÖ. 1500'lerde Filistin ve Lübnan dolaylarında yaşayan İbraniler Sami ırkındandırlar.

* Hz. MUSA zamanında birlik haline geldiler, devlet haline gelmeleri Hz. DAVUD zamanında oldu. En

güçlü dönemler Hz. SÜLEYMAN zamanıdır.

* Hz. Süleymandan sonra İbrani Devleti İsrail ve Yahudi devleti olmak üzere ikiye ayrılmıştır. İsrail

devletine Asurlular, Yahudi(Yuda) devletine ise Babilliler son vermişlerdir.

* Dinleri Tek tanrılıdır. (Yahudilik=Musevilik). İlk çağın tek tanrılı dine inanan ilk kavmidir.

Kutsal kitapları TEVRAT 'dır.

NOT: İbraniler Museviliği Milli bir din olarak kabul ettiklerinden bu din diğer kavimler arasında

fazla yayılmamıştır.

NOT: Dinlerinin etrafında milli bir birlik oluşturduk larından dünyanın dört bir yanına dağılmış olmalarına

rağmen birbirleriyle dayanışma içinde olmuşlardır.

* II. Dünya Savaşı sonunda İngiltere ve Amerika'nın yardımıyla bugünkü Filistin'de İsrail devletini

kurmuşlardır.

* En önemli eserleri Kudüs'teki MESCİD-İ AKSA (Süleyman Mabedi)' dir.



İLK TÜRK DEVLETLERİ
                                               

TÜRK ADI
 ANLAMI:

*Türk Adının anlamı:Doğan,türeyen veya güçlü, kuvvetli,olgun anlamına gelmektedir.
*"Türk” kelimesi ilk defa siyasi ad olarak, Göktürk Devleti tarafından kullanılmıştır.
*Coğrafi bir ad olarak, ilk defa Bizans kaynakların-da Orta Asya için kullanılmıştır. Anadolu ise XII yy dan itibaren Avrupalılarca Türkiye olarak anılmıştır.
*Millet adı olarak Türk, ilk defa 420 tarihli bir Pers metninde geçmektedir.
*Türk adına ilk defa 5yy da Pers (Sasani), 6yy da Bizans kaynaklarında rastlanmıştır.
*Hunlarla ilgili ilk tarihi belge ise MÖ 318 yılına ait bir Çin belgesidir (anlaşma belgesi).

TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ
:
1)- Ziya Gökalp'e göre; Töre kelimesinden gelir. Buna göre Türk demek "Türeli=Nizamlı,geleneklerine
bağlı" demektir.
2)- Danimarkalı Bilgin WAMBERY'e göre Türemekten(Türük) gelir. Buna göre Türk demek TÜREMİŞ,ÇOĞALMIŞ
demektir.
3)- Kaşgarlı Mahmut'un "Divan-ı Lügatıt Türk" adlı eserinde Türk demek "OLGUNLUK ÇAĞI" demektir.
4)- Genel olarak Türk demek, GÜÇLÜ,KUVVETLİ manasında kabul edilir.

ANAYURTTA KURULAN İLK UYGARLIKLAR:

* Anav Kültürü:
MÖ 5000-3000 arası Türkis-tan’ın Başkenti Aşkabat yakınlarında ortaya çıka-rılmıştır. Yapılan kazılarda dokuma parçala-rı,seramik ve süs eşyaları bulunmuştur.
* Kelteminar Kültürü: MÖ 3000 yıllarında Aral gölüne dökülen Amuderya'nın deltasında bulunmuş-tur. Buradaki insanlar yerleşik hayat sürdürmüşler-dir.
* Afanesyevo Kültürü: MÖ 3000-2000 de Altay-Sayan dağlarının kuzey batısında bulunmuştur. Orta Asya medeniyetinin temelini oluşturduğu sanılmak-tadır. Avcılık ve hayvancılıkla uğraşan savaşçı bir toplum tarafından meydana getirilmiştir.
* Andronova Kültürü: MÖ 2000-1200 yıllarında Yenisey'deki Andronova da bulunmuştur. Türklerin ilk ataları tarafından meydana getirilmiştir.
* Karasuk Kültürü: MÖ l.binde Yenisey’de bu-lunmuştur. Çadır, araba, kumaş dokumalar ve elbise-ler bulunmuştur.

HUNLARDAN ÖNCEKİ TÜRKLERİN YAŞAYIŞI

Çin kaynaklarında Orta Asya’nın Hunlardan önceki sahiplerinden Hiung-nu diye bahsedilmektedir.

Bozkır iklimi Türklerin karakterini etkilemiştir. Zor koşulların getirdiği kendine güven, güçlü bir irade, dayanıklılık ve kanaatkarlık Türk milletinin başlıca özellikleri olmuştur.

Bozkırlar tarımdan çok hayvancılığa elverişlidir. Atın ehlileştirilmesi Türklerin hayatını kolaylaştırmıştır. Ekonomik hayatın temeli hayvancılığa dayanmaktadır. Türkler sürülerine ot ve su bulabilmek için konar göçer bir hayat yaşamışlardır.

Evcilleşen hayvanların beslenmesi için bazı bitkileri ekmek zorunda kalınca tarıma önem vermişlerdir. Türkler tarımla uğraşmaya başladıktan sonra toprağa büyük önem vermişlerdir. Türkçe’de bilinen ilk tarım sözcüğü saban bu dönemde ortaya çıkmıştır. Türkler hayvanlarına yem olarak yonca, kendi beslenmeleri için de mısır yetiştirmişlerdir.


ORTA ASYA NERESİDİR? (TÜRKLERİN ANA YURDU-TÜRKİSTAN)

ORTA ASYA:

Aral Gölünün çevresi merkez olmak üzere
Altay-Sayan dağ
larının kuzey batısı
Hindikuş, Himalaya ve Tanrı dağlarının kuzeyi
Hazar denizinin doğusu
Kingan dağlarının batısı olan yerdir.


DİĞER BİR DEYİŞLE:

Doğuda - Kingan Dağları

Batıda – Hazar Denizi ve Aral Gölü
Kuzeyde – Altay Dağları ve Baykal Gölü

Güneyde – Hindikuş ve Karanlık Dağlarla çevrili olan yere Orta Asya denir.
Not: Yapılan araştırmalara göre Türklerin ilk defa Altay ve Sayan Dağları civarında yaşadıkları ortaya çıkmıştır.

ORTA ASYA TÜRK GÖÇLERİ

Orta Asya’daki Türk göçlerinin yoğun olarak M.Ö. 1700’lerde başladığı kabul edilmektedir.
Göçler yüzyıllarca devam etmiştir.
NEDENLERİ:

Orta Asya’da yaşayan Türklerden bazıları çeşitli sebeplerden dolayı bu bölgeden dünyanın değişik yerlerine göç etmişlerdir.Bu göçlerin sebepleri şunlardır;

*
Orta Asya’da iklim değişiklikleri ( Soğuk hava-şiddetli kışlar-kuraklık)

*-Nüfusun hızla artması sebebiyle geçim kaynaklarının yetersiz kalması
*
-Dış baskılar (Çin, Kitan,moğol baskıları)
*
-Özellikle Çin, Moğol saldırıları sonucu esaret altına girmektense yurtlarını terkedip bağımsız yaşam arzusu. Türklerin bağımsızlıklarını kaybetmek istememeleri
*-Yeni ülkeler fethetme arzusu
*
-Türk boyları arasındaki mücadeleler (Türk boyları arasındaki siyasal anlaşmazlıklardan dolayı ortaya çıkan savaşlar )
*
-Hayvan hastalıkları
*- Kendi aralarında ve diğer kavimlerle olan mücadeleler
*- Salgı
n hastalıklar

* -Otlakların yetersiz hale gelmesi
*
- Türklerin Cihan hakimiyeti düşüncesi(Güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri fethetme arzusu)

Orta Asya’dan bütün Türkler göç etmedi kalanlar daha sonra büyük devletler kurdular.
NOT: Orta Asya Türkleri hakkındaki bilgiler komşuları Çinlilerin yazılı kaynaklarından elde edilmiştir.



LLATTAN ÖNCEKİ TÜRK GÖÇLERİ

Milattan önce Türkler Çin’in kuzeybatısındaki Kansu ve Ordos bölgelerine doğru göç etmeye başladılar. Bir kısım Türk boyları da İran üzerinden geçerek Mezopotamya ve Anadolu’ya yerleştiler. Yakut ve Çuvaş Türkleri de Sibirya’ya doğru göç ettiler.



LATTAN SONRAKİ TÜRK GÖÇLERİ

Bu dönemdeki göçler daha çok güney ve batı yönlerine olmuştur. Güneye göç edenler Çin içlerine yerleşerek çeşitli Türk devletleri kurdular. Batıya yapılan göçler 9. yüzyıl sonlarına kadar devam etti. Orta Macaristan’a kadar ilerleyen topluluklardan Hunlar, Avarlar, Bulgarlar ve Macarlar Avrupa’da devletler kurdular. Batıla göç eden türklerden bir kısmı ise Afganistan ve Kuzey Hindistan’a yerleşerek Akhunlar (Eftalitler) Devleti’ni kurdular.

GÖÇ YÖNLERİ:
Kuzeye Gidenler; Sibirya'ya
Doğuya Gidenler; Çin ve Uzakdoğu ülkelerine
Güneye Gidenler; Hindistan, Afganistan ve Çin'e
Batıya Gidenler; İki yol izlememişlerdir. Bir kısmı Hazar Denizinin kuzeyinden Karadeniz'in
kuzeyine ve Avrupa'ya; Diğer kısmı ise Hazar Denizinin güneyinden İran,
Irak, Suriye, Mısır ve Anadolu'ya göç etmişlerdir.

SONUÇLARI:
*Orta Asya kültür ve medeniyeti dünyanın değişik yerlerine yayılmıştır.
*
Göç eden Türkler Asya ve Avrupa’nın siyasal ve kültürel yapısının değişmesine sebep oldular.
*Orta Asya’da kalan boylar Hunların yönetiminde ilk Türk devletini kurmuşlardır.

*Göç ettikleri yerlerdeki yerli kavimlerin başka yerlere göç etmelerine sebep oldular.
*Göç eden Türk boyları gittikleri yerlerde yeni Türk Devletleri kurarlarken, oralardaki bazı
devletleri de yıktılar.

*Batıya göç eden Hunlar, Kavimler Göçü’nün gerçekleşmesine ve Roma İmparatorluğu’nun zayıflayıp parçalanmasına yol açtılar.
*Türkler değişik kültür çevreleriyle etkileşim içine girmişlerdir.
*Göçlere katılan bazı boylar Hazar ve Sabar devletlerini kurarak Kafkasya’da üç yüz yıldan fazla hakimiyet sürdüler.

*Horosan topraklarında Büyük Selçuklu Devleti’ni kuran Oğuzlar Yakın Doğu’ya egemen oldular. Anadolu Selçuklu Devleti’ni, Anadolu Türk beyliklerini ve Osmanlı Devletini kurdular.

UYARI: Türklerin çok çeşitli bölgelere yayılması, Türk tarihinin bir bütün halinde incelenmesini engellemiştir.

UYARI:Türklerin atı evçilleştirmeleri ve tekerleği kullanmaları çok uzak bölgelere göç etmelerine yardımcı olmuştur.

GÖÇLERDEN SONRA ANA YURT

Anayurtta kalan Türkler Orhun-Selenga ırmakları ve Baykal Gölü çevresinde yaşamaya devam ettiler. Bu Türkler, Orta Asya’da Asya Hun Devleti’ni, Göktürk Devleti’ni, Kutluk Devleti’ni (II.Göktürk Devleti) ve Uygur Devleti’ni kurdular.

İLK TÜRK DEVLETLERİ:

ASYA HUN DEVLETİ (BÜYÜK HUN DEVLETİ) (MÖ. 220-MS.216)
* Kurulduğu tarih kesin olarak bilinmemektedir. Tarihte bilinen İLK TÜRK DEVLETİ'dir.
BAŞA GEÇEN HÜKÜMDARLAR:

*Teoman

*Mete (Mao-dun)

*Ki-ok

* Hohanyeh

* Çiçi

* Bilinen ilk hükümdarı TUMAN(Teoman)'dır. Teoman'dan sonra yerine oğlu METE HAN geçmiştir.

  • *Hun akınları karşısında Çinliler savunma tedbiri olarak Çin Seddini yaptılar.(MÖ 214 yılında tamamlandı.)

    UYARI:Hunlar'a ait ilk belge MÖ 318 yılına ait Hun prensleri ile Çin arasında yapılan bir antlaşmadır.
    * Teomandan sonra Mete başa geçmiştir.
    *Asya Hun devleti METE HAN zamanında en geniş sınırlarına ulaşmıştır.
    *Mete ilk onlu sisteme dayalı ordu oluşturdu.

  • *Mete,Tunguzları,Yüeçiler’i ve Vusonlar’ı yendi. Çin üzerine seferler yaparak vergiye bağladı. İpek Yolunu ele geçirdi ve Çinli bir prenses ile evlendi.

    NOT: Tarihte ilk defa bütün Türkleri tek bayrak altında toplayan Türk Devleti Asya Hun devletidir(Mete zamanında).

  • * Büyük Hun Devleti VERASET SİSTEMİ ve ÇİN SİYASETİ(Böl,parçala,yönet) nedeniyle Doğu ve Batı Hun Devleti diye ikiye ayrıldı.

  • *Çin’in egemenliğine girmek isteyen Hohanyeh ile Çiçi arasındaki mücadele sonunda Hun devleti doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı.(MÖ l yy.)
    Batı Hunları ARAL GÖLÜ civarına göç etmek zorunda kaldılar ve Çin tarafından ortadan kaldırıldı.
    *Hohan-yeh yönetimindeki Doğu Hunları Çin’in egemenliğine girdi.

  • *Çinin egemenliğinden kurtulan Doğu Hunları, MS 48 yılında Kuzey ve Güney Hunları olmak üzere ikiye ayrıldılar.
    *Güney Hunları Çinin egemenliğini kabul ederken,Kuzey Hunları batıya doğru göç ettiler.
    *Batıya doğru göç eden bu Türkler kavimler göçünü başlattılar
    .

TÜRKLERDE VERASET SİSTEMİ NASILDI?
Türklerde devlet hükümdar ailesinin ortak malı sayılırdı. Ve ülke hükümdarın sağlığında oğulları
arasında paylaştırılırdı. Her prensin(TEKİN) hükümdar olma hakkı vardı.

NOT: Bu anlayış Türk devletlerinde sık sık taht kavgalarının çıkmasına ve Türk devletlerinin
parçalanmasına sebep olmuştur.


TÜRKLERE KARŞI ÇİN SİYASETİ(POLİTİKASI) NASILDI?
Çin bozkır göçebe hayatı yaşayan ve savaşçılıkları gelişmiş olan Türk Ordusu karşısında çaresiz
kalıyordu. Hatta Türk Akınlarını durdurmak için ÇİN SEDDİ'ni yaptırmıştı. Buna rağmen Türkleridurduramamıştı. Bu durum karşısında çaresiz kalan Çin şu siyaseti takip etti:
1- Çin prenslerini Hun Hakanlarıyla evlendirerek, prensesin yanında Hun sarayına çok sayıda hizmetkar gönderdiler. Bu hizmetkarlar casusluk faaliyetinde bulunarak,Türkler hakkında bilgi topladılar.
2- Türk Beylerine hediyeler göndererek, onları kendilerine bağlamaya ve ekonomik olarak Çin'e bağımlı yaşamaya alıştırdılar.
3- Hediyeleri ve ekonomik yardımları birden keserek, Türkleri itaat altına almaya çalıştılar.
4- Türk Beylerini birbirlerine karşı kışkırtarak, Türk devletinin parçalanmasını sağladılar.

ÖRNEK:
Bu konuda en iyi örneklerden biri, Asya Hun Devleti'nin Batı ve Doğu Hun Devleti diye ikiye ayrılması olayıdır.
Bu dönemde Hun Devletinin başına geçen HUANYEH, Çin'in ekonomik yardımları kesmesi üzerine, kurultayı toplayarak, Çin'e bağlanmayı teklif etti. Ancak kardeşi ÇİÇİ "Bağımsızlığımız herşeyden önce gelir."diyerek, Huanyeh'e karşı çıktı. Böylece Hunlar ikiye ayrıldı. Çin ile birleşen Huanyeh, kardeşi Batı Hun Hakanı Çiçi üzerine giderek, Batı Hun Devletini ortadan kaldırdı. Batı Hun Halkı Aral gölü çevresine göç etmek zorunda kaldı.


KAVİ
MLER GÖÇÜ:


Aral gölü çevresinde toplanan Hun boyları Orta Asya’daki Çin baskısı ve kuraklık yüzünden IV. yüzyılın ortalarından itibaren batıya doğru göç ederek barbar kavimleri Roma İmparatorluğu üzerine saldırmaları sonucu Kavimler göçü olmuştur (375).

SONUÇLARI:
*
Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmıştır (395 Ortaçağın başlangıcı)
*Batı Roma İmparatorluğu yıkılmıştır (476).
*Avrupa’nın etnik yapısı değişti. Avrupa’da yeni milletler ortaya çıkmış ve yeni devletler kurulmuştur. Böylece Avrupa’nın günümüze kadar gelen etnik yapısı oluşmuştur.
*İlkçağ’ın sonu Ortaçağ’ın başlangıcı kabul edilmiştir.
*Feodalite (Derebeylik) rejimi ortaya çıkmıştır. Skolastik düşünce egemen oldu.
*Avrupa’da Hun Devleti kurulmuştur.
*Hiristiyanlık barbar kavimler arasında yayılmıştır.

*Avrupa’daki karışıklıklar yüz yıl kadar sürdü.

AVRUPA HUN (BATI HUN) DEVLETİ

Kavimler göçünü başlatan Batı Hunları tarafından kurulmuştur. İlk hükümdarları BALAMİR, en önemli hükümdarları ATTİLA'dır.

NOT: Anadolu'ya ilk Türk akınları Avrupa Hunları tarafından yapılmıştır.

ULDIZ'IN ROMA SİYASETİ: Balamirden sonra Batı Hunlarının başına geçen Uldız, Roma İmparatorluğuna karşı akılcı bir siyaset izlemiştir. Hunların düşmanları Germen Kavimleri ile savaştığından, Batı Roma İmparatorluğu ile iyi geçinmiş, Doğu Roma'yı(Bizans) ise baskı altına almaya çalışmıştır.
ATTİLA DÖNEMİ
Attila başlangıçta ULDIZ'ın siyasetini takip etmiş ve Bizans'ı baskı altına almak üzere Balkan seferleri düzenlemiştir. Bizans'ı MARGUS ve ANATOLYUS antlaşmaları ile ağır ve vergilere bağlamıştır. Bizans'ı dize getiren Atilla daha sonra Batı Roma üzerine yönelmiştir.

ATTİLLA'NIN BATI ROMA SEFERLERİ:

1)- Galya Seferi: Batı Roma Ordusuyla KATALON savaşını yaptı. Kesin sonuç alınamadı.(451)
2)- İtalya Seferi: Bir yıl sonra 452'de Attila ikinci sefere çıktı. Bu defa Roma ordusu Attila'nın
karşısına çıkmaya cesaret edemedi. Romalılar Papayı Attila'ya elçi olarak gönderdiler.
Papayla görüşen Attila Roma'ya girmekten vazgeçerek geri döndü.

Attila'nın ölümünden sonra Avrupa Hun Devleti eski gücünü koruyamayarak dağıldı.

*Dağılma Sebepleri:
-Attila’dan sonra başa geçenlerin Yetersizliği.
-İç karışıklıklar ve Germen kavimlerinin isyanı.
-Hun nüfusunun azlığı.
YIKILIŞ
*Avrupa Hun’larının yerine Orta ve Güney Avrupa’da Macarlar ve Bulgarlar devlet kurdular. Göçebe ve yarı göçebe bir hayat sürmüşlerdir.
*Avrupa Hunları, Karadenizin batı kıyılarına yerleştiler ve Hıristiyanlaşarak yerli kavimler içerisinde eriyerek yok
oldular.

GÖKTÜRK DEVLETİ:(552 - 630)


Tarihte Türk adıyla kurulan ilk Türk Devletidir.
552 yılında BUMİN KAĞAN tarafından Orta Asya'daki AVAR hakimiyetine son verilerek kuruldu. Başkenti ÖTÜGEN'dir. Bumin KAĞAN kardeşi İSTEMİ YABGU'yu ülkenin batı topraklarına gönderdi.
İSTEMİ YABGU'NUN BATI SİYASETİ:
İstemi Yabgu İpek yolunu kontrol etmek amacıyla AKHUNLARA karşı İran'daki SASANİ devletiyle işbirliği yaptı. Bu işbirliği sonucu Akhun Devletinin toprakları Sasaniler ve Göktürkler tarafından paylaşıldı.
İstemi Yabgu; bu defa Sasanilere karşı BİZANS ile işbirliği yaparak, Sasani devletinin zayıflamasını sağladı.

NOT: Göktürk- Bizans işbirliğinin Sasanileri zayıflatması, Hz. Ömer Devrinde İslam Ordularının
Sasanileri yenmesini kolaylaştırmıştır.

GÖKTÜRK DEVLETİ'NİN İKİYE AYRILMASI VE YIKILMASI:
Bumin Kağan'dan sonra yerine sırasıyla oğlu Ko-Lo, Mukan(En parlak devir), Tapo ve İşbara geçti. Bu süre içinde Batı Yabgusu İstemi Yabgu daima doğudaki hakana bağlı kaldı. Ancak İstemi Yabgu'nun ölümünden sonra yerine geçen oğlu TARDU aynı itaati göstermedi. Çin'in kışkırması ile I. Göktürk Devleti 582 yılında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.

630 yılında Doğu Göktürkler, 658 yılında da Batı Göktürkler Çin hakimiyetine girdi.


II. GÖKTÜRK DEVLETİ(KUTLUK DEVLETİ)
(682-744)
I. Göktürk devletinin parçalanıp yıkılmasıyla, Çinin egemenliğinde yaşayan Türkler, 50 yıl süren bir esaret dönemi yaşadılar. Bu süre içinde defalarca Çine karşı ayaklandılar. Ancak başarılı olamadılar.
682 Yılında KUTLUK KAĞAN'ın başlattığı ayaklanma başarılı oldu. Türkler Çinlileri topraklarından atarak yeniden bağımsızlıklarına kavuştular.(682). II. Göktürk Devleti
'ne kurucusundan dolayı KUTLUK DEVLETİ de denir.

NOT: Kutluk Kağan Çine karşı "Ulusal Kurtuluş Savaşına" girişerek II. Göktürk devletini kurmuştur. Bu özelliği ile Kutluk Kağan Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran M.Kemal Atatürk'e benzer.

II. Göktürk Devleti en parlak devrini BİLGE KAĞAN zamanında yaşamıştır. Bilge Kağan ülkeyi kardeşi KÜLTİGİN ve veziri TONYUKUK ile yönetmiştir. Bilge Kağan'dan sonra zayıflayan Devlet; Karluk, Basmil ve UYGUR Türkleri tarafından 744 yılında yıkılmıştır.

Kutluk Devletinin en önemli özelliği :

38 harfli alfabe kullanmaları ve bu alfabeyle yazılmış abideler bırakmalarıdır.Türklere ait ilk yazılı belgeler olan Orhun Abideleri (Anıtları) Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Tonyukuk adına yazılmıştır.Günümüzde halen Moğolistan sınırları içindedir.

GÖKTÜRK DEVLETİ'NİN TÜRK TARİHİNDEKİ ÖNEMİ:
1)- Tarihte ilk defa Türk adıyla kurulan devlet, Göktürk Devleti'dir.
2)- Orhun Anıtlarını dikerek (II.Göktürk zamanında) Türk tarihi ve Türk edebiyatının ilk yazılı
kaynaklarını oluşturmuşlardır.
3)- Milliyetçilik duygusu, Fransız ihtilalinden 1000 yıl önce Göktürkler döneminde en yüksek seviyede
yaşanmıştır.
4)- Asya Hun Devleti'nden (Mete zamanında)sonra Türkleri tarihte ikinci defa tek bayrak altında toplamayı başarmışlardır.


UYGUR DEVLETİ

Kül Bilge Kutluğ Kağan tarafından 745’de Karabalasagun (Ordu Balık) şehri merkez olarak kuruldu.
• Tarihte yerleşik hayata geçen ilk Türk Devletidir.
• Uygurlar Gök Tanrı dinini terk ederek Maniheizm ve Budizm dinine inandılar.Bu dinler onların savaşçılık kabiliyetlerini yitirmelerine ve pasifleşmelerine neden oldu.
• Çinlilerden öğrendikleri matbaayı geliştirdiler .Pamuk ve ipekten kağıt elde ettiler.
• Uygurlar 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkıldı.



Karluk ve Basmiller'le birleşerek II. Göktürk Devletini yıkan UYGURLAR Orhun bölgesinde UYGUR DEVLETİ'ni kurdular.(745)
Kurucuları KUTLUK BİLGE KÜL KAĞAN, merkezleri Ordubalık (Karabalsagun)'dur.

NOT: Kutluk Bilge Kül Kağan Türklerin şehir kuran ilk hükümdarıdır. İlk Türk şehri Ordubalıkdır.

Bilge Kül Kağan'dan sonra MOYENÇUR başa geçmiş, onun döneminde Müslüman Araplar(Abbasiler) ile Çinliler arasında Talas Savaşı yaşandığından, Abbasilere yenilen Çinliler güç kaybına uğramışlardı. Bu durumdan yararlanan Uygurlar Çinin TARIM havzasını ele geçirdiler.Moyençur'dan sonra başa BÖGÜ KAĞAN
geçti.

BÖGÜ KAĞAN DEVRİ: Bu devirde Uygur Türkleri ile çin arasında iyi ilişkiler kuruldu, ticaret gelişti.
Bögü Kağan Çine yardım amacıyla "Tibet Seferine" çıktı.

Tibet Seferi ve Sonuçları:
Bögü Kağan tibet seferi sırasında iki MANİ(MANİHEİZM) rahibini yanına alarak ülkesine geri döndü. Bu rahipler Uygur Türkleri arasında Mani dininin yayılmasına sebep oldular. Ayrıca Türkler arasında Budizm'de yayılmaya başladı.

Mani Dininin Özelliği: Avlanmayı, et yemeyi ve savaşmayı yasaklayan bir dindir.

Mani Dininin Uygurlar üzerindeki Etkileri:
1- Uygurlar Savaşçılıklarını kaybettiler.
2- Yerleşik hayata geçtiler. (Türklerde ilk defa yerleşik hayata Uygurlar geçmiştir.)
3- Yerleşik hayata geçmeleriyle Uygurlar ticaret,bilim, sanat ve edebiyat gibi bir çok alanda
geliştiler.

UYGUR DEVLETİ'NİN (ORHUN BÖLGESİ) YIKILIŞI:
840 yılında bir başka Türk kavmi olan KIRGIZLAR Uygur Devletine son verdiler. Kırgızlar'ın Orhun Bölgesinden kovmalarıyla Uygurlar, Kansu ve Turfan bölgelerine göç etmek zorunda kaldılar.

NOT: Kırgızlar; Orhun Bölgesinden Uygurları kovarak, buradaki Türk nüfusunun azalmasına sebe olmuşlardır. Bu yüzden bu en eski Türk Yurdu, daha sonra Kırgızları yenen Moğolların eline geçerek kolayca Moğollaşmış, MOĞOLİSTAN olarak anılmıştır. ¦

TURFAN( DOĞU TÜRKİSTAN) UYGUR DEVLETİ:
Kırgızlar tarafından kovulan Uygurların bir kısmı Turfan Bölgesi'ne gelerek, burada yeni bir devlet kurdular. Bu devletleri de Moğollar tarafından 1207'de yıkıldı. Uygurlar günümüzde Doğu Türkistan diye anılan bu bölgede Çin'e bağlı özerk bir devlet olarak yaşamaktadır.

KANSU(SARI UYGUR) DEVLETİ:
Kırgızlardan kaçarak Kansu Bölgesi'ne gelen Uygurlar tarafından kurulan bu devlete Sarı Uygur Devleti
de denilmektedir. 1209'da Moğolların hakimiyetine girmiştir.

UYGURLARLA İLGİLİ DİĞER ÖNEMLİ HUSUSLAR:
* 18 harfli Uygur Alfabesini hazırladılar.
* Cengiz Han'ın egemenliğine girmelerine rağmen medeniyette geliştiklerinden Moğollar'ı devlet
teşkilatı, ticaret, bilim, sanat, alfabe gibi konularda etkilediler.
* Moğolların Türkleşmesinde önemli bir rol oynadılar. (Özbek ve Çağatay Türkleri)
* İlk Müslüman Türk Devleti Karahanlılar'la savaştılar.(Sebep Uygurların Budizmi, Karahanlıların
İslamiyeti yaymak istemeleri.)
* Tahta harflerden MATBAA'yı oluşturdular, pamuktan KAĞIT yaptılar.
* Uygurlar Yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğudur.

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET

DEVLET YÖNETİ
A) DEVLET: İslamiyetten önce Türkler devlete İL veya EL demişlerdir.
Hükümdarların Ünvanları: Türkler Hükümdarlarına Şanyü,Tanhu, Hakan, Han, Yabgu, İlteber, İdi-kut, Erkin gibi ünvanlar vermişledir.

Türk Hükümdarlarının Tahta Çıkışı Tarih Boyunca Kaç Değişik Şekilde Meydana Gelmiştir?
1- Hanedan üyeleri arasında siyasi ve askeri mücadeleyi kazanan hükümdar olarak tahta
çıkıyordu. (En sık rastlanan durum)
2- Hükümdarın rakipsiz aday olması(Bu durumda taht kavgası olmadan başa geçiyordu.)
3- Seçim Usulü (Kengeş, toy veya kurultay denilen devletin ileri gelenlerinden oluşan meclisin
toplanarak hanedan üyelerinden birini tahta geçirmesi.
4)-Ekber ve Erşed(En yaşlı ve Olgun) olanın başa geçmesi. (Bu yöntem III. Ahmet zamanından
itibaren sadece Osmanlı Devletinde uygulanmıştır.

Kimler Türk Devletlerinde Hükümdar Olabilirdi?
Hanedandan olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı. (Kardeşler, kardeş çocukları, amca, amca çocukları ve diğer hanedan üyeleri.)

Kut Anlayışı Nedir?
Türkler devleti yönetme yetkisinin TANRI tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına KUT diyorlardı.KUT'un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanıyorlardı.

Kut Anlayışı Türk Devletlerini Nasıl Etkilemiştir?
Bütün hanedan üyelerinde KUT olduğundan kendine siyasi ve askeri bakımdan güvenen kişi TAHT KAVGASINA girebiliyordu. Bu durum Türk devletlerini ya iç savaş sonucu istkrarsızlığa, yada bölünmeye götürüyordu.

NOT: Türk töresinde ana-babaya itaat esas olmasına rağmen, hükümdar bunun dışında tutulmuştur.
Devletin devamı için baba-oğul veya kardeşlerin birbirleriyle mücadelesi normal karşılanmıştır.
Çünkü bu sayede en güçlü ve en yetenekli kişi devletin başına geçecektir.

İkili Yönetim(Çifte Krallık) Nedir?
Türk Devletlerinde hükümdar yönetimi kolaylaştırmak için ülkeyi SOL(Doğu) ve SAĞ(Batı) olmak üzere ikiye ayırırdı. Ortada (Merkezde) ise asıl hükümdar bulunurdu. Sağ ve Solda ise Hanedan üyelerinden YABGU'lar bulunurdu.

B) MECLİS VE HÜKÜMET: Türk Meclislerine TOY, KURULTAY veya KENGEŞ denilirdi.
Kurultay'da devletin ana meseleleri görüşülür, hükümdarın ölümü, savaş veya milli felaketlerde kurultay toplanırdı.
AYGUCI : Hükümet başkanı(başbakan)
BUYRUK : Bakan
TAMGACI: Dış siyaset işlerini yürüten görevliler
Eski Türk Devletlerinde diğer devlet görevlileri şunlardı:
TİGİN: Hükümdar çocukları (Tekin)
ŞAD : Diğer Hanedan mensupları
Bunların dışında İnal, inanç, tarkan, bağa, tudun, çor, külüğ, apa, ataman gibi devlet görevlileri de vardı.


1- DEVLET YÖNETİ


Türklerde hükümdarlar ülkeyi törelere, gelenek ve göreneklere göre yönetirlerdi. Hükümdarları
n görevi dağınık boyları toplamak, halkın ihtiyaçlarını gidermek, toplumda adalet ve eşitliği sağlamak, halkın huzur ve güvenini sağlamaktı.

Türklerde iktidarı ve hükümdarı kontrol eden, savaş ve barış gibi konularda devleti ilgilendiren önemli konuları görüşen ve kurultay adı verilen bir meclis bulunuyordu.

Bazı Türk hükümdarları kurultayın aldığı kararların bir kısmını uygulamamıştır. Bu durum kurultayın danışma meclisine benzediğini göstermektedir.

Eski Türklerde, devlet yönetme görevinin Hükümdarlara tanrı tarafından verildiğine olan inanç halkın Hakan’a mutlak bağlılığını sağlamıştır. Osmanlılara kadar Türk devletlerinde “Ülke toprakları hükümdar ailesinin ortak malıdır.” anlayışı devam etmiştir.

Bu uygulamanın sonuçları şunlardır:

Aile üyeleri arasında sık sık taht kavgaları yaşanmıştır.
Türk devletleri kısa sürede parçalanmış ve yıkılmıştır. Ayrıca irili ufaklı birçok devletin kurulmasına neden olmuştur.
İç mücadeleler Türk devletlerinin zayıflamasına ve dış müdahalelere ortam hazırlamıştır.
Ordu

Türk devletlerinde hemen her Türk savaşa hazır durumda olduğundan, askerlik özel bir meslek sayılmazdı. Türk ordusunun temeli, atlı askerlerden meydana gelmiştir. Düzenli ve disiplinli ilk Türk ordusunun kurucusu Mete Han’dır. Mete Han, Türk ordusunu “onlu sisteme” göre teşkilatlandırmıştır (Onbaşı, Yüzbaşı, Binbaşı ve Tümenbaşı gibi).

İslamiyetten önce Türkler devlete İL veya EL demişlerdir.
Devletin başında Hakan, Kağan veya Han adı verilen bir kişi bulunur.
Hakanın yardımcısına YABGU adı verilirdi.
Hakan'a devlet işlerinde yardımcı olan hanımına HATUN adı verilirdi.
Ayrıca devlet işlerinin görüldüğü KURULTAY adı verilen bir de meclis bulunurdu ki, KURULTAY hakanı denetleme işlevine de sahipti.
Kurultay BOY BEYLERİNDEN oluşurdu.
Devlet; hükümdar ve ailesinin ortak malı sayılmıştır. Bu gelenek, kardeşler arasında hep taht kavgalarına yol açmış ve devletin kısa sürede yıklımasına neden olmuştur.
Ülke Türk Milleti'nin hakimiyetindedir.
Aileler Oymakları, Oymaklar Obaları, Obalar Boyları, Boylar Bodunları, Bodunlar İlleri, İllerde Hanlıkları oluşturmuştur.

DEVLET YÖNETİMİ:
• Kağan,Hakan : Devletin başındaki hükümdara denirdi.
• Devlet töre adı verilen yazısız kurallara göre yönetilirdi.
• Kurultay:Devlet işlerinin görüşüldüğü meclistir.
• Otağ : Hükümdar çadırı Hatun(Katun): Hükümdarın karısıdır. Devlet yönetimine yardımcı olurdu.
• Tigin: Hükümdarın erkek çocuğu, prens Şad: Hanedan üyelerine verilen ünvandır.
• Ayguçi: Vezir. Tudun: Devletin vergi ve gelir işlerinden sorumlu kişi
• Yargucu(Yargıç): Davalara bakan kişi Tarkan(Tarhan): Bu isimlerde ordu komutanları vardı.Askerlik işlerinden sorumlu komutanlardır.
• Bitikçi(Tamgacı):Devletin yazışma ve dış işlerinde Hakan’a yardımcı olur ORDU:
• Günümüzdeki Türk ordu teşkilatının temelini kim atmıştır.? Özelliği nedir?
Hun imparatoru Mete Han Türk ve Dünya tarihinde onluk ordu sistemini oluşturan ilk kişidir. Yani
orduyu onlu gruplara ayırıp başlarına birer komutan vermiştir. ( Onbaşı, yüzbaşı,binbaşı vb.)
• Türkler savaş esnasında Turan Taktiği ( Türk taktiği,Hilal taktiği) denilen düşmanı çembere alma taktiğini kullanırlardı.
• Türkler atlı(süvari) birlikler halinde savaşırlardı.Savaşta en çok ok , yay,kılıç , hançer , mızrak, kement kullanırlardı.


ORDU:
Türk Ordusunun ba
şlıca özellikleri şunlardı:
a)- Türk ordusu ücretli değildi.
b)- Türk Ordusu daimiydi. (Kadın-erkek her an savaşa hazırdı.)
c)- Türk Ordusunun temeli ATLI askerlerden meydana geliyordu.

NOT: Türk ordu teşkilatını ilk kuran METE HAN olmuştur. Mete Orduyu 10'luk sisteme göre
teşkilatlandırmıştı. Onluk sistem daha sonra tüm Türk devletlerinde kullanılmıştır.
(Türk ordusu; Çin, Roma,Bizans, Rus ve Moğol Ordu teşkilatı üzerinde etkili olmuştur.)

Türk Ordusunu Silahları: Ok, yay, kement, kılıç, kargı, süngü, kalkan vb...


2.TÜRK ORDUSU

İ
lk defa Mete Han tarafından teşkilatlandırılmıştır.
Ordu komutanına SUBAŞI adı verilmiştir.
Türkler'de eli silah tutan herkes askerdir. Hatta "Türk Milleti asker milletir" anlayışı hakim olmuştur.
Türk Ordusunun başlıca özellikleri şunlardı:
a) Türk ordusu ücretli değildi.
b) Türk Ordusu daimiydi. (Kadın-erkek her an savaşa hazırdı.)
c) Türk Ordusunun temeli ATLI askerlerden meydana geliyordu.

3.TÜRKLERDE DİNN VE İNANIŞ:
• Türklerde Gök Tanrı dedikleri tek tanrı inancı vardı.Ayrıca gökyüzündeki Güneş,ay,yıldız kutsal sayılırdı.Gök Tanrı dinine “Şamanizm” de denir.
• Kam veya Şaman: Din adamlarına verilen isim Yuğ: Ölünün arkasından yapılan dini tören
• Balbal: Ölen kişinin hayattayken öldürdüğü düşman sayısı kadar mezarına dikilen taşlardır.

TOPLUM YAPISI:
Türk toplumu; Ogu
ş : Aile
Urug :Soy=Aileler birli
ği
Bod(Boy) :Kabileler
Budun : Millet denilen birimlerden oluşuyordu.
Boyların başında bulunan BEY'ler, töreye göre boyu idare ederlerdi. Boyların bir araya gelmesiyle
Devlet(İL) kurulurdu.

Türk Toplumunun Özellikleri:
Halk hürdü. Herkes aynı işi yaptığından(hayvancılık) aralarında kesin
olarak SINIF'ların ortaya çıkması imkansızdı. Yaşam biçimleri GÖÇEBE
olduğundan savaşta elde ettikleri esirleri çalıştırmaya elverişli değildi.
Bu yüzden Türk toplumunda KÖLE sınıfı yoktu. Din adamları
diğer toplumlarda olduğu gibi imtiyazlı değillerdi.

SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYAT:
• Türkler hayvancı
lıkla uğraştıkları için göçebe olarak yaşamışlardır.Buna “Atlı Göçebe Kültürü” denir.
• Uygurlardan itibaren tarımla uğraşmaya başlayan Türkler yerleşik hayata geçmişlerdir.Göçebeyken sadece çadırlarda ,at ve silahlarda görülen süslemeler yerleşik hayata geçen Uygurlarda ise mimari ve taş işlemeciliğinde görülür.
• Halk arasında sınıf ayrıcalığı yoktu.Töreler karşısında herkes eşitti.Yöneticilerin halktan fazla üstünlüğü yoktu. Toy adı verilen zafer ve bayram günleri olurdu.
• Türklerin çizme , pantolon ve ceket giydikleri bilinir.Pantolon ve ceketin Hunlar aracılığıyla Avrupa’ya geçtiği bilinmektedir.


Türklerde en eski din Göktanrı
dinidir. Gökten başka bazı dağ, ırmak, vadi gibi varlıklarda bir takım gizli güçlerin bulunduğuna inanılırdı. Bu arada güneş ve ay kutsal sayılmıştır. Eski Türklerde tanrı, sonsuzdur ve herhangi bir şekle sokulamaz. Bundan dolayı Türklerde putçuluk olmadığı gibi putları korumak için yapılan tapınaklar da yoktur.

Öldükten sonra dirilmeye inanan Hunlar, ölülerini günlük eşyalarıyla birlikte gömerlerdi. Türklerdeki tek Allah inancı ve yeniden dirilme düşüncesi Türklerin İslâm dinini kolaylıkla benimsemelerinde etkili olmuştur. Türkler Maniheizm, Budizm, Nasturizm (tabiatçılık), Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi inançları kabul etmişlerdir.

N VE İNANIŞ:
İslam öncesi Türklerin din ve inanışlarını şu 4 grupta toplayabiliriz:
1- Tabiat Kuvvetlerine İnanma: Dağ,ağaç, göl, kaya gibi varlıkların gizi güçlere sahip olduklarına
inanırlardı.
2- Atalar Kültü: Ölmüş büyüklere ve atalara ait hatıralar kutsal sayılır ve saygı gösterilirdi.
3- Şamanizm: Kam veya Şaman adı verilen kişilerin, kötü veya iyi ruhlarla temas sağladıklarını
inanılarak, bunların büyücülük ve sihir özelliklerine başvururlardı. Şaman inançları
Anadolu'da hala varlığını sürdürmektedir. Örneğin; Gelinlerin üzerine buğday veya para
atmak, Eşikten atlamanın uğursuz kabul edilmesi, kurşun dökmek gibi...
4- Göktanrı Dini: Türklerin İslamiyetten önceki dini Göktanrı diniydi. Bu dine göre Türkler;
* Tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanıyorlardı.
* Öldükten sonra dirileceklerine inandıklarından, ölülerini atı,eşyaları ve silahıyla birlikte
gömüyorlardı.
* Cennet'e UÇMAĞ, cehenneme ise TAMU diyorlardı.
* Mezarlara ölünün,sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar BALBAL adı verilen küçük heykeller
dikerlerdi. İnanışa göre, yeniden dirilecek kişi atıyla cennete gidecek, ve öldürdüğü
düşmanlar sonraki yaşamında ona hizmet edeceklerdir.
* Ölüleri içöin YOĞ adı verilen cenaze törenleri yapar, ve ardından yas tutarlardı.

Türkler arasında ayrıca Maniheizm(Mani dini), Budizm, Musevilik, Hırıstiyanlık gibi dinlerde
yayılmıştı.

Din deyinc akla Göktanrı
İnancı gelir.
Manizm, Budizm gibi dinlerde görülmüştür.
İslam öncesi Türklerin din ve inanışlarını şu 4 grupta toplayabiliriz:
1-Tabiat Kuvvetlerine İnanma: Dağ,ağaç, göl, kaya gibi varlıkların gizi güçlere sahip olduklarına
inanırlardı.
2-Atalar Kültü: Ölmüş büyüklere ve atalara ait hatıralar kutsal sayılır ve saygı gösterilirdi.
3-Şamanizm: Kam veya Şaman adı verilen kişilerin, kötü veya iyi ruhlarla temas sağladıklarını
inanılarak, bunların büyücülük ve sihir özelliklerine başvururlardı.
4-Göktanrı Dini: Türklerin İslamiyetten önceki dini Göktanrı diniydi. Bu dine göre Türkler;
Tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanıyorlardı.
Öldükten sonra dirileceklerine
inandıklarından, ölülerini atı, eşyaları ve silahıyla birlikte
gömüyorlardı.
Cennet'e UÇMAĞ, cehenneme ise TAMU diyorlardı.
Mezarlara ölünün,sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar BALBAL adı verilen küçük heykeller
dikerlerdi.
Din adamlarına KAM veya ŞAMAN adı verilmiştir.
Ölülerin ardından YUĞ adı verilen törenler yapılmıştır.
Mezarla KURGAN adı verilmiş.

4.TÜRKLERDE SOSYAL HAYAT

Hunlar ve Göktürkler dönemlerinde göçebe bir hayat süren halk çadırlarda yaşıyordu. Türklerin yaşadıkları coğrafi şartlar hayvancılık faaliyetlerini öne çıkarmıştır.

Türkler Uygurlar döneminde yerleşik hayata geçmişlerdir. Bu gelişmeler sonucunda Türklerde mimari gelişmiş, şehircilik ve şehir kültürü ortaya çıkmıştır.

Türk devletlerinde sosyal hayat sınıfsızdı. Başarılı olan bir kişi en üst görevlere kadar çıkabilirdi. Ayrıca Türklerde kölecilik anlayışı yayılmamıştır.

Elverişli bölgelerde tarım faaliyetleriyle uğraşılmıştır. Türkler arpa, buğday ve darı gibi tahılları yetiştirmişlerdir.

Yenilgiye uğratılan ve egemenlik altına alınan ülkelerden alınan yıllık vergiler ve halktan toplanan vergiler Türk ekonomisine destek olmuştur.

Türkler yakın komşularıyla yoğun ticari ilişkilerde bulunmuşlar, ticaret yaptıkları ülkelere canlı hayvan, konserve et, deri, kösele, kürk ve hayvani gıdalar satmışlardır.

Türklerin yaşadığı topraklardan geçen İpek ve Kürk Yolları Türk devletlerine önemli ölçüde gelir sağlamıştır.


Genellikle göçebe hayat tarzı
hakim olmuş.
Hayvancılık oldukça gelişmiştir.
Uygurlardan itibaren yerleşik hayata geçilmiş.
Yerleşik hayata geçildikten sonra tarım alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Halk arasında tabakalar, sınıflar oluşmamıştır.
Esir ve köle olayı Türkler arasında hiç bir zaman gelişmemiştir.
Din adamlarının, diğer toplumlarda olduğu gibi imtiyazlara sahip değillerdi.

Halk hürdü.

Türklerde ad koyma!



Eski Türkler cocuklarina ad koymayi cok önemli bir olay kabul ederlerdi. Cocugun adi ile alin yazisi arasinda bir bag olduguna, sanki cocugun ismi, onun ruhu gibi bir sey sayildigina inanilirdi.
Genellikle isim koyma eski Türklerde bir törenle yapilirdi. Cesitli kabile ve boylara degisiklil gösteren bu törenlerden bazilari söyledir:

Yenisey kiyilarinda yasayan Shaman dinine bagli, Beltir ve Kaybol
Yemekten sonra cocugun babasi, ya da ebesi; misafirler arasindaki boy baskanina , saygideger taninmis bir misafire veya boyun dini lideri olan Shamanina dönerek cocuga bir isim vermesini rica ederdi. Böylece cocugun ilk adi konulmus olurdu. Cocuga konulacak bu isimde, koyan kisi ugurlu ve yakisan bir isim olmasina dikkat ederdi. Nitekim cocuk sürekli hastalanirsa Türklerinde isim koyma töreni cocugun dogumundan bir kac gün sonra yapilirdi. Baba akrabalarina, yakinlarina ve dostlarina kendi durumuna göre bir ziyafet senligi düzenlerdi. Bu senlikte cocugun ebesi de bulunur ve ev sahibi gibi davranarak misafirlere yiyecek ve iceceklerini o dagitirdi." ADI AGIR GELDi " diye du isim degistirilirdi. Adi degistiren kimseye de, mendil, cevre, peskir ve bunun gibi baska nesneler hediye edilirdi.

isim koyma isi bittikten sonra ebe, birer birer misafirlere önünden gecerek, onlarin cocuga getirdikleri "di
ş" ismi verilen hediyeleri toplar ve götürüp besigin üstüne koyardi.

Altay Türklerinde cocugun adini babasi verir ve bu ad cogu kez, dogumdan sonra eve ilk giren misafirin adi olurdu. Cocuga ad olarak dogumdan hemen sonra söylenen ilk sözün verildigide görülmüstür. Balta, Kilic, Konuk ya da Güvercin vs. gibi.

Altay ve Yenisey Türklerinin bir dönemde özel adlar tasimadiklari anlasilmaktadir. Bunlar bu dönemde ya kabilelerin adini tasiyorlar veya cocuk adsiz gezerdi. Bir diger deyimle cocugun adi " ADSIZ" olurdu.
Ancak üstün yetenek ya da bir savasta yararlik göstermis olanlar özel ad tasimak ayricaligi kazanabilirlerdi.

Bu durum Dede Korkut Öykülerinde de acikca görülmektedir: Dede Korkut hikayelerinde kahramanlarinadini veren Korkut atadir. Ana ve babanin verdigi isim gercek ad degildir, gecici addir. Kahraman gercek ismini avda veya savasta bir yararlik , bir kahramanlik gösterdikten sonra alir. Dirse Han oglu, karsisina cikan bir boga ile dövüsüp onu öldürdükten sonra "Bogac" adini almistir. Bamsi Beyreke , bezirganlarin malini soygunculardan kurtarmasi üzerine bu ad verilmistir.

Cocugun yaptigi kahramanligin, isim almasini hak ettirecek sekilde büyük bir yigitlik olup olmadiginin herkesce kabul edilmesi sarttir. Oymagin reisi veya kami tarafindan verilen bu gercek ismi alan yigit, boyun üyesi ilan edilirdi.

Türk destanlarindan anlasildigina göre, boyun yigitleri, savas atini da bu isim alma töreninde aliyorlarmis. iste busebepten dolayi bindigimiz ve bildigimiz "at" kelimesi ile, isim anlamindaki "ad" ayni kelimenin degisik anlam ve söylenis biciminde kullanilmasidir. Nitekim destan kahramanlari, hep atlariyla birlikte anilmaktadirlar. Bozaygurlu Bamsi Beyrek , Konuratlu Salur Kazan, Akatlu Ay Bagatur vs. gibi.

Yakut Türklerinde isim koyma konusunda eski geleneklerini az cok degisik bicimde sürdürmektedirler. Bunlar cocuga ilk ve igreti adini dogumdan üc ay sonra, asil adinida cocuk yay basip ok atmaya baslayinca verirler.
Kirgizlarla Kazaklarda cocugun ismi on bes günlük olunca verilirdi. Cogu kez ad, dogum sirasinda gecen bir olaydan, yapilan bir isten kaynaklanarak secilir veya eve ilk gelen misafirin adi verilirdi: Konukgeldi, Kipcakgeldi, Cuci gibi adlar böyle verilmis adlardandir.

Eski Türklerde cocuklarina dogduklari sirada gördükleri nesnelerin veya o günlerde olup biten önemli bir olayin adini verdikleri de görülürdü.

Saldiran düsmani yendikleri sirada dogan cocuklara: YAGIBASTI, YAGIGELDi, KURTULMUS gibi; günes dogarken dogan cocuklara: Gündogdu, Akkuyas, Güngördü, Akgün gibi; koyunlarin agilina kurt saldirdigi gece dogan cocuklara: Kurt , Kurtgeldi, Kurtbeg, Börübay gibi adlar koyulurdu.

Bundan baska, cocuklari yasamayan aileler, gelenek olan bir inanca göre, cocugun ismi ile oyun hayati ve kaderi arasinda yakin bir ilgi olduguna inandiklarindan, cocuklarina: Yasar, Binyasar, Ölmez, Dursun, Durdu, Tavsan, Kurc (Celik) gibi adlar verirlerdi.

Yine kötü ismi olanlardan ölüm melegi nefret eder de gelmez düsüncesiyle kötü adlar koymak adetleri de vardi. Kazaklarin anlattigina göre, evladi yasamayan Cepisbay Aga, ogluna, evimize Azrail gelmesin diye " Rus " ismini vermistir.
Altaylarda da önceki cocuklari ölmüs olan aileler, yeni dogan cocuguna mümkün mertebe kötü ad takarlardi: itgötü, Köpek, italmaz, Domuz, Balcik gibi.

Eski Türklerin bir baska adetine göre, cocuk yasasin diye ebe tarafindan babasina satildigi olurdu. Cocuk dogar dogmaz ebe cocugu kucagina alarak disariya cikarir ve onu güya babasina satardi. Babasi da satin aldigi cocuguna erkekse Satilmis, kiz ise Sati adini verirdi.
Zamanimizda bu gibi isimler genellikle bir evliyaya adanmis ve satilmis olarak kabul edilen cocuklara konuldugu görülmektedir.
Baskalarida satis bedeli olarak babanin ebeye, cocugun agirliginca demir verdigi söylenir.
Bu gelenek Cuvas Türklerinde, ebe cocugu Shamana verir ve cocugu babasina Shamanin satmasi seklinde olurdu. Shaman cocugu alarak babasina gelirve: Cöplükte bir cocuk buldum, satacagim. der. Baba , Shamanin istedigini vererek cocugunu satin almis olur ve artik yasayacagina inanirdi. Cocugada süprüntüden gelme "Süppü" ismi verilirdi.

Ünlü arkeoloji bilgini Kalksendi, MISIRda basilmis "Subhul asas" isimli kitabinda Türk adlari hakkinda su bilgileri vermistir:

"Türkler gördükleri, bildikleri güclü ve bahadir canlilarin adlarini alirlardi. Bunlari cocuklarina isim olarak secerken özellikle begendikleri Boga adini cokca kullanirllardi. Boga adinin basina ve sonuna ekler veya baska adlar getirerek yeni adlar üretirlerdi. Eklendikleri ismin de bir hayvan adi olmasinacalisirlardi. Mesela Tayboga gibi. Boga adina hayvan yerine bir tabiat olayi ya da nitelik gösteren bir sözcükde katilabilirdi: Yelboga, Benekliboga gibi. Bir maden adi katilarak yapilan Gümüsboga, Altunboga, Demirboga gibi isimler de bu türdendir.

Türkler "Demir" adinida sever. Belki Ergenekon Efsanesinden etkilenerek demirde adeta kutsallik ararlardi. Bu yüzden de Demir, isim olarak tek basina cok kullanilmaktan baska, önüne veya arkasina ekler ulayarak pek cok isim meydana getirilen kelimelerden biridir. Türkcede Demirle baslayan elliye yakin birlesik isim vardir. Arslan, Deniz, Gök gibi sözcüklerde Türklerin cok sevdikleri ve bilesik ad ürettikleri kelimeler arasindadir.

Arkeoloji bilgisini aciklamasina söyle devam ediyor:

Bilinmelidirki cogu kez Türkl askerinin ismi Seyfeddin, yani dinin kilicidir. Cünkü, Türklerdeki kuvvet ve siddet ile kilicin ilgisi vardir.

13. ve 14. yüzyillarda Hindistanda egemen olan Türkler de isimle ilgili bütün geleneklerini korumuslardir. Bu yüzyillarda Türkler arasinda en cok rastlanan isimlerin basinda sunlar gelmektedir: Kutlu, Aybeg, Alphan, Tugluk, Küclü, Arslanatar, Bugrahan, Tugrul ve iltutmus.

Eski Türklerde var olan bu geleneklerden bir cogu zamanimizda halk arasinda bilerek veya bilmeyerek devam etmektedir.

Eski Türklerde Sosyal Yapı





Avrupa cemiyetinin ortaçağdaki farklı sınıflara ayrılmış halini göz önüne getirdiğimizde Türk cemiyetinde hangi özellikleri arayacağımız ortaya çıkıyor. Bazı araştırmacılar tarafından, asaletini evladına devreden Senyörler, Türk beylerine benzetilmiş, Senyörler arasındaki mevki farkları ile Türklerdeki "Orun-Ülüş" telakkisi arasında münasebet kurulmağa çalışılmıştı. Böylece eski Türklerde bey'lerin asiller sınıfını meydana getirdiği söylenerek Türk toplumunun da farklı sınıflardan meydana geldiği iddia edilmiştir. Sosyal yapı bakımından Feodal Avrupa için dahi kölelik, esas unsur olarak kabul edilmeyip bütün ağırlık toprak köleliği diyebileceğimiz "Serfliğe verildiğine göre, biz de bu yolu takip ederek esas ağırlığı "serflik" üzerinde toplayacağız.

Lawrence Krader, Orta Asya'daki sınıfların ve politik birliklerin Avrupa'daki şekilden farklı olduğunu söylemektedir. Yine aynı müellife göre bu farklar, Türk devletlerinin teşkilatlanma şeklini feodal teşkilat şeklinden uzaklaştıran farklardır. Krader'in orta Asya'da gördüğü sınıfları kimler meydana getiriyordu? Bunlar farklı sosyal sınıflar mı idi? Yoksa pek çok kişinin yaptığı gibi her ayrı özellik, farklı haklara sahip bir sınıf teşkili için kafi görülerek mi bu sonuca varılmıştı. Bildiğimiz gibi sınıf, aynı statüde bulunan fertlerin yani aynı sosyal hayat tarzını paylaşan fertlerin meydana getirdiği sıralanmaları gösteren bir kategoridir. Sınıfların meydana gelmesi için gerekli olan statü ise bir ferdin toplum içinde işgal ettiği yer olup;

a) Erişilen yani başarı yolu ile kazanılan statü ve

b) Verilen statü

olarak ikiye ayrılmaktadır.

Burada Avrupa'daki Senyörlerin durumunu göz önüne getirmekte fayda vardır. Senyörler, genellikle ikinci şekil (verilen) statüye sahip idiler. Fakat bazen kazanılan statü durumu da görülüyor. Mesela 1323'de Banus Stephan, kendisine Bulgar hanının zevcesini getirdiği için Grgur Stipançiç'e beş köyü timar olarak vermişti[6]. Stipançiç'in timarı ona kazanılan bir statü vermesine rağmen onun timarı, oğullarına geçmek üzere verildiği için Stipançiç'den sonrakiler ikinci türden bir statüye sahip olmuşlardı. Senyörlerin büyük çoğunluğu haksız olarak aslında hak etmedikleri halde büyük arazilere sahip oldukları için[8], verilen statü'yü işgal ediyorlardı. Feodal sınıflı cemiyette geniş araziye sahip olmak, askerliği meslek edinmek veya ruhani zümreye mensup olma özelliklerini görmüştük. Bu üç şart, merhum Kafesoğlu'nun belirttiği gibi yüksek tabakaların teşekkülünde rol oynayan en önemli şartlardır.

İktisat bahsinde daha ayrıntılı olarak göreceğimiz gibi, eski Türklerde ziraat umumi iktisadiyat içinde pek az bir yer tutuyordu. Esas ağırlığı hayvancılığın meydana getirdiği İslam öncesi Türk Devletleri'nde, toprak pek ehemmiyetli olmadığından büyük malikaneler ve bu malikanelerin etrafında bir toprak aristokrasisi görülmez[10]. Mülkiyet bahsinde daha açık olarak göreceğimiz bazı özellikler, çiftçilerin bir kudretliye sığınarak topraklarını da ona devretmesi neticesini önlemiştir. Çiftçi veya ailesi yahut da arazisi bir dış tehlikeye maruz kaldığı zaman boy beyi işe karışırdı. Çünkü her bey, kendi boy'unun menfaatlerini korumağa mecburdu. Vazifesinin karşılığını halktan vergi veya angarya hizmetler şeklinde alması için hiç bir yetkisi yoktu. Hükümdarlıktan da üstün olan "Töre", bey'in beyliğini, kağan’ın kağanlığını her an elinden alabilirdi. Çünkü en mühim işlerden birisi, töre'nin tüz (düz, iyi) tatbik edilmesi idi.

Türk töresi, aynı tüz'lük ilkesi ile halkın farklı hak ve imtiyazlara sahip sınıflara ayrılmasına da engel teşkil ediyordu. Böylece Töre'nin halkın sömürülmesine mani olması, iktisadiyatta toprağa bağlı olunmaması, ve askerliğin Türkler arasında ayrı bir meslek olarak sayılmaması, her Türk'ün aynı zamanda iyi savaş terbiyesi almış bir muharip durumunda olması, Türk cemiyetinde bir zengin, asil ve asker sınıfının ortaya çıkmasına mani olmuştu. Askerliğin bir meslek sayılmaması, aynı zamanda halkın menfaatine uygundu. Çünkü eski Türklerde paralı askerlik bulunmadığından Türk beyleri komutan ve Türk halkı da onun askeri idi. Akınlar ve galibiyetler, halka ganimet sağladığı için sıkı bir disiplin ve bey-halk ilişkisi ortaya çıkmıştı. Bu ilişki ortadan kalktığı zaman ne başarılı akınlar ve ne de devlet, ortada kalmayacaktı.

Eski Türk devletleri, siyasi mahiyette olup, dini mahiyet taşımadığı için din adamları imtiyazlı bir sınıf teşkil etmezlerdi[. Zaten Türk cemiyet yapısının esas vasıflarından birisi, imtiyazlı sınıfların bulunmaması idi. Türk devletlerinde herkes çalışkanlığına ve kabiliyetine göre yüksek makamlara çıkabilirdi. Hatta zaman zaman halk içinden gelmiş olmak, Han'lık tahtına oturmaya bir engel teşkil etmiyordu.

Kutadgu Bilig'de gördüğümüz "Hizmetkar zenginleşirse Bey nam kazanır ve bu namı dua ile ebedi kalır. "sözleri, bey'lik hakkını kazananların maiyetlerinde bulunan kişilerin refahı ve zenginleşmeleri için çalışması gerektiğini ve ancak bu şekilde kendi namlarını yürütebileceklerini göstermektedir. Demek ki bey'ler, başkalarının sırtından geçinerek değil refahıyla sorumlu oldukları halkın zenginleşmesiyle ancak itibar kazanabiliyorlardı.

Birçok Rus ve Avrupalı tarihçiyi Türklerin farklı haklara sahip sınıflardan müteşekkil olduğu şeklinde bir fikre sahip kılan sebeplerden birisi de eski Türk abidelerinde görülen "Kara kemikli budun" tabiri[18] idi. Fakat son araştırmalar ile kara kemikli budun tabirinin halk'ı ifade ettiği ancak, halkı alçaltacak bir özelliği bulunmadığı yani halkın adi insanlar olarak görülmediği[, kara tabirinin aslında alçaltıcı değil aksine büyük, kudretli, saygıdeğer bir seviyeyi ifade ettiği anlaşılmıştır. Bu tabirin asalet sınıfının altındaki bir adi tabakayı belirtmekten değil "asıl büyük kalabalık, budun" teşekkülünü ifade etmek zaruretinden doğduğu anlaşılıyor.

İkinci bir mesele de Orun-Ülüş telakkisidir. Türk devletleri'nde resmi yemeklerde ve toplantılarda görülen bu telakki, Avrupa'daki feodal soyluluk statülerine benzetilmiştir. Bilindiği gibi Avrupa'da feodal Senyörler, asalet sırasına göre derecelenirler ve birbirleri ile münasebetlerinde bu asalet derecelerini göz önünde tutarlardı. Senyörlerin aralarındaki bu mevki farkı, devlete karşı olan hizmetlerine göre ayarlanmaktan ziyade onların iktisadi kudretlerine bağlı idi.

Türk devletlerinde ise meclis toplantılarında, resmi yemeklerde hangi boyun nereye oturacağı, etin hangi kısmını yiyeceği, töre hükümlerine göre tespit edilirdi. Kağanlar, keyfi arzularına göre boyların veya boy beylerinin orun'larını değiştiremezlerdi[21]. Topluluğun içindeki herkesin ülüş'ü (pay) de aynı şekilde töre hükümleri ile tespit edilirdi. Bir kimsenin ülüş hakkı, başarısıyla yükselebildiği gibi başarısızlığıyla da düşebilir ve hatta tamamen kaybolabilirdi.

Meclislerde ve ziyafetlerde kişilerin oturacakları yerleri yani orunlarını gösteren "Yasavul" ve "Bökevul"lar bulunurdu. Yasavul veya bökevulların yanlış hareketleri veya ihmalleri sonucunda bir kabileye kendi orunundan aşağısı gösterilirse, o kabile, hakkı olan orun'unu ister ve icap ederse kavga eder, özür dilenmezse buna sebep olan kabileye düşman olarak toplantıyı terk ederdi.

Orun-ülüş telakkisinin harp sonlarında ganimet dağıtılırken de ortaya çıktığını söyleyen A. inan'ın fikrinin yanlış olduğunu söyleyen İ. Kafesoğlu, bunun ancak Moğollar zamanı için geçerli bir tespit olabileceğini bildirmektedir. Asya'da orun ve ülüş telakkisinin son devirlere kadar yaşadığı görülmektedir. M. F. Gavrilov, Özbeklerde ve L. P. Potapov'da Altaylarda orun ülüş telakkisinin milli adetlerde halen yaşadığını tesbit etmişlerdir. Memleketimizde de bugün dahi Gaziantep Barak’ları, Siverek Karakeçilileri, Ege ve Akdeniz kızılbaş Türkmenlerinde değişik şekillerde yaşadığı belirtilen bu telakkinin hiç bir zaman sınıf farklılıklarını gösteren özelliklere sahip olmadığı açık olarak görülmektedir.

Dingeldest ve Krader'in kabul ettiği gibi herkes kendini kendi atasından beri soylu sayar. Herkes, atası ile öğünür. Yalnız aralarında bir öncelik veya üstünlük hakkı vardır. Bu da ziyafetlerde et kesmek ve et ülüşmekle ortaya çıkar[28]. Eğer resmi yemeklerde herkesin her istediği yere oturamadığı, herkesin yerinin belli olduğu bu toplantıları, feodal Senyörlerin asalet zincirine benzetirsek, günümüzde modern devletlerde de protokol ve rütbelerin kesinlikle belirlendiğini ya görmezlikten gelmeliyiz ya da bu modern devletleri de feodal sayıp memurları da Senyörlerin yerine koymalıyız. Her iki durumda da yanlış bir sonuca varacağımıza göre, Türk Devletlerindeki resmi toplantılarda beylerin ve boyların mevki ve pay anlayışının feodal sistemle alakası olmadığını kabul etmemiz gerekecektir. Zaten Türk beylerinin hiç bir yönüyle feodal Senyörlere benzemediğini de daha önce görmüştük.

Eski Türkler, iktisadi hayatlarını asıl olarak hayvancılığa dayandırıyorlardı. Ziraat, pek önemli bir yer tutmuyordu. Bu yüzden de büyük malikaneler ve bu malikanelerde çalışan serf'ler, Türk Devletleri'nde yaşama imkanı bulamamıştır. Fakat Hunların Çin ile yaptıkları savaşlarda elde ettikleri esirleri memleketlerine getirerek tarlalarında köle olarak kullandıkları, sürülere bu kölelerin baktıkları söylenmektedir. J. Deer, göçebe olarak gördüğü Türk Devletleri'nin bir imparatorluk haline geldiği zaman kölelerin ve yabancıların üzerinde yükseldiğini ve bu kölelerin de köleleri, cariyelerin de cariyeleri bulunduğunu söyleyerek imparatorluğun büyüklüğünü köle sayısıyla ölçecek kadar emin görünüyor.Bu tarihçileri Türklerde kölelik meselesinde bu kadar emin konuşmaya sevk eden nedir?, Gerçekten de Türklerde kölelik ve serflik var mıydı? Yukarıda sınıf mücadelesine yer verilmeyen bir sosyal yapıya sahip olduğunu gördüğümüz Eski Türk Devletleri, bu sosyal yapı içinde kölelik ve serfliğe yaşama imkanı vermiş miydi?

Hunların harp esirlerini köle olarak kullandıkları bilinmektedir. Fakat bu köleler nasıl bir statüye sahiptiler? Toprağa bağlı yani serf hükmünde mi idiler? Bu kölelerin sayıları ne kadardı? soruları aklımıza geliyor.

Köle kelimesine Orhun kitabelerinde ve eski Türkçe yazılı diğer kaynaklarda rastlanmamıştır. Kitabelerde geçen ve bazı tarihçiler tarafından köle manası verilen kul kelimesini., köle değil ancak, siyasi ve medeni bazı haklarını kaybeden kişiler için kullanmak lazımdır. Çünkü Türk Devletleri'nde esirlerin gerçek manası ile mülkten ve haktan mahrum köleler olmadıkları, ancak bazı siyasi ve medeni haklarını kaybettikleri anlaşılmaktadır.

Tabgaçlarda ve iç Asya Uygurlarında köleliğin asli Türk bölgelerinde değil, Çin ve iç Asya sahasında görülmüş olması da Türk idaresinin halkça yadırganmayan sosyal ve hukuki kaidelere dokunmamasına bağlı olmalıdır[35]. Hunların savaş esirlerini köle olarak çalıştırdıklarını kabul edecek olursak karşılaşacağımız bazı tarih kayıtları, bizi bu fikirden caydıracaktır. Mesela: "Asya Hun Kağanı Hu-han-yeh, Çindeki Han hanedanının Yüan adlı imparatoruna bir mektup göndererek sınırlarda oturan Çinli askerlerin kaldırılmasını rica etmiş ve bunun üzerine imparator'un danışmanı Hou-ying, imparatora şöyle söylemişti: "Bizim sınırlarımız içinde yaşayan köleler, pek sıkıntı çektiği için Hsiung-nu'lara (Hun) kaçmak isteyenlerin sayısı pek çoktur. Onlar, Hsiung-nu memleketinde insanların ızdırapsız ve zahmetsiz yaşadıklarını duyduklarını fakat sınırdaki bekçi teşkilatının pek sıkı olduğundan dolayı Hsiung-nu topraklarına kaçamayacaklarını söylüyorlar. Fakat buna rağmen onlar, sık sık sınırlarımızdan dışarı kaçmaktadırlar."[36] şeklindeki vesikada Çinli danışman, bize Çin'deki kölelerin Hun memleketine rahat etmek için kaçtıklarını böylece bildirirken, daha sonraki asırlarda kurulan Avrupa Hun Devleti hakkında da buna benzer bir kaynak bulunmaktadır. Bu kaynakta yer alan habere göre, Attila'nın başkentinde bir Bizanslı, Bizans'ta insanın baskı altında tutulduğunu, kanunların tatbik edilmediğini, Hun memleketinde ise hür olduğunu ve korkusuzca yaşadığını söylüyordu. Bu Bizanslı savaş sırasında Hunlara esir düşmüştü.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki İslam öncesi Türk Devletleri'nde sosyal sınıf farkları ve çatışmaları görülmüyor. Bey'ler, bir asilzade sınıfı meydana getirmediği gibi toprak köleliğine (serflik) ve şahsi köleliğe fırsat verilmemiştir. Bozkır Türk devletleri, öyle bir yapıya sahipti ki Çin’deki köleler, hürriyet ülkesi olan Asya Hun topraklarına kaçıyorlardı. Eski Türk Devletlerinde fakirlerin çoğunu çalışabilenlerin değil de sakat ve yetimlerin meydana getirmesi, oldukça ilgi çekicidir. Zira sınıf eşitsizliğine dayanan toplumlarda asiller en zengin, köylüler ve köleler ise her zaman en fakir tabakaları meydana getirmişlerdir. Türklerde ise başlıca fakir tabakaları şunlardı:


5-YAZI, DİL VE EDEBİYAT:
Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Soğd, Brahmi, Süryani, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini kullanmışlardır.
Göktürk (Orhun) Alfabesi: 38 harften meydana gelir.
Göktürk yazısına ilk defa Orhun Nehri kıyısındaki kitabelerde rastlandığı için ORHUN ALFABESİ de denir.
Uygur Alfabesi: 18 harften meydana gelir. Uygurlar bu alfabeyi Soğd alfabesinden yararlanarak
hazırlamışlardır.
Başlıca Türk Destanları:
1- Hunların (Oğuzların) Oğuz Kağan Destanı
2- İskitlerin (Saka) Alper Tunga Destanı
3- Göktürklerin Ergenekon Destanı
4- Uygurların Göç ve Türeyiş Destanları
5- Kırgızların Manas Destanı

Orhun Yazıtları (Göktürk Kitabeleri):
Türklerin en eski kitabeleri VI. yüzyıla ait YENİSEY kitabeleri ile, VIII. yüzyıla ait ORHUN
KİTABELERİ'dir.
Yenisey kitabeleri Kırgızlar'ın mezar taşlarına yazdıkları yazılardı.
Orhun Kitabeleri II. Göktürk Devleti zamanında Bilge Kağan, Kültigin ve vezir Tonyukuk adlarına
dikilmişlerdir.
YOLLUĞ TİGİN isimli bir Türk prensi tarafından yazılmışlardır.
Bu yazılar 1893 yılında Danimarkalı Bilgin THOMSEN tarafından okunmuştur.
Orhun Yazıtlarının Önemi:
a- Türk Tarihinin ve Türk Edebiyatının ilk yazılı belgeleri olmaları bakımından önemlidir.
b- Bu kitabelerden Türklerin o günkü yaşayışlarını, inançlarını öğreniyoruz. Ayrıca kitabeler
gelecekteki Türk Milleti içinde çarpıcı öğütler vermesi bakımından önemlidirler.

L VE EDEBİYAT:
*Türkler Tarih Boyunca Hangi Alfabeleri Kullanmışlardır?
- Göktürk alfabesi 38 harflidir.(Kutluk Devleti kullandı)
- Uygur alfabesi 22 harflidir.
- Arap alfabesi ( İslam dinine girdikten sonra Karahanlılar,Selçuklular,Osmanlılar vb.kullandılar)
- Soğd alfabesi
- Latin alfabesi
*Tarih Boyunca Türk Destanları Hangileridir?
Sakalara(İskitler) -------- Alper Tunga Destanı
Asya Hunlarına ait ------- Oğuz Kağan Destanı
Göktürklere ait ------- Ergenekon( Bozkurt) Destanı
Uygurlara ait -------- Türeyiş ve Göç Destanı
Kırgızlara ait -------- Manas Destanı
Not: Oğuzların düşmanlarıyla olan mücadelelerini anlatan Dede Korkut Hikayeleri eski Türk
edebiyatının önemli bir eseridir.
• Orta Asya Türklerinin “On İki Hayvanlı Türk Takvimi” kullandıkları bilinmektedir.


6-BİLİM VE SANAT:
Türkler 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesaplayarak, 12 hayvanlı Türk Takvimini oluşturmuşlardır.
Uygurlar tahta harflerden matbaayı ve pamuktan kağıdı yapmışlardır.
Madencilikte özellikle de demircilikte ileri gitmişlerdir. (Kazakistan'ın başkenti Alma Ata
yakınlarında bir kurgandan çıkarılan "Altın Adam Heykeli" Türk maden sanatının ne kadar geliştiğini gösterir.)

ALTIN ELBİSELİ ADAM

Bir Türk tiginine ait ve her şeyi saf altından olan elbisenin dünyada eşi yok...

1970 yılında, Kazakistan'da Alma-Ata'nın 50 km. kuzeyinde bulunan Esik kasabasında, garaj yapmak ve yol açmak için alçak bir tepenin düzeltilmesine karar verildi ve kazı başladı. O tarihe kadar o alçak tepenin bir höyük olduğunu kimse bilmiyordu. Çevrede eski kalıntılar da yoktu.

Kazı yapılırken kullanılan araç büyük bir kayaya çarptı, işçiler, kayayı parçalamak için üzerini örten toprakları kürekle açtılar ve bunun işlenmiş bir kaya olduğunu gördüler.

Durum, ilgili resmî makamlara bildirildi ve inceleme yapan arkeologlar tarihi bir eserle karşılaştıklarını gördüler. O tepe bir höyüktü, büyük bir mezarın üzerine yığılan kum tümsek idi.

Höyüğü açan arkeologlar muhteşem bir mezarla karşılaştılar. Bu, bir lâhid değil, Mısır piramidlerindeki firavun odasını andıran, her tarafı kapalı, süslü kayalarla yapılmış bir oda idi. Bu odayı itina ile açtılar ve asıl şaşkınlık o zaman oldu. Çünkü, bu ölü odasının içi pırıl pırıl altın eşya ile doluydu. Altın olmayan eşyalar da çoktu.

E
şya ve binalarda HAYVAN USLUBÜ denilen, hayvan figürlerini kullanmışlardır.
HALI Türklerin Dünya medeniyetine bir katkısıdır. (Altaylarda Pazırık Kurganı'nda bulunan halı dünyanın en eski halısıdır.)

Eski Türklerde yazılı hukuk yoktu. Türklerin âdet, gelenek ve göreneklerinden oluşan yazısız hukuka “töre” (türe) denilirdi. Bununla beraber, törenin anayasa niteliğinde, adalet, eşitlik ve iyilik gibi değişmez ilkeleri vardı.

Uygurlarla birlikte hukuk daha sağlam ve şekilci bir nitelik kazanmıştır. Ticaret hayatının gelişmesi, kişiler arasındaki ilişkilerin “kanıtlanabilir” nitelikte olmasını gerektirdiğinden yazılı ve tanıklı sözleşmeler önem kazanmıştır.

Türklerin ceza işlerinin kesin hükme bağlanması ve devlet tarafindan takip edilmesi toplumda ''kan gütme'' geleneğinide engellemiştir.



7-TÜRK KÜLTÜRÜNÜN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE MÜNASEBETLERİ:

1)- Türklerin Çin Kültürüne Katkı
ları:
a- Askerlik alanı
nda
b- Devlet Teşkilatında
c- At kültüründe(Atı evcilleştirmede)
d- Gök Tanrı inancıyla... Çinlileri etkilemişlerdir.
2)- Çinlilerin Türkleri Etkilediği Alanlar:
a- Tarı
m ve yerleşik kültür
b- Felsefe( Taoizm, Konfiçyüs ve Budizm)
c- Giyim ... konularında Çinliler Türkleri etkilemişlerdir.
3)- Türklerin Moğol Kültürüne Katkıları:
a- Askerlik alanı
nda,
b- Devlet teşkilatında ,
c- Dil ve Alfabede (Uygurca ve Uygur Alfabesini kullandılar.),
d-Kımız yapmayı öğrettiler,
e-Türk Töresi ve geleneklerinden,
f- Gök tanrı dininden etkilendiler.

8-HUKUK:
İslamiyet öncesinde kurulan Türk devletlerinde yazılı hukuk kurallarına rastlanmaz.
Türklerde yazılı olmamakla beraber, gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı. Bu hukuk kurallarına
TÖRE(Türe) denilirdi.
Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye YARGU adı verilirdi.
YARGANLAR(Yargucu) idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı.

HUKUK:
Türklerde yazı
lı olmamakla beraber, gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı. Bu hukuk kurallarına
TÖRE(Türe) denilirdi.
Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye YARGU adı verilirdi.
YARGANLAR(Yargucu) idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı.


9-EKONOMİK HAYAT
Bozkır kültürünün bir sonucu olar

Göçebe bir hayat yaşayan Türkler belirli iki merkez arasında (yaylak-kışlak)
hayatlarını sürdürürlerdi.
* Hayvancılık temel geçim kaynağıydı. Koyun, keçi, at en çok beslenen hayvanlardı. Bunun dışında
sığır, katır ve deve de yetiştirilirdi. Beslenme ve giyimde hayvan ürünlerinden yararlanır ve
bunları satarak geçimlerini sağlarlardı.
* Tarım da gelişmişti. Arpa, buğday, darı gibi tahılları yetiştiriyorlardı.
* Savaşlarda elde edilen ganimetler ve devletlerden alınan vergiler gelir kaynaklarıydı.
* Ticaret önemli bir gelir kaynağıydı. Türk ülkeleri İPEK YOLU üzerindeydi.

NOT: Çin-Türk mücadelesinin temel nedeni İpek Yoluna hakim olmaktı.
* Ayrıca Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Ural, Sibirya ve Altaylar üzerinden Çin'e giden yola
KÜRK YOLU deniliyordu. Türkler bu yolun üzerinde de olduklarından sanar, samur, kunduz, vaşak gibi
av hayvanlarının kürklerinin ticaretini yapıyorlardı.


DİĞER TÜRK DEVLETLERİ VE TOPLULUKLARI

1)- İSKİTLER(SAKALAR): MÖ. VII. yüzyılda batıya doğru göç ederek Karadeniz'in kuzeyinden
Tuna nehrine kadar uzanan topraklara yerleştiler. Batı kaynakları bu topluluğa İskitler, İranlılar ise
Sakalar adını vermişlerdir. Medler, Persler, Asurlular ve Urartularla savaşmışlardır. Anadolu, Suriye
ve Mısır'a kadar akınlarda bulunmuşlardır. İskitlerin yönetici kesimi Türklerden meydana
geliyordu. Yaşayış ve inanışları Türklerle aynıydı. En önemli edebiyat eserleri ALPER TUNGA
DESTANI'dır.

2)- AKHUNLAR (EFTALİT) DEVLETİ: Hun soyundan gelmektedirler. Afganistan'ın batısında MS.350
yıllarında kurulan bu Türk Devleti HEFTAL isimli hükümdarından dolayı EFTALİT DEVLETİ diye de
anılır.
* Akhunlar Sasani Devletinde başlayan MAZDEK İSYANI'nı bastırmakta etkili oldular.
MAZDEK: Sasani Devletinde yaşayan Mazdek,kadın ve servetin ortak olması durumunda
her türlü huzursuzluğun ortadan kalkacağını savunan bir kişiydi.
* Göktürk Devleti'nin Batı Bölgelerini idare eden İSTEMİ YABGU ipek yoluna egemen olmak için,
Sasanilerle ortak hareket ederek Akhun Devleti'nin yıkılmasını sağladı. Akhun Devleti'nin
toprakları Sasani ve Göktürk devleti arasında paylaşıldı.

3)- BAŞKIRTLAR(BAŞKURTLAR): X. yüzyılda İtil(Volga) nehri civarında oturmakta idiler. Moğol istilası
sırasında Moğol egemenliğine girdiler.

4)- SABARLAR (SİBİRLER=SABİRLER): Önceleri Hun devletinin egemenliğinde yaşayan Sibirler,
VI. yüzyıl başlarında Avarların baskısıyla batıya göç ederek Ural dağlarının güney doğusuna yerleştiler.
* Sasanilerle anlaşarak, Bizans'a karşı savaştılar. Anadolu'ya akınlar yaptılar.

NOT: Anadolu'ya ilk Türk akınları Avrupa Hunları tarafından, ikinci akın Sibirler tarafından yapılmıştır.
* Bugünkü SİBİRYA adı Sibir Türklerinden gelir.
* Avarlara yenilince Hazar Türklerine karıştılar. Hazar Devletinin asıl kitlesini oluşturdular.

5)- TÜRGEŞ DEVLETİ: I. Göktürk Devletine bağlı olan Türgişler 630 yılında Göktürk devletinin
yıkılmasıyla serbest kaldılar. BAGA TARKAN Türgiş Devleti'ni kurdu. Kendi adına para bastı.
II. Göktürk devletinin kurulmasıyla yeniden Göktürk egemenliğine girdiler. II. Göktürklerin son
dönemlerinde yeniden serbest kalan Türgişlerin başına SU-LU KAĞAN geçti. Su-lu Kağan Emevilere
karşı mücadele etti.

NOT: Türgişler Emevi ordularını durdurarak, Orta Asyanın Araplaşmasını önlediler.
766 yılında Türgiş Devletine Karluklar son verdi.

6)- KARLUKLAR: II. Göktürk Devletinin yıkılmasında Basmil ve Uygurlar'la birleşerek rol oynadılar.
* Talas savaşında Çin'e karşı Arapları destekleyerek Orta Asyanın Çinlileşmesini ve İslamiyetin
yayılmasını kolaylaştırdılar.
* İslamiyeti kabul eden ilk Türk boylarındandırlar. (İlk boy Kıpçaklar'dır.)
* İlk Müslüman Türk Devleti olan KARAHANLILAR'ın kurulmasında etkili oldular.

7)- KIRGIZLAR:
* 840 Yılında Ötügen'i alarak Uygur Devletine son verdiler.

NOT: Kırgızlar; Orhun Bölgesinden Uygurları kovarak, buradaki Türk nüfusunun azalmasına sebep
olmuşlardır. Bu yüzden bu en eski Türk Yurdu, daha sonra Kırgızları yenen Moğolların eline geçerek
kolayca Moğollaşacak ve MOĞOLİSTAN olarak anılacaktır.
* 1207 yılında Cengiz Han tarafından yıkılmıştır.

NOT: Kırgızlar, Cengiz Han'a bağlanan ilk Türk Kavmidir.
* Daha sonra Rusların egemenliğine girmişlerdir.
* 1916'da Ruslara karşı MİLLİ İSYAN adı verilen bir ayaklanma başlatmışlar, ancak Rus Çarı tarafından
ağır bir şekilde cezalandırılmışlardır.
* 1936'da Sovyetler birliğinin 15 Cumhuriyetinden biri olmuşlar, 1991'de Sovyet Rusya'nın
dağılmasıyla Bağımsız KIRGIZISTAN DEVLETİ kurulmuştur. Başkenti BİŞKEK'dir.

- KİMEKLER: Batı Göktürk topluluklarındandır. İrtiş ırmağı civarında yaşıyorlardı. XI. yüzyıla doğru
diğer Türk topluluklarıyla kaynaşarak, yok oldular.

KARADENİZ'İN KUZEYİNDE KURULAN VE AVRUPA'YA YÜRÜYEN
TÜRK TOPLULUK VE DEVLETLERİ
Bunlar Avrupa Hunları, Sabirler, Avarlar, Bulgarlar, Hazarlar, Macarlar, Peçenekler,
Kumanlar(Kıpçaklar) ve Oğuzlar(Uzlar)'dır.

1)- AVARLAR:
552 yılında Orta Asya'daki Avar İmparatorluğuna Göktürkler son verince, batıya doğru ilerleyerek
Romanya'ya giren AVARLAR merkezi MACARİSTAN olan yeni devletlerini kurdular.
* Çin kaynakları Avarlara JUAN- JUAN demektedir.
* 619 yılında tek başına, 629 yılında da Sasanilerle ortaklaşa İstanbul'u kuşattılar.

NOT: İlk defa İstanbulu kuşatan Türkler, Avarlardır.

* Slav topluluklarının göç etmesine neden olarak, bunların doğu Avrupa ve Balkanlara inmesini
sağladılar. Böylece Balkanların Slavlaşmasında etkili oldular.
* 805 yılında Franklar tarafından yıkıldılar.

2)- BULGARLAR:
Batı Hunları ve Ogur Türklerinin karışmasıyla ortaya çıkan Türk topluluğuna BULGAR denir. (Bulgar
kelimesi karışmak anlamındadır.)

BÜYÜK BULGARYA DEVLETİ
| |
Tuna Bulgar Kama(Volga=İtil)
Devleti Bulgar Devleti

* Karadeniz'in kuzeyinde Göktürk Devletinin yıkılmasıyla "Büyük Bulgarya Devleti" kuruldu. Ancak
kurucusu KUBRAT'ın ölümüyle Hazarlar tarafından yıkıldı. Bulgarların bir kısmı Tuna nehri, bir
kısmı da Volga nehri kıyılarına göç etmek zorunda kaldı.

Tuna Bulgar Devleti: Büyük Bulgarya Devleti'nin yıkılmasından sonra Tuna boylarına (Bugünkü
Bulgaristan) göç eden Bulgar Türkleri burada Tuna Bulgar Devletini kurdular.
* KURUM HAN zamanında Bizans'ı kuşattılar. (Avarlardan sonra Bizans'ı kuşatan
2. türk kavmidir.)
* Bu bölgedeki halkın çoğu Slav olduğu için Türkler zamanla Slavlaşmaya
başladılar. Boris Han zamanında Hırıstiyanlığı kabul ettiler.
* Daha sonra ortaya çıkan bugünkü Bulgaristan Devleti Türk değil Slav
devletidir.
* Bugünkü Bulgaristan'da yaşayan Türkler, Osmanlılar zamanında balkanlara
yerleştirilen Türklerdir.
Kama Bulgar Devleti: Büyük Bulgarya Devletinin yıkılmasından sonra Volga=İtil kıyılarına giden
Bulgarlar burada Kama Bulgar Devletini kurdular.
* Hükümdarları Almış Han zamanında(X. yüzyıl) müslüman oldular.
* 1236'da Moğolların egemenliğine girdiler. Altınorda Devletinin
parçalanmasıyla kurulan KAZAN HANLIĞInın esas kitlesini oluşturdular.
(Kama Bulgarlarına bugün KAZAN TÜRKLERİ denilir.)

NOT: İtil(Kama) ulgarları benliklerini bugün de koruyarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ancak
Tuna Bulgarları Slavlar arasında yok olup gitmişlerdir. Bunda İtil Bulgarlarının
İslamiyeti, Tuna Bulgarlarının ise hırıstiyanlığı kabul etmesinin payı büyüktür.


3)- HAZARLAR:
Kuzey Karadeniz ve Kafkaslar arasındaki bölgede Göktürk Devletinin yıkılmasıyla HAZAR KAĞANLIĞI
kuruldu.
* Ticarette geliştiler.
* Hazar yöneticileri Museviliği benimsediler. Halk arasında Hırıstiyanlık ve müslümanlık yayılmıştı.
* Hazarlar ülkelerinde farklı dinleri içinde bulundurduklarından yüksek bir HOŞGÖRÜ vardı.

4)- MACARLAR:
* Fin Ugor kavmi ile OGUR Türklerinin karışmasıyla MACAR kavmi ortaya çıkmıştır.
* 896 yılında kendi adlarını verdikleri MACARİSTAN'a gelerek devletlerini kurdular.
* X. yüzyılda Hırıstiyanlığın Katolik mezhebini benimsediler. (Bundan sonra Türklük özelliklerini
kaybetmeye başladılar.)
* Almanların (Germenlerin) doğuya doğru yayılmasını engelleyerek, Balkan topluluklarının(Slavların)
Germenleşmesini önlediler.

5)- PEÇENEKLER:
* Karadeniz'in kuzeyinde Don ve Dinyesper nehirleri arasındaki bölgeye yerleştiler.
* Kiev Prensliğini yenerek, Rusların Karadeniz'e inmelerini engellediler.
* 1071 Malazgirt Savaşına Bizans ordusu içinde ücretli asker olarak katıldılar. Ancak Selçukluların
kendileri gibi Türk olduklarını anlayınca Selçuklu ordusu saflarına katıldılar.
* Edirne ve Trakya'nın Marmara kıyılarına kadar olan toprakları Bizans'tan aldılar.
* İzmir Beyi ÇAKA BEY Peçeneklerle temas kurdu. Buna göre Çaka Bey Peçeneklerle birlik olarak Anadolu
ve Rumeli'den İstanbul'u kuşatmak istiyordu. Ancak Bizans kurnaz bir politikayla, yine bir Türk
topluluğu olan KUMANLAR'ı Peçenekler üzerine saldırtarak, Peçeneklerin dağılmasına sebep olmuştur.

6)- KUMANLAR (KIPÇAKLAR):
* Volga'yı aşarak Avrupa'ya ve Balkanlara girmişlerdir.
* Kıpçakların Karadeniz'in kuzeyinde hakim oldukları topraklara "KIPÇAK BOZKIRLARI" denilmektedir.
* Macaristan'a giden Kıpçaklar ROMEN devletinin kurulmasında etkili olmuşlardır.
* Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler DEDE KORKUT HİKAYELERİ'nin ortaya çıkmasına sebep
olmuştur.
* CODEX CUMANİCUS(Kodeks Kumanikus); Kıpçak Türk şivesi ile yazılan Latin, Fars ve Kuman dilleri
üzerine yazılmış bir sözlüktür.

7)- UZLAR (OĞUZLAR):
* Tarihte türk Milletinin siyasi, kültür ve medeniyet alanında en büyük rolü oynayan koludur.
* Oğuzlara; Bizanslılar UZ, Ruslar TORKİ veya TORK, Araplar GUZ demişlerdir.
* 24 Oğuz Boyu vardır.
* Hazar denizinin kuzeyinden bir kolu "UZ" adı ile Avrupa ve Balkanlara göç etti.
* Balkanlara gelen UZLAR Bizans ordusunu ve Bulgarları yendi. Ancak Peçenek akınları, soğuklar,
salgın hastalıklar yüzünden dağılıp yok oldular.
* Uzların bir kısmı Malazgirt Savaşı sırasında Bizans Ordusu saflarından, Selçuklu Ordusuna geçtiler.

KARADENİZ'İN KUZEYİNDEN AVRUPAYA YAPILAN TÜRK GÖÇLERİNİN
SONUÇLARI:
Avrupa Hunları, Bulgar, Avar, Macar, Peçenek, Kuman ve Uz Türklerinin Avrupa'ya yaptığı göçler olumlu
sonuçlar getirmedi. Bu Türkler Avrupa'daki diğer halklar arasında silinip gittiler.
SEBEPLER:
1)- Hırıstiyanlık dinine girmeleri, onları Türklük özelliklerinden ayırdı.
2)- Anayurttan gelen göçlerle beslenemediler, bu yüzden kalabalık Slav toplulukları içinde milli
benliklerini kaybederek eridiler.

NOT:Türklerin Avrupa'da kurduğu yukarda saydığımız devletler, Avrupada sonradan
meydana gelen bir çok olayı sebep ve sonuçlarıyla etkilemişlerdir. Bugünkü
Avrupa'nın siyasi ve etnik yapısını büyük ölçüde bu Türk Devletleri etkilemişlerdir.



ORTA ASYA TÜRK TARİHİNDE İLKLER

*
Orta Asya kültürünün ilk temsilcisi – İskitlerdir.

*
Bilinen ilk Türk Devleti – Büyük ( Asya ) Hun devletidir.

* Bilinen ilk Türk Hükümdarı
– Teoman –

* İkili teşkilatı uygulayan ilk devlet – Büyük Hun ( Mete Han Dönemi )

* İkili Teşkilatı son uygulayan devlet – Karahanlılar –

* Türklerde ilk düzenli ordu – Onluk Sistem ( Mete Han ) –

* Türkleri bir bayrak altında toplayan ilk Türk Devleti – Büyük Hun –

*Avrupa’nın etnik yapısını değiştiren – Hunlar “Kavimler Göçü” –

*Kardeş kavgası yaşamadan ülkeyi beraber yöneten Türk Hükümdarları I. Göktürk Bumin ve İstemi; II. Göktürk ( Kutluk ) Bilge ve Kültigin; Tuğrul ve Çağrı Bey Büyük Selçuklu

* Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti – Göktürk ( Köktürk ) –

* İlk Türk – Bizans ittifakı Sasanilere karşı İpek yolu egemenliği için İstemi Yabgu tarafından -- I. Göktürk Devleti –

*İlk Türk alfabesi – II. Göktürk ( Kutluk )

* Türk tarihini Türklerden öğrendiğimiz ilk yazılı belge – Orhun Kitabeleri –

* Türk tarihinde bir başka millete karşı bağımsızlık savaşı vererek kurulan ilk devlet ( II. Göktürk - Kutluk - )

* 12 Hayvanlı Türk Takvimini yapan – Kutluk Devleti –

* Orta Asya’da Gök tanrı dininden ayrılan ilk Türk Devleti – Uygurlar –

* Kalıcı mimarinin ilk örnekleri – Uygurlar –

* İlk yazılı hukuk kuralları – Uygurlar –

* Türklerde minyatür sanatının ilk örneği – Uygurlar –

* İstanbul’u kuşatan ilk Türk topluluğu – Avarlar –

* Avrupa’da teşkilatlı bir yapıyı ilk oluşturan – Avrupa Hun –

* Kendi adına para bastıran ilk Türk Hükümdarı – Baga Tarkan “ Türgişler” –

* İslam’ın Kafkaslarda yayılmasını geciktiren – Hazarlar “Hz. Osman Dönemi” –

* İlk Türk – Arap münasebetleri – Hazarlar –

* İslam’ın Orta Asya’da yayılmasını geciktiren – Türgişler “Emevilere karşı savaşarak” –

* Orta Asya’nın Araplaşmasını engelleyen – Türgişler “ Emevilerle savaşarak” –

* Orta Asya’nın Çinlileşmesini engelleyen – Karluklar “Talas Savaşı” –

*Yahudilik dinini benimseyen tek Türk devleti – Hazarlar –

* İlk Türkoloji Enstitüsünü kuran – Macarlar –

* Avrupa’nın Germenleşmesini engelleyen – Macarlar –

* Slav birliğinin oluşmasını engelleyen – Macarlar –

* Cengiz Han’a itaat eden ilk Türk Boyu – Kırgızlar –

*Moğolların Türkleşmesine neden olan – Uygurlar –

* Anadolu’ya ilk akın düzenleyen – Sabarlar –

 *Bilinen ilk düğümlü halı Pazırık Kurganı’nda bulunmuştur. – Asya Hun –

 *Orta Oyununun ilk örneği – Uygurlar –

* Kubbe mimarisinin ilk örneklerini veren – Uygurlar –

*Minyatür sanatının ilk örneği – Uygurlar –

*Orta Asya Türk Devletlerinde Hükümdarlık sembolleri


*Otağ ( çadır ) , Örgin ( Taht ) , Kotuz ( Sorguç ) , Tuğ ( Sancak ) , Yay, Davul ( Nevbent ), Unvan



 

 

 

 

ISLAM TARIHI
ISLAMDAN ÖNCE ARAP YARIMADASI
Arap Yarımadasının güneyine Yemen,Ortasına Necit,Kuzeyinede Hicaz denir.
Hicaz Mekke,Medine ve Taiften oluşur.
Yarımadada Islama kadar Main,Saba,Himyeri,Nebatlılar,Gassani,Tedmür,Kinde ve Hire devletleri kurulmuş.
Kabileler arasındaki sürtüşmelerden dolayı asla siyasi birlik sağlanamamıştır.
Islamdan önceki yaşantıya Cahiliye döneme denmiş,çölde göçebe yaşayanlara Bedevi ve şehirlerde yaşayanlara Medeni denilmiştir.
En yaygın din putperestlik olup Mekke hem bir ticaret merkezi ,hem de dini merkezdir.
Bu dinin dışında Hrıstiyan Yahudi ve Hanif dinide vardır.
Araplar haram aylarında Mekke'ye gelir burada düzenlenen panayırlara katılırlardı.
Islam geldiği sırada Arap yarımadasının dışında Göktürk,Bizans ve Sassani devleti vardır.Mekke-Şam ticaret yolu Arap Yarımadası için çok önemliydi.

HZ.MUHAMMMET (S.A.S) VE ISLAMIYET
Peygamberimiz 571 yılında Mekke de doğdu.Babası Abdullah annesi Amine olup kendisi Haşimi soyundandır.
Kendisini önce dedesi sonra Amcası Ebu Talip yetiştirdi.
Ticaretle uğraşmış 28 yaşında Hz.Hatice ile evlenmiştir.
Bir Hanif olan Peygamberimiz çok güvenilir olduğundan El Emin diye adlandırılmıştır.
40 yaşında Hira dağında ilk ayet gelmiş ve böylece peygamberlik görevi başlamıştır.
Önce Hz. Hatice sonra Hz.Ebu Bekir,Hz.Ali,Hz.Zeyd ona inanmışlardır.
43 yaşında ise Resul olmuş ve bu dini Mekkelilere duyurmuş ama Mekkelilerin tepkisiyle karşılaşmıştır.
Bunun sebepleri:
1) Islamiyetin insanları eşit sayması oysa onlarda kölelik vardı
2) Islamiyetin bütün ahlaksızlıkları reddetmesi oysa onların yaşantısı ahlaksızlık üzerine kurulmuştu.
3) Kadına ve erkeğe eşit değer vermesi oysa onlarda kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu
4) Zenginlerin ticari çıkarlarını kaybetme tehlikesi
5) Araplar arasındaki kabile üstünlüğü anlayışı
6) Geleneklere ve geçmişe Arapların bağlı olması
7) Öldükten sonra hesap verme endişesi.
8) Put pereseliğin büyük bir gelir kaynağı olması.
Mekkeler Islam'ın yayılmaması için Müslümanlara baskı yapmaya başladılar.
Peygamberimiz bu durum karşısında bir kısım Müslüman'ı önce Taife göndermeyi düşündü ama onlardan gereken desteği alamayınca Habeşistan'a gönderdi.
Mekkelilerin baskıları artınca Peygamberimiz Akabe'de Medine lilerle iki görüşme yaptı ve onların biatını aldı.
Daha sonra Mekke'den Medine'ye göç etmeye karar verdi.
Çünkü Peygamberimiz:
Islam'ı Mekke'nin dışına çıkarmak istiyordu.
Müşriklerin baskılarından kurtulmak istiyordu.
Islam devletinin Mekke'de kurulma şansının olmaması
Bu sebeplerden dolayı 622 de Mekke'den Medine'ye göç olayı gerçekleşti.
Gidenlere Muhacir,Medinelileri Ensar denildi.
Ayrıca Medinede Yahudilerde yaşamaktaydı.
Bu topluluğun beraber yaşaması için Peygamberimiz bazı kurallar koydu.
Peygamberimiz burada Yahudilerle Medine Vatandaşlık Sözleşmesini yaptı.
Bu olayın sonuçlarına bakıldığında.
Islam Şehir Devleti kuruldu.
Islam daha hızlı yayılma imkanı buldu.
Bu olay Hicri takvimin başlangıcına esas sayıldı.
Çile ve işkence dönemi kapandı.
Islamın en büyük inkılabı sayıldı.
Hiçri takvime başlangıc oldu.
Ilk nüfus sayımı yapıldı.
Islam Devlet tarihi başladı.
Mekke-Şam ticaret yolu Müslümanların tehdidi altına girdi,savaşlara neden oldu.
Islamın ilk anayasası doğdu(Medine Sözleşmesi)


BEDIR SAVAŞI 624
Bu savaşın sebeplerine bakıldığında
1) Müslümanların Mekke'de bir güç haline gelemsi ve Şam ticaret yolunu tehdit etmeleri Mekkelileri kızdırdı.
2) Mekkeliler göç edip giden Müslümanların Mekke'de kalan mallarına el koydular.
3) Müslümanlar ise Buna karşılık Mekkelilerin kervanına saldırınca savaş kaçınılmaz oldu.
Bedir kuyuları yakının da yapılan savaşı Müslümanlar kazandı ve sonuçta:
Müslümanlar ilk askeri başarılarını kazandı.
Mekke-Şam ticaret yolu kısmide olsa Müslümanların eline geçti.
Müslümanların önemli bir güç olduğu anlaşıldı.
Ganimetlerin paylaşılması gündeme geldiğinden Islam ganimet hukuku doğdu.
Mekkeli esirlerden okuma yazma bilenler on esire bunu öğretmeleri karşılık serbest bırakıldı.
Islam esir hukuku doğdu.
Islam'ın okumaya verdiği önem bir daha ortaya çıktı.
Islam savaş hukuku doğdu.
Medine sözleşmesine uymayan Beni Kaynuka kabilesi Mekke'den atıldı.
Uhut savaşına sebep oldu.
UHUT SAVAŞI 625
Medineliler:
1) Bedirin intikamını almak.
2) Şam ticaret yolunu kurtarmak.
3) Zengin bir ticaret kervanının Müslümanların eline geçmesinden dolayı onu kurtarmak için
Uhut Dağı eteklerinde savaş yapıldı ve Müslümanlar Peygamberimizin savunma yapma isteğine uymadılar ve yenildiler.
Sonuçta:
Müslümanlar ilk yenilgilerini aldılar.
Mekkeliler kesin sonuç alamadılar.
Şam ticaret yolu Müslümanların kontrolünden çıktı.
Beni Nadir kabilesi Medine den atıldı.
Peygamberimizin Müslümanlar üzerinde otoritesi arttı.
Müşrikler Müslümanları tek başlarına yenemeyeceklerini anladılar.
HENDEK SAVAŞI 627
Mekke'li müşrikler Uhut savaşında kesin sonuç alamayınca,Yahudiler inde kışkırtmaları sonucu harekete geçtiler.
Müşrikler Müslümanların daha fazla güçlenmesini istemiyorlardı.
Müslümanlar Medine'nin etrafına hendekler kazarak savunma yaptılar.
Müşrikler sonuç alamayacaklarını görünce geri çekildiler.
Sonuçta:
Bu müşriklerin son seferi oldu.
Müslümanların taarruz müşrikler savunmaya geçti.
Islam hızla yayılmaya başladı.
Ilk Islam hastanesi bu savaşta kuruldu.
Beni kuruyze kabileside Medine den atıldı Medine de Yahudi kalmadı.
Islam ın Arap yarımadasında itibarı artı.


HUDEYBIYE BARIŞI 628
628 yılında Müslümanlar Hac yapmak için silahsız bir biçimde Mekke'ye yöneldiler.
Mekkeliler önlerini kestiler.
Haram aylarında olunduğundan savaş olmadı ve anlaşma yapıldı.
Buna göre:
1) O yıl hac yapılmayacak ertesi yıl üç günlüğüne hac yapılacak.
2) Reşit olmayan Mekkeli birisi Müslüman olursa Medine'ye alınmayacak.
3) Medine'den birisi geri dönerse Mekke'ye alınacak.
4) Kabileler arasındaki sürtüşmelere iki tarafta karışmayacak.
5) Barış on yıl sürecek.
Böylece:
Mekkeliler Müslümanları hukuken tanımış oldular.
Islam'ın ilk siyasi zaferi sayılır.
Barış döneminden yararlanan Müslümanlar Islam'ı hızla yaydılar.
Kuzeydeki Yahudiler üzerine (Hayber) gitme fırsatı doğdu.
Mekkeliler hiç olmazsa barışla Şam ticaret yolunu açık tutmayı hedeflediler.
Medine ye Mekke li Müslümanların alınmamasını Islam ın yayılmasını engellemek için yaptılar.

HAYBERIN FETHI 629
Medine'den çıkarılan Yahudiler Hayberde toplanmıştı.
Şam ticaret yolunu tehdit etmekte idiler.
629 burası alınarak Şam ticaret denetimi her şeyiyle Müslümanların eline geçti.

MUTE SAVAŞI 629
Peygambermizin katılmadığı tek seferdir.
Gazve değil Seriyyedir.
Gassanilerin Islam elçisini öldürmesi üzerine çıkıldı.
Ayrıca Bizans Müslümanların büyümesinden endişe duymakta olup bir sefer hazırlığı içerisindeydi.
Bizans'la yapılan bu ilk savaşı Müslümanlar kaybetti.
Halit bin Velit orduyu toparlayıp geri döndü.
MEKKENIN FETHI 630
Peygamberimiz Müslümanlarca kutsal olan Kabe'yi alıp putlardan temizlemek istiyordu.
Mekkelilerin Hudeybiye barışını bozmaları üzerine Mekke üzerine yüründü ve alındı.
Böylece:
1) Mekke müşrik devleti ortadan kalktı.
2) Kabe putlardan temizlendi ve Müslümanların oldu.
3) Müslümanlar Arap yarımadasının en büyük gücü oldu.
4) Islam'ın yayılması daha da hızlandı.
5) Ilan edilen genel aftan dolayı Mekkelilerin çoğu Müslüman oldu.

HUNEYIN VE TAIF SEFERI 630
Mekke'den kaçan müşrikler Huneyin vadisinde toplanıp Mekke'yi geri almak için toplanınca üzerlerine yüründü ve dağıtıldı.
Böylece Mekke'nin fethi pekiştirildi.
Kaçanlar Taif'e gititler.
Taif'de kuşatıldı ise de alınamadı.
Bir yıl sonra Taif liler kendiliğinden Müslüman oldular.

TEBÜK SEFERI 631
Bizans imparatoru Hereklüs'ün Islam üzerine geleceği duyulunca sefere çıkıldı.
Tebük'e kadar gidildi ama kimseyle karşılaşılmadı.
Kuzey Arabistan'ın fetihler yapıldı.
Bu Peygamberimizin son seferi oldu.

VEDA HACCI 632
Peygamberimiz 632 de ilk ve son haccını yaptı.
Burada veda hutbesini okudu.
8 Haziran 632 vefat etti.
Medine'ye defnedildi.
Böylece dört halife dönemi başladı.
DÖRT HALIFE DÖNEMI 632-661
Peygamberimizin vefatından sonra Müslümanlar din ve devlet işlerini yürütmek için bir lider seçtiler.
Bunlara halife denildi.
Seçimle işbaşına geldikleri için ve danışarak işler yürütüldüğü bu döneme cumhuriyet dönemi denildi.
Hz.EBUBEKIR 632-634
Hz.Ebubekir ilk önce iç karışıklıkları önlemek için,zekat vermeyen ve dinden dönen kabileler ve yalancı peygamberler (Kinde Savaşları)üzerine yürüdü.
Böylece devletin otoritesini tekrar kurdu.
Bahreyn,Yemen,Hadramut ve Umman'ı aldı.
Böylece Arap yarımadasının tamamına hakim olundu.
Yarımadada siyasi birliği sağladı,
634 de Yermük savaşını yaptı ve Suriye'nin fethine zemin hazırladı..
Sasanileri Irak bölgesinde mağlup etti ve Hire bölgesini alarak Irak'ın fethini başlattı.
Kur'an'ı Kerimi kitap haline getirdi
Halife devlet memurları ve ordu komutanlarına maaş bağlattı.
Arap Yarımadasını illere böldü ve valiler atadı.
HZ.ÖMER 634-644
Hz. Ebubekir iç meseleler hallettiğinden Hz.Ömer döneminde devlet var gücüyle fetihlere yöneldi.
635 de Bizans'la yapılan savaş Ecnadin kazanıldı ve Şam Halep,Hımıs,Hama,Lüzkiye alınarak Suriye'nin fethi tamamlandı.
Peşine Antakya alındı.
Ürdün'ün fethinden sonra Filistin alındı.
Hz. Ömer Kudüs'ün anahtarını bizzat kendisi gidip aldı.637
634 de Sasanilerle Köprü savaşı yapıldı ve kaybedildi.
636 de Kadisiye 637 de Celula savaşıyla Irak'ın büyük bir bölümü alındı.
642 yılında yapılan Nihavent savaşıyla Göktürklerin zayıflattığı Sasani devletine son verildi.
Böylece:
1) Iranın fethi tamamlandı sasani devleti ortadan kalktı
2) Islam dini Horasana kadar ulaştı.
3) Müslümanlarla Türkler sınır oldu.
640 da başlayan Mısırın fethi 642 de tamamlandı.
Peşine Trablusgarb ve Bingazi alındı.
Böylece:
1) Islam ikinci bir kıtaya gecti.
2) Mısır Kuzey Afrika'nın fethinde üs olarak kullanıldı.
643-644 de Azerbaycan ın fethi başladı

Böylece Islam Kafkasya ya yöneldi.
Hz. Ömer döneminde devlet teşkilatında da büyük değişiklikler yapıldı.
Ilk defa askeri ve mali işlere bakmak için divanlar kuruldu.
Adli teşkilat kuruldu.Illere kadılar atadı.
Ülke büyük illere(eyaletlere) bölünerek buralara geniş yetkili valiler atandı.
Ordugahlar kurularak savunma ve fetihler kolaylaştırıldı.(Suriye Şam da Remle Mısır Kahire Füstat Irak Basra Küfe Iran Merv )
Ikta sistemi uygulanmaya başlandı.devlet memurlarının maaş meselesini böyle halletti.
Devlet hazinesi (Beytülmal) oluşturuldu.
Vergi sistemi yeniden düzenlendi.
Hicri takvim oluşturuldu.
Sasani ve Bizans paralarından yararlanılarak il Islam parası oluşturuldu.
Hz. Ömer Islam devletinde en büyük fetih ve değişimleri yapan halifedir.
HZ.OSMAN 644-656
Hz.Ömer nin şehit edilmesinden sonra Hz.Osman halifeliğue seçildi.
Iran tarafında fetihler devam ederek Horasan alındı
Islam orduları Mavereünnehr'e girerek Akhunları yendiler.
Böylece Türklerle olan savaşlar başladı.
Kuzey Afrika'da Tunus'a kadar olan yerler alındı.
Anadoluda Bizansla başarılı savaşlar yapılarak Kayseriye kadar gelindi.
Kafkasya da ise Islam ordularını Hazar Türkleri durdurdu.
Şam valisi Muaviye Suriye sahillerinde ilk Islam donanmasını oluşturdu.
Bizansla yapılan Zat'üs Sevari deniz savaşında zafer kazanıldı ve Kıbrıs vergiye bağlandı
655.Kur-an'ı Kerim 7 nüsha çağlatılarak ordugahlara gönderildi.
Ilk iç karışıklıklar bu dönemde başladı.
Hz.Osman'ın katibi Mervanın devlet memurluklarında kendi soyunun kayırması sonucu Mısırdan gelen bir grup insan Hz.Osman'ı şehit ettiler.

HZ ALI 656-661
Bu dönem iç karışıklıklarla geçmiştir.
Hz.Osman ‘ın katillerini bulunması için Hz. Ayşe Hz.Ali'ye baskı yapmaya başladı.
Hz. Ali yanlış bir suçlamada bulunmamak için işi yavaştan alıyordu.
Bu da halkta huzursuzluklara neden oluyordu.
Başta Hz.Ayşe,Hz.Zübeyr ve Talha olmak üzere 656 yılında Hz.Ali'ye karşı ayaklandılar.
Yapılan Camel savaşını Hz.Ali kazandı ve kısmen de olsa otoritesini sağladı.
Hz.Ayşe yakalanarak Mekke'ye gönderildi.
Bunun üzerine Şam valisi Muaviye isyan etti.
Yapılan Sıffın Savaşında her iki tarafta sonuç alamadı.Müslümanlar Hz. Ali taraftarları Muaviye taratarları her ikisini desteklemeyen Hariciler.
658 Hakem olayına başvurdular.
Bu olaydan Muaviyenin hakemi yanlış yapıca Müslümanlar resmen siyasi olarak bölündü.
Daha sonra Muaviye Şam da halifeliğini ilan etti.
Suriye,Filistin ve Mısır'ı kendine bağladı.
Hz.Ali ise başkenti Medine'den Basraya taşıdı.
Iran.Irak ve Basra ve Hicaz'a hakim oldu.
Bu olaydan sonra Müslümanlar siyasi olarak bölünmüştür.
1) Hz.Ali taraftarları
2) Muaviye taraftarları
3) Hariciler
Hariciler bu bölünmenin suçunu Hz.Ali,Muaviye ve Amr bin As'a yıkıp öldürülmelerine karar verdiler.
661 de yapılan suikastlarda Hz.Ali şehit edildi,diğerleri kurtuldu.
Bu olay siyasi bölünmeyi mezhep bölünmesine taşıdı.
Hz.Ali'nin yerine Hz. Hasan seçildi.
Muaviye onun halifeliğini tanımadı.
Hz.Hasan a kendinden sonra kendisinin halife olması şartıyla hakkından feragat etmesini istedi ve oda kabul etti.
Böylece dört halife dönemi sona erdi.

EMEVILER 661-750
MUAVIYE 661-680
Muaviye önce iç huzuru sağlamaya yöneldi.
Sonra fetihlere hız verdi.
Rodosa ve Girite sefer düzenledi.
669 da Istanbul u iki defa kuşattı.
Semerkant ve Buharayı (soğd) fetetti.
Muaviye Kuzey Afrikada da fetihlere devam etti.
Posta ve muhafız alayı kurdu.
Daha sonra oğlu Yezide kendisi hayatta iken biat ettirdi.
Böylece halifelik babadan oğula geçmeye başladı.

YEZIT 680-684
Yezidin halife olmasıyla Küfe halkı Hz.Hüseyin i davet edip halife ilan ettiler.
Yezit Hz.Hüseyin üzerine asker gönderdi.
10 Ekim 680 Kerbela savaşında Hz.Hüseyin şehit düştü.
Bu da bölünmeyi kesileştirdi.
Bu dönemde Kuzey Afrikada fetihler devam ederek Atlas Okyanusuna kadar gelindi.
Yezit bu sefer dönüşü Berberi ve Bizanslılar tarafından öldürüldü.

ll.MUAVIYE 684
Iki ay başta kaldıktan sonra kendi isteğiyle hilafeti bıraktı.
Veliahtı olmadığından Emevi ailesi içinden Mervan başa geldi.
MERVAN BIN HAKEM 685
Ölümünden sonra oğlu başa geldi.

ABDÜLMELIK 685-705
Kerbela olayından dolayı çıkan karışıklıkları önledi.
Dağılma tehlikesi geçiren devleti yeniden toparladı.
Bizans la Çukurovada ağır bir darbe indirilerek onun Kuzey Afrikadaki nüfüzünü sildi.
Böylece Afrikanın fethi tamamlandı.
Berberiler Müslüman oldu.
Kuteybe bin Müslim ise Mavereünnerde fetiler yapıp Hindistana yöneldi.
Ilk islam parasını bastıdı.
Ekonomiyi Bizans ve Sasani etkisinden kurtardı.
Arapçayı resmi dil olarak ilan etti.

VELID 705715
Islam da ikinci büyük fetih hareketleri bu dönemde yapılmıştır.

705 de Kuteybe Bin Müslim Mavereünnehri ayrıca Hazar Türk lerinden de Kafkasya nın bir bölümünü aldı.
Muhammed bin Kasım Hindistan da Sind ve Güney Pencab ın fetini gerçekleştirdi.
711 de Tarık Bin Ziyat Cebelitarık boğazını geçerek Kadiks Savaşıyla ispanyanın fethini başlattı.
Böylece Islam üçünçü bir kıtaya geçmiş oldu.
Fakat 732 de El-Gafiki komutasındaki Araplar Puvatyada yenilince birdaha ileri gitme teşebbüsünde bulunmadılar.
Bu savaşla Pirene dağları sınır kesildi ve Batı Avrupa nın fethi tamalandı.

SÜLEYMAN 715-717
Istanbul u kuşattı ama alamadı.

ÖMERBIN ABDÜLAZIZ 717-720
Bu halife genelde mali alanda değişiklikler yaptı.
Lüzumsuz harcamaları kıstı.
Herkesin gelirine göre vergi aldı.
Hadisleri topladı.

ll.YEZID 720-724
Bu halife döneminde Hazar Türkleri Kafkasya dan inerek Azerbaycan ı aldıkları görülür.
Abbas oğulları ise bu halife zamanında Emevileri yıkma faaliyetlerini yoğunlaştırdılar.

HIŞAM 724-743
Bu halife zamanında Puvatya savaşı yapıldı.
Bu dönemde iç karışıklıklar artı.

ll.VELIT 743-744
lll.YEZID 744 Bu üç halife döneminde karışıklıklar yaşandı.
IBRAHIM 744 Merkezi otorite zayıfladı.

ll.MERVAN 744-750
Devletin merkezi otoritesi iyice zayıfladı.
Abbasiler Horasan valisi Ebu Müslim le anlaştı.
Bu kişi Şam a gelerek Mervanı öldürdü.
Emevi ailesinden Abrurrahman adlı bir kişi kaçıp Endülüse geldi.
Burada Endülüs Emevi devletini kurdu.
Böylece bir Türk vali sayesinde halifelik Abbasi soyuna geçti.
Emeviler döneminde Türk Arap çatışması en şiddetli zamanını yaşamıştır.
Bunda Emevilerin yaptığı ırkçılığın büyük payı vardı.
Emeviler bir Arap devletidir.
Emeviler döneminde Islam mimarisi Bizans mimarisi ile yarışacak düzeye gelmiştir.
Bu devletin yıkılma sebeplerine bakıldığında.
Arap milliyetçiliği yapmaları.
Ümmiye oğulları dışındakileri yönetime katmamaları.
Hz Peyganberin soyundan gelenlere zulmetmeleri.
Halka baskı yapmaları.
Şiilerin ve Haricilerin bölücü faaliyetleri.
Fetihlerin durması
Adaletsiz vergi alınması
Emevi ailesindeki geçimsizlikler.
Abbasilerin yıkıcı faaliyetleri.
Horasan valisi Ebu Müslimin isyanı ve Şam a yürümesi.
Merkezi otoritenin zayıflaması.
Müslüman'dan da cizye vergisinin alınmak itenmesi.

ABABSILER 750-1258 (1517)
Hrasan valisi Ebu Müslim Emevi leri ortadan kaldırınca Peygamberimizin amcasının soyundan gelen Ebul Abbas Saffan halife oldu.
1258 yılına kadar Bağdat ta 37 halife sırasıyla başa geldi.
Mustasım zamanında Moğollar bağdatı yakıp yıktı Abbasi soyunu kılıçtan geçirdi.
Mustansır adlı biri kaçarak mısıra geldi.
Memlük sultanı Baybars 1261 de bu kişiyi halife ilan etti.
Yavuz Mısır ı ve halifeliği alana kadar 22 halifede burada başa geldi.

ABBAS
Bu halife döneminde iç karışıklıklar önlendi.
Çinlilerin batıya ilerlemesi önleme ve Islam ı orta Asya ya götürmek için Türklerle birleşip Talas savaşını yaptılar ve Çinlileri yendiler.

EBU CAFER MANSUR
Bu halife döneminde başkent Şam dan yeni kurulan Bağdat a taşındı.
Böylece eski devletin izleri silinmeye çalışıldı.
Merkezin Bağdat a alınması her alanda ilerlemelere neden oldu.
Mansur öneminde Yunan ve Helenistlik döneme ait eserler Arapça'ya tercüme edilmeye başladı.
Mansur döneminde iran dan yararlanarak vezirlik makamı oluşturuldu.
Bu makama Iranlı bir aile olan Bermekiler getirildi.

HARUN REŞIT

782 de daha şehzade iken Istanbulu kuşattı.
Anadoluya akınlar düzenledi Bizans ı ağır vergilere bağladı..
Anadolunun içlerine kadar girdi Güneydoğu Anadolu da Avasım şehirlerini kurarak Bizans tan korunmayı hedefledi ve bu şehirlere Türkleri yerleştirdi.
Fransa (frank) krallığı ile iyi ilişkiler kurdu ve onlara hediyeler gönderdi.
Harun Reşit böylece bunlar sayesinde Endülüs Emevilerini kontrol altında tutacak ayrıca Bizans ı bu taratanda sıkıştıra bilecekti.
Harun Reşit Abbasilere en parlak dönemini yaşatmıştır.

MEMUN
Bu halife zamanında bilimsel gelişmeler zirveye ulaşmıştır.
Beytül Hikme denilen yerlerde ve Memun un sarayında büyük ilmi tartışmalar yapılmıştır.
Düşünceleri söyleme hürriyeti olup bu döneme Islam ın Rönesans'ı denir.

MUTASIM
Bu halife döneminde Bağdat şehri yakınlarında Samarra şehri kuruldu ve buraya 600 bin Türk yerleştirildi.
Bu şehirdeki ordunun da görevi Islam ı korumaktı.

9 yy sonlarına doğru Harun Reşit zamanında başlayan merkezi otoritenin bozulması daha da artacaktı.
Ülkenin çeşitli yerlerine valiler kendi başlarına buyruk almaya başlayacaklardır.
Bu valiler daha sonra bağımsız hareket edecekler ve Teva-if-ül Mülk denen devletler doğacaktır.
Idrisoğulları,Ağlebiler,Tulunoğulları;Ihşitler,Eyyübiler,Fatimiler,Şii Büveyihoğulları;Samanoğulları,Tahiroğulları,Saffariler gibi devletler doğmuştur.
847 de halife El-Vasık ın sadece dini otoritesi elinde kalmış siyasi otorite bu devletlerin eline geçmiştir.
Büyük Selçuklu sultanları halifeyi Şiilere karşı korudular.
Onların dini nüfuzlarından yararlandılar.
Halifeler ise Selçuklu nun siyasi güçünden yararlandılar.
1258 de Moğollar bu devlete son verecektir.
Bu devlet
Abbasiler Emeviler gibi ırkçı bir politika izlememiş hoşgörüye dayanan bir politika izlemişlerdi.
Abbasiler Emeviler gibi geniş çaplı fetih yapmamışlardır.
Bu dönemde ilmi çalışmalar en ün üst düzeye çıkmıştır.
Yine bu dönemde Bağdat her konuda Dünya nın merkezi olmuştur.
Işte bu sebeplerde Islam bu dönemde Emeviler döneminde daha çok yayılmıştır.
Abbasiler Türklere iyi ilişkiler kurmuş ve onlardan başta ordu olmak üzere her alanda yararlanmışlardı.
Abbasi devleti Emevi devleti gibi bir Arap devleti olmayıp bir Islam devletidir.Çünkü Müslüman olan herkes bu devlette görev almıştır.

ENDÜLÜS EMEVI DEVLETI 756 1031
Emevilerin yıkılışından sonra bu soydan biri olan Abrurrahman ispanyaya kaçarak burada bu devleti kurdu.
lll. Abdurrahman döneminde en parlak dönemlerini yaşadılar.
X yy de Abbasilerin zayıflamasından istifade ile halife unvanını kullanmaya başladılar.
Bu arada Mısırda da Fatimi halifesi ilan edildi ki bu yüzyılda Islam Dünyasında üç tane halife görüldü.
Bu devletin siyası olarak bir varlığı yoktur.Bu devlet
1) Akdenizde ticaret filosu kurmuş.
2) Başkenti olan Kurtubada medreseler açmış.
3) Sulama kanalları yapmış.
4) Avrupa'dan öğrenciler gelmiş burada eğitim görmüş.
5) Böylece Islam medeniyeti Avrupa ya gitmiş ve Rönesans a neden olmuş.
6) Elhamra sarayını yaptırmıştır.
ll.Hakem den sonra devletin merkezi otoritesi bozulmuş ve Teva-if-ül Mülk lere ayrılmıştır.
Bunların içinde merkezi Gırnata olan Beni Ahmer Devletidir.
Bu devlet ispanyada birlik sağlanınca 1492 de Hrıstiyanların saldırısına uğramış ve ortadan kaldırılmıştır.
Bu saldırı sırasında Yahudiler ve Müslümanlar ve bunlara ait eserle ortadan kaldırılmıştır.
Osmanlı bu duruma Cem sultan olayından dolayı müdahale edemedi ama yinede bir kısım Yahudi yi kurtarıp ülkesine getirdi.

ISLAM KÜLTÜR VE MEDENIYETI
Islam medeniyeti Arap yarımadası dışına çıkınca çeşitli medeniyetlerle karşılaştı.
Bunlardan Kur'an ı Kerime uygun düşenleri aldı ve böylece Islam medeniyetinin temelinde ölçü olarak Kur'an oldu.
Islam medeniyeti Islam ı kabul eden ve etmeyen bütün milletlerin medeniyetinden yararlanarak çeşitli medeniyetlerin tesirinde kaldı.
Ebu Cafer Mansur dönemin de Yunan ve Helenistik döneme ait eserler Arapça ya çevrildi.
Harun Reşit zamanında Urfa-Harran (avasım)ın fethinden sonra burada bulunan Yunan ve Bizans eserleri Arapça ya tercüme edildi.
Memun zamanında Bizans tan alınan eserler önce Süryanice ye ondanda Arapça ya tercüme edildi.
Mutasın zamanında Hintli bir gezgin Hint-Sind adında bir astronomi kitabı Bağdat a getirdi.
Bu kitap Arapça ya tercüme edildi ve El Harizmi bu kitaptan yaralanarak kitaplar yazdı.
Aynı gezgin birde matematik kitabı getirdi buda Arapça ya tercüme edildi.
Ebu Cafer Mansur döneminde Irandan yaralanılarak vezirlik makamı oluşturuldu.
Hz Ömer zamanında da Sasanilerden ve Bizans tan yararlanılarak devlet teşkilatı oluşturuldu.
Çin medeniyetinde kağıt pusula barut matbaa alındı.
Yine Iran dan Kelile ve Dine Bid Pai adlı edebiyat eserleri Arapça ya çevrildi.
Türklerden ise ordu konusunda etkilenildi.
Görüldüğü gibi Islam medeniyeti çevre medeniyetlerinin hepsinden yaralanmıştır.

DEVLET YÖNETIMI
Islam devleti hicret ten sonra Medine de kuruldu.
Bu devletin başkanı Hz.peygamberimizdi.
Peygamberimiz devleti Medine Sözleşmesi ve Ayetler doğrultusunda yönetirdi.
Peygamberimiz zamanındaki bu devlet gayet basitti ve üç beş katiple işler yürütülüyordu.
Peygamberimiz vefatından sonra devlet vedin başkanı halife oldu.
Halifelerde devlet idare ederken ölçü kanun olarak Kur'an ı aldılar.
Hz Ebubekir
Halife ordu komutanlarına ve devlet memurlarına maaş bağladı.
Arap yarımadasını illere böldü ve valiler atadı.
Hz Ömer
Mali ve askeri divanlar (bakanlıklar) kurdu
Adli teşkilatı kurdu illere kadılar atadı.
Ikta sistemini başlattı
Beytül Mal dene devlet hazinesini kurdu.
Devleti birimlere böldü geniş yetkili valiler atadı
Devlet kayıtlarını (arşiv) tuttu.
Emeviler
Eyalet sistemine geçildi
Halifelik babadan oğla geçmeye başladı.
Şurta adlı asayiş teşkilatı kuruldu.
Hisbe adlı zabıta teşkilatı kuruldu.
Divan-ı Berit adlı posta teşkilatı kuruldu
Abbasiler
Vezirlik makamını kurdular
Iller küçültüldü
Divan-ı Inşa (yazı işleri) Divan-ı Mezalim (Adalet işleri) Divan-ı Arzülçeyş (askerlik işleri) Divan-ı Haraç (Mali işler) adı altında divanlar kuruldu.
Islam devletinin ilk başkenti Medine sonra Emeviler de Şam Abbasilerde Bağdat Endülüste ise Kurtuba idi.
Islam devlet yapısının oluşmasında büyük ölçüde Sasani ve Bizans etkili olmuştur.

ORDU
Peygamberimiz döneminde eli silah tutan herkes asker sayılardı.
Ordunun komutanı Peygamberimizdi.
Cihadın Müslümanlara farz olması onların savaşlara katılmalarını daha da kolaylaştırıyordu.
Ayrıca ganimetten pay verilmesi de katılımda etkili olmuştur.
Hz Ebubekir dönemine ordu komutanlarına ganimetin dışında maaş bağlandı.
Orduda asıl düzenlemeyi Hz. Ömer yaptı.
1) Askeri işlere bakan bir divan kuruldu.
2) Fetihlerin ve savunmanın kolaylaştırılması için sınırlarda ve önemli yerlerde ordugahlar kuruldu.(Irakta Basra Küfe,Iran da Merv,Mısır Kahirede Füstat,Suriye de Şam Dımaşk Filistin de Remle)
Şam valisi Muaviye ilk Islam donanmasını kurdu.
Donanma komutanlarına Emirül Ma denildi.
Donanmaya Emeviler gereken önemi verdiler ama Abbasiler vermediler.
Emeviler zamanında Muaviye bir muhafız alayı kurdu.
Abbasiler döneminde ise hassa ordusu Türklerden oluştu.
Yine Abbasiler zamanında Bizans sınırında oluşturulan Avsım ve Iraktaki Samarra şehrine Türkler yerleştirildi.
Abbasiler döneminde Türklerin orduda büyük bir ayrıcalığı vardı.


EKONOMIK HAYAT
Ekonominin temelinde tarım olup hayvancılıkta önemli bir yer tutardı.
Müslüman ülkelerin Ipek ve Baharat yolu üzerinde olması ticarete de gereken önemin verilmesini sağlamıştır.
Müslüman tüccarlar Kafkasya dan çin e kadar ticaret yaptılar.
Deniz ticareti de önemli yer tutardı.
Bu ticaret sayesinde hem Islam yayıldı hem de gidilen yerlerin medeniyetinden yararlınldı.
Abbasiler döneminde sanayide de gelişmeler oldu.
Dokuma,seramik,maden,şeker,cam,kağıt ürünleri iç piyasada tüketildikten sonra dışa ihraç edilirdi.
Devletin gelirleri arasında
1) Öşür:Müslüman dan alına ürünün gelir vergisi
2) Haraç:gayri müslimden alınan ürünün gelir vergisi
3) Cizye:askerlik yapmayan gayri müslimden alınan vergi
4) Sadaka ve Zekat:zenginden alınıp fakire verilen vergi
5) Ganimet
6) Hayvan vergisi
7) Tuzla,orman,maden,otlak vergisi
8) Gümrük gelirleri

SOSYAL YAŞAM
Islam dinide tüm insanlar eşit sayılırdı.
Yöneten kesim yönetilen kesime adil davranmak zorundaydı.
Bu Peygamber ve Dört halife döneminde uygulandı.
Emeviler bu geleneği bozdular halkı sınıflara ayardılar.
Müslüman Araplar,mevali (Müslüman olup Arap olmayan),zımmiler(ehli kitap sahipleri),köleler.
Köleler genelde Müslüman olmayanlardan olurdu.
Müslümanlığı tercih ederse azat olunurdu.

SANAT
Islam sanatının gelişmesinde üç önemli faktör rol oynadı.
Müslüman olan ülkenin eski kültürü
Bulunulan coğrafyanın eski kültürü
O bölgenin coğrafi,iklim şartları.
Işte bu faktörlerden dolayı Islam sanatı ve mimarisi çok farklılık gösterir.
Islam mimarisi Emeviler döneminde kendine has eserler vermeye başladı.
Yine bu dönemde Hrıstiyan mimarisi ile baş edecek düzeye gelmiştir.
Islam resim ve heykeli putperestliği andırdığı için haram kılmıştır.
Bunun dışındaki bütün sanatlarda büyük ilerlemeler sağlanmıştır.
Çinicilik oymacılık kakmacılık yazı sanatı vs
Şiir ve edebiyat cahiliye dönemini hatırlattığı için ilk zamanlar biraz uzak duruldu.
Emeviler döneminde tekrar bu alanda ilerlemeler kaydedildi.
Arapça Kur'an dili olmasından dolayı ilmi eserlerin çoğu bu dille yazıldı ve bu dil ilim dili haline de geldi.
Islam mimarisinin ilk örnekleri olarak ta şunları sayabiliriz.
Amr Bin As Camii,Keyravan camii Kübbetül Sahra Mescidül Aksa,Ummiye camii,ElHamra sarayı vb.

BILIM VÖE EĞITIM
Islam da ilimler iki alanda değerlendirilmiştir
Islami ilimler:Fıkıh Tefsir Hadis Kelam Kıraat Akaide
Akli ilimler:fen matematik tıp vs
Peygamberimiz döneminde camiler birer eğitim yuvası idi.
Peygamberimiz eğitime çok önem verirdi.
Emeviler döneminde çocuklar için okul açıldı.
Abbasiler ise Beytül Hikmelerde yüksek tahsil yaptırdılar.
Ayrıca Kurtuba medreselerinin önemi de unutulmamalıdır.
Bir çok önemli ilim adamı yetişmiştir.

 Türklerin İslamiyet'i Kabulü ve İslam Devletindeki Hizmetleri
Türklerin İslamiyet'i Kabul Etme Nedenleri :
• İslamiyetteki tek tanrı ( Allah ) inancı ile Gök Tanrı inancı arasında pek fark bulmamaları
• Türk toplumunda bulunan Ozan ve Kam'lar ile İslam Evliyaları ve Dervişlerinin birbirine benzerlik göstermesi
• Cihad fikriyle, fetih fikrinin birbiriyle bağdaşması
• İslamiyet'in öngördüğü doğruluk, dürüstlük,temizlik,konukseverlik gibi ahlak kurallarının, Türk ahlak anlayışına uygun olması
• Ahiret inancı ve Kurban Kesme benzerlikleri
• Bilimsel ve Ticari ilişkilerin etkileri.
Türklerin İslam Dünyasındaki Etkinlikleri ve Hizmetleri :
• Abbasiler döneminden başlayarak Türkler'in etkinlikleri artmıştır. Abbasilerde Türkleri devlet hizmetinde görevlendiren ilk halife "Mansur" dur.
• Harun Reşid döneminde Saray Muhafızları Türklerden oluşturulmuştur. Bizans sınır boylarında ( Uc ), Türklere görevler verilmiştir.
• Me'mun ve Mu'tasım dönemlerinde Türkler'in askeri etkinlikleri arttı. Mu'tasım döneminde Türkler için "Samerra" şehri kuruldu.
• Azerbaycan'da başlayan ve devleti ( Abbasileri ) tehdit eder hale gelen Babek isyanı, Mu'tasım döneminde Türkler tarafından bastırılmıştır.
• Büyük Selçuklular, Abbasi Halifesini Büveyhoğullarının baskısından kurtardılar.
• Batı'da Bizans ve Haçlılara karşı, doğuda Moğol tehlikesine karşı İslam dünyasını Türkler korumuşlardır.
• Değişik bölgelerde kurmuş oldukları devletler yoluyla İslamiyet'i batı ve doğu'da yaydılar.
• İslam uygarlığının gelişmesine büyük katkıda bulundular. ( Farabi, İbn-i Sina, Biruni, Harezmi, İbn-i Türk önemli Türk Bilim adamlarıdır.)
• Eğitim ve Öğretim Kurumları açısından İslam dünyasının gelişmesini sağladılar ( Nizamiye Medresesi )
• İslam Sanatına' da katkıda bulunmuşlardır.
Özetle :
• İslamiyet'i her türlü iç ve dış tehlikelerden korumuşlardır.
• İslamiyet ' in yayılmasına ve bir dünya dini olmasına katkıda bulunmuşlardır.
• İslam dünyasına önemli devlet, bilim ve sanat adamları kazandırmışlardır.
• İslam Kültürünü geliştirerek batıya tanıtmışlardır. ( Büyük Selçuklular - Osmanlılar)
• Bugün, İslam bilim ve kültürünü laik devlet yapısı içerisinde geliştirmektedirler. ( TC )

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ
TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ
Talas Savaşı ( 751 ) ( Araplar - Çinliler ) : Doğudan batıya ilerleyen Çinliler ile , Ön-Asya' dan doğuya ilerleyen Araplar, Talas ırmağı kıyılarında savaştılar. Bu savaşta, Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesini istemeyen, Karluk ve Yağma Türkleri, Arapların yanına geçmişler ve savaşı Arapların kazanmasını sağlamışlardır.
Çinliler ile Araplar arasında Talas Savaşı meydana gelmiştir (751). Talas Savaşında Karluk Türkleri Müslümanları destekleyince Talas Savaşı Türkler ve Müslüman Arapların zaferiyle sonuçlanmıştır.
Talas Savaşının Sonuçları
1) Orta Asya, İslam devletinin egemenliği altına girdi.
2) Türk-Arap dostluğunun başlangıcı oldu. Türkler arasında İslamiyet yayılmaya başladı.
3) Kağıt, matbaa, barut ve pusula gibi teknik buluşlar İslam dünyasında yayılmaya başladı.



Önemi :

• Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesi engellenmiştir. ( Siyasi )
• Türkler, bu savaştan sonra guruplar halinde İslamiyet'i kabul etmeye başlamışlardır. ( Karluklar ) ( Dini )
• Esir alınan Çinlilerden kağıt yapım tekniği öğrenilmiştir. ( Kültürel )



İLK TÜRK - İSLAM DEVLETLERİ
I. Karahanlılar (840 - 1212)
Batı Türkistan'da; Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri tarafından kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. İslam’ı kabul eden ilk Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han olmuştur. İslamiyet onun zamanında resmi din olarak kabul edilmiştir.
Karahanlı Devletinin ilk müslüman Türk devleti olmasından dolayı Orta Asya’da Türk-İslam kültür ve medeniyetinin temeli Karahanlılar tarafından atılmıştır. Karahanlılar halkının tamamının Türk olması ve devletin Orta Asya’da kurulmasından dolayı Karahanlıların İslamiyeti kabul ettikleri halde İslam ve İran kültürlerinden pek fazla etkilenmedikleri görülür
II. Gazneliler Devleti (962 - 1183)
Gazneliler Devleti, Samanoğulları Devleti komutanı ve Horasan Valisi olan Alp Tekin tarafından 962’de Afganistan’ın Gazne şehrinde kurulmuştur. Gazneli Devletinin en ünlü hükümdarı Gazneli Mahmut’tur.
Gazneli Mahmut’un Hindistan’a düzenlediği seferler sonucu Hindistan’da İslamiyet hızlı bir şekilde yayılmaya başlamıştır. Hindistan’da İslamiyet’in yayılması ile birlikte Kast Sistemi etkisini yitirmeye başlamıştır.

III. Büyük Selçuklu Devleti (1040 - 1157)





A. Tuğrul ve Çağrı Beyler Dönemi
Tuğrul ve Çağrı Beyler Gaznelilerle mücadele ettiler. Gaznelilerle yapılan Dandanakan Savaşı’nı Selçuklular kazandı (1040). Bu savaşla Büyük Selçuklu Devleti resmen kurulmuştur.
Tuğrul Bey zamanında Irak, İran ve Azerbaycan fethedildi. Türk akıncıları Doğu Anadolu’ya girdi. 1048’de yapılan Pasinler Savaşı’nda Bizans ordusu ilk kez mağlup edildi.
Abbasi halifesinin yardım isteği üzerine 1055’de Bağdat’a giren Tuğrul Bey, Abbasi halifesini Şii Büveyhoğullarının baskısından kurtararak halifeyi himayesi altına almıştır. Abbasi halifesi, Tuğrul Bey’e doğunun ve batının sultanı ünvanını verdi. Böylece Selçuklular İslâm Dünyası’nın siyasi lideri haline gelmiştir.
B. Alparslan Dönemi (1064 - 1072)
Tuğrul Beyin 1063’te ölümünden sonra yerine Çağrı beyin oğlu Alparslan geçmiştir(1064). İlk olarak Gürcistan üzerine yürüyerek Gürcistan’ı kendine bağladı. Doğu Anadolu’ya girerek Kars ve Ani’yi ele geçirdi. 1070’de Anadolu üzerinden Suriye’ye girdi. Bu sırada Bizans İmparatorunun doğuya sefere çıktığını öğrenen Sultan Alp Arslan Doğu Anadolu’ya dönerek 26 Ağustos 1071’de Bizans ordusunu Malazgirt’te yendi.
C. Melikşah Dönemi (1072-1092)
Melikşah dönemi Büyük Selçuklu Devletinin en parlak devridir. Ülke en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Sınırlar Ege Denizi’nden Tanrı Dağlarına, Kafkaslardan Basra Körfezi’ne ve Hint Okyanusu’na kadar ulaşmıştır.



D. Büyük Selçuklu Devletinin Yıkılışı
Melikşah’ın 1092’de ölümü üzerine oğulları arasında taht kavgaları başladı. Bu kavgalar dönemine Fetret Devri denir. Bu dönemde Selçuklu Devleti birliğini koruyamadı. Anadolu, Suriye ve Kirman Selçukluları merkezden ayrılarak bağımsız devletler haline geldiler.
Sultan Sencer iç karışıklıkları önlemeyi başardı ise de 1141’de Karahitaylarla yaptığı Katvan Savaşı’nda yenildi. Oğuzlar isyan ettiler. 1157’de Sultan Sencer’in ölümü ile Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı.
TÜRKİYE TARİHİ

Anadolu’ya ilk Türk Akınları

-Anadolu’ya ilk türk akınları 4 yy.da Avrupa Hunları yapmıştır.Bir diğer Türk kavmi olan Sibir Türkleri(sabarlar) 6.yy da Anadolu’ya akınlarda bulunmuşlardır.Fakat bu akınların amacı Anadolu’ya yerleşmek amacı taşımıyordu.
-Anadolu’yu yurt edinmek amacıyla ilk gelen Türkler Oğuzlardır.Oğuz Türkleri(Selçuklular) Bizans sınırına akınlarda bulunmuşlardır.
11.yy da Çağrı Bey üç yıl süresince Anadoluya keşif hareketinde dulundu.
A-1015’ten 1040 Dandanakan Savaşı’na Kadar Olan Dönem: Bu dönem akınlarının amacı, ganimet elde etmek ve keşif yapmaktır. Anadolu’yu coğrafi yönden ve siyasi yönden tanımaktır.
B-1040’tan 1071 Malazgirt Savaşı’na Kadar Olan Dönem: Bu dönem akınlarının amacı, Bizans’ın direncini kırmaya yöneliktir. Bizans’ı askeri yönden zayıflatmaktır.
C-   1071 Malazgirt Savaşı’ndan Sonraki Dönem: Bu dönem akınlarının amacı Anadolu’yu Türk - İslâm yurdu yapmaktır. Yerleşme amacı taşımaktadır.
Türklerin Anadolu’yu Yurt Olarak Seçmelerindeki Sebepler
1.   Anadolu’nun büyük kısmının boş olması
2.   Anadolu’nun, insan topluluklarını etkileyen coğrafi özellikleri
3.Büyük Selçuklu sultanlarının  Orta Asya’dan batıya göç eden Oğuz kitlelerini Anadolu’ya yönlendirmeleri
4.Gaza duygusu. Müslüman olmayan ülkelere yönelik savaşlar yapmak.
   İşte bu faaliyetler için, en
§ uygun bölge Bizans sınırları yani Anadolu topraklarıydı.
PASİNLER SAVAŞI(1048)
NEDENİ:

1)Tuğrul Bey komutanlarından İbrahim Yınal ve Kutalmışı Anadolunun fethiyle görevlendirdi.
2)Bizans Doğu Anadolu’daki Türk akınlarını durdurmak istiyordu.
SONUCU:
1)Türkler(Selçuklular) ile Bizans arasında yapılan ilk büyük savaştır.
2)Selçukluların Bizans’a karşı kazandığı ilk büyük zaferdir.
MALAZGİRT MEYDAN SAVAŞI(1071)
NEDENİ:
1)Bizans’ın Anadolu’daki Türk ilerleyişini durdurmak istemesi
*Sultan Tuğrul’un ölümünden ( Eylül 1063) sonra Büyük Selçuklu Devleti Sultanı olan Alp Arslan, ülke içindeki birlik ve huzuru sağladıktan sonra Sultan Tuğrul devrinden beri yapıla gelen Anadolu seferlerini devam ettirmek üzere, ordusuyla başkent Rey’den Azerbaycan’a geldi (Şubat 1064).
*Daha sonra Urmiye Gölü’nün kuzey-doğusundaki Merend’e ulaştı; ordusunu iki koldan harekete geçirdi .Bizzat başında bulunduğu kolla ilerleyip, Selçuklu istilası sebebiyle Bizans’ın Anadolu’daki hakimiyetinin çökmesinden faydalanarak Bizans’a karşı Lori ve çevresinde bağımsız bir Ermeni Prensliği kurma savaşı vermekte olan Giorg’u Selçuklu tabiiyetine aldı.
 
*Daha sonra Gürcistan’a yürüyen Sultan Tiflis ve Çoruh ırmağı arasındaki yerleri istila ederek Gürcistan’ın kuzey ucuna kadar ilerledi .Daha sonra Alp Arslan güneye inerek Kars taraflarındaki Akşehir (Sepidşehr) ve yöreleri ile (Temmuz 1064) , Bizans kuvvetlerinin şiddetli savunduğu Allaverdi şehrini hücumla ele geçirdi.
  
* Bu bölgedeki gürcü prensliğini Selçuklu vasalı durumuna getirdi. Öte yandan oğlu Melikşah, vezir Nizamülmülk ve Yakuti ile birlikte, Anberd, Sürmeli ve Hagios Georgio kale ve kentleri ile kutsal sayılan Meryemnişin’i fethetmeyi başardı. Daha sonra Alp Arslan kaynaklarda “asla ele geçirilemez” şeklinde vasıflanan Ani kalesini fethetmeyi başardı. Sultan, kent ve kalesinin yönetimine atamalar yaptıktan sonra yer yer yıkılan surları tamir ettirdi ve şehirde bir de mescit yaptırdı. Şehirdeki Hıristiyan din adamlarına hiç dokunmayarak baş vergisi (Cizye) karşılığında onlara aman verdi (Ağustos 1064) .
 
*Sultan Alp Arslan, fethettiği Ermeni ve Gürcülerin oturduğu Bizans memleketlerinin yönetimlerini beraberinde sefere katılan vasal emirlere verdi .Sultan Alp Arslan, ülke içinde ortaya çıkan bazı huzursuzluklar sebebiyle ve ayrıca doğu sınırlarında bir takım fetih seferleri yapmak amacıyla Anadolu’dan ayrıldı. Selçuklu emir ve kumandanlarının giriştikleri akınlar sonunda ( 1068 yılına kadar) , Malatya’ya kadar olan Bizans kaleleri büyük ölçüde tahrip edildi .Bununla beraber Selçuklu emir ve kumandanlarına “Anadolu fetihlerine devam etmeleri” hususunda emirler verdi .
 
*Sultan Alp Arslan bazı Türk Kavimlerinin (Alan, Hazar , Komuk v. s .) Selçuklu vasalı Şeddadoğullarının memleketlerini istila etmelerinden ( 1065) sonra 1 067 /68, yılında ikinci kez Aras’ı geçip Gürcistan’a girerek İslam memleketlerine saldıran Gürcü şakilerin kalelerini feth ile onları etkisiz hale getirdi. Daha sonra da Tiflis, Rustov v.s. kent ve kalelerini fethetti. Bunun üzerine Gürcü hükümdarı Bagrat Selçuklu vasallığını kabul etmek zorunda kaldı. Esas planı “Anadolu’da geniş çapta fetihler yaparak Bizans’a ağır darbeler indirmek” olan Sultan Alp Arslan ülkesinin doğu sınırlarında ortaya çıkan karışıklıklar sebebiyle Anadolu’dan ayrıldı. Bununla birlikte Kutalmışoğulları Mansur ve Süleyman ile Yakuti ve Erbasan ( Erbasgan) adlarındaki Selçuklu Şehzadelerini “Anadolu’da fetih hareketlerini sürdürmekle” görevlendirdi .Adları geçen bu Selçuklu Şehzadeleri ve onlarla birlikte olan Afşin, Sandak, Ahmetşah, Demleçoğlu Mehmet ve Dudu oğlu gibi iş bilir ve ünlü Türkmen Beylerinin Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde giriştikleri akınlar 1069 yılı boyunca sürüp gitti .Bu akınları durdurmak amacıyla yeni Bizans imparatoru Romanos Diogenes, Anadolu’ya Bizans kuvvetleri gönderdi ise de hiçbir başarı sağlayamadı. Bunun üzerine imparator , çeşitli uluslardan hazırladığı bir orduyla Mart 1068′de Anadolu ve Kuzey-Suriye’ye bir sefer düzenledi ise de başarılı olamadı.
*Bununla birlikte 1070 yılında yeniden sefere çıkmak isteyen imparatora saray erkanı engel oldu .Bunun üzerine 0, Manuel Komnenos’u kalabalık bir Bizans ordusuyla Anadolu’ya gönderdi .Bu Bizans kumandanı da gittikçe artmakta olan Selçuklu akınları sebebiyle başarılı olamadı. Bunun üzerine imparator , Anadolu’daki bütün Selçuklu asker hareketlerine son verip onları güya bu ülkeden çıkarmak amacıyla hazırladığı büyük bir orduyla bizzat harekete geçmiştir .Malazgirt’te yapılan savaşta ( 26 Ağustos 1071) , Sultan Alp Arslan’ın yönettiği Selçuklu ordusu tarafından kesin bir yenilgiye uğratılmış, kendisi de tutsak alınmıştır.
SONUÇLARI:
1)Anadolu ‘nun kapıları Türklere açıldı
2)Türkler Anadoluya yerleşmeye başladılar.
3)Malazgirt savaşı ile Türkiye Tarihi başlamış oldu.
4)Anadolu Türklerin yeni yurdu oldu.
5)Malazgirt savaşı ilerde Haçlı seferlerinin başlamasında etkili oldu.
6)Savaşın sonunda Bizans imp. ile yapılan antlaşma gereği Doğu Anadolu Türklerde kalıcak ve Bizans her sene Türklere vergi verecekti.
7)Malazgirt savaşından sonra Anadolunun fethini kolaylaştırmak için Alparslanın komutanları tarafından Anadoluda ilk Türk Devletleri kuruldu.                                                                                                    Doğu ve İslam uygarlığı batıya aktarılmıştır.
 
ANADOLU’DA KURULAN İLK BEYLİKLER

 
 
*BİRİNCİ DÖNEM:Anadolu Beylikleri, Türklerin 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurdukları devletlerdir. Bu savaşın hemen ardından, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kurulan devletlere Birinci Dönem Anadolu Beylikleri denir.
*İKİNCİ DÖNEM:Aynı dönemde kurulan Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması ve yıkılmasından sonra kurulan beylikler ise İkinci Dönem Anadolu Beylikleri olarak anılır.
*BİRİNCİ DÖNEM ANADOLU BEYLİKLERİ:Anadolu Beylikleri, Türklerin 1071’deki
Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurdukları devletlerdir. Bu savaşın hemen ardından, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kurulan devletlere Birinci Dönem Anadolu Beylikleri denir. Aynı dönemde kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, Selçukluların Anadolu’da kurduğu devlettir.
      Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızlandı. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah (I. Süleyman Şah), Anadolu’daki fetihleri batıya yayarak 1075'te İznik’i Bizans’tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti. Böylece kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlıların son Anadolu Selçuklu sultanını tahttan indirdikleri 1318'e kadar varlığını sürdürdü.
 
Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce,Selçuklular, Türk-İslam devletlerinin en büyüklerindendir. Oğuzların Üçoklar kolunun, Kınık boyuna mensupturlar. 10. yüzyılın sonu ile 11. yüzyılın başlarında İslamı kabul ettiler. Selçuklular; Çin'den, Batı Anadolu dahil bütün Ortadoğu ülkeleri, Akdeniz sahilleri, Kuzeybatı Afrika, Hicaz ve Yemen'den Rusya içlerine kadar yayılan hakimiyetin, muazzam bir kültür ve medeniyetin temsilcisidir.

Tuğrul Bey ve Selçuklu Devletinin kurucusu. Oğuzların Kınık boyundan Selçuk Beyin torunudur. Babasının adı Mikail’dir. Muhtemelen 993 yılında doğdu. Babası Mikail, gazâ akınında şehit düşünce, dedesi Selçuk’un yanında büyüdü. Çocukluğu Cend’de geçti. Büyük bir îtinâ ile yetiştirildi. Âilesinden dînî ve millî terbiye alıp, mükemmel silâh kullanmasını öğrendi.

Çağrı Bey'lerin idaresinde bulunan Çağrı Bey Büyük Selçuklu Devletinin kurucularından. Selçukluların ilk hükümdârı Tuğrul Beyin kardeşidir. 990 yılında doğdu. Künyesi Ebû Süleymân olan Dâvûd Çağrı Bey, Horasan bölgesinin emîri idi. Târihçi Beyhekî ve Gerdizî onu dâimâ Dâvûd ismiyle zikretmişlerdir. Diğer kaynaklarda da öbür isimleri geçmektedir.

Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında yer alan meşhur ilim ve irfân bölgesi Mâverâünnehr’de
Türkmenler,Oğuz Türklerinden, Orta Asya'da Hazar Denizi'nin güney batısında çoğunlukla Türkmenistan'da ve İran'ın kuzey bölgelerinde yaşayan bir kavimdir.

Maveraünnehir'de Amu Derya ile Siri Derya arasında kalan ünlü tarihî Türk ülkesi. Bugün buralarda on milyona yakın Türk yaşar.
Karahanlı Devleti ve Gazneli devletinin siddetli baskilari altinda bulunuyorlardi. Bu kardesler kendilerine daha elverisli topraklar bulmak için bir kesif seferi yapmaya karar verdiler. Bu düsünce ile Çagri Bey, üçbin kisilik bir süvari kuvvetiyle batiya, Anadolu'ya dogru hareket etti. Çagrı Bey'in 1015 yilinda baslattigi bu ilk kesif seferinden sonra Anadolu'ya yönelik Türk akınları artarak devam etti. Selçuklular 1040 yilinda yapilan Dandanakan savasindan sonra bagimsiz bir devlet haline gelince, Anadolu gazalarina daha çok önem verdiler ve bu yarimadayi sistemli bir sekilde fethe basladilar.

Tugrul Bey zamaninda kalabalik Türkmen gruplari
Van ve Erzurum'a kadar ilerlediler. Bu sirada bir baska Oguz grubu da Diyarakır yönünde ilerleyerek Meyyafarikîn (Silvan), Mardin ve Cizre'ye kadar ulasti. 1046'da Gence'de ve 1048'de Hasankale'de Bizanslilari agir yenilgilere ugrattilar. Tugrul Bey 1054 yilinda Erzurum'a kadar ilerleyerek bu bölgeleri itaat altina aldi. Ayni yil Malazgirt kalesini de muhasara eden Tugrul Bey, kisin yaklasmasi üzerine buradan ayrilmak zorunda kaldi. Daha sonra burasini ele geçirdiler ve imparator Konstantinos Dukas'in gönderdigi Bizans kuvvetlerini bozguna ugrattilar.

Tugrul Bey'in ölümünden sonra Selçuklu sultani olan
Alp Arslan, Anadolu'nun fethine daha çok önem verdi. Ani ve Kars'i fetheden Alp Arslan zamaninda Selçuklu emîrlerinden Gümüstegin, Afsin, Ahmetsah ve Salar-i Horasan Malatya, Ergani, Ahlat, Siverek, Âmid (Diyârbekir), Meyyafa-rikîn (Silvan), Urfa, Adıyaman,          
Harran, Nizip ve Antakya taraflarina akinlar yaptilar.

Alp Arslan'in Bizans imparatoru
Romenos Diogenes'in kalabalik ordusuna karsi kazandigi Malazgirt Savaşı (26 Agustos1071)
Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen kuvvetleri arasında, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Doğu Anadolu’da Malazgirt Ovasında meydana geldi.
*Bu muharebe, dinî, millî, siyasî, askerî neticeleri ve Türk-İslâm tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakımından önemlidir..
* Anadolu'nun Türklesmesi ve Islâmlasmasinda bir dönüm noktasi oldu. Sultan Alp Arslan, Islâm aleminde büyük bir sevinç meydana getiren bu sefer ile Anadolu'nun kapilarini Türklere açmis oldu. Nitekim bu tarihten sonra akin akin Anadolu'ya gelen Türk gruplari burayi kendilerine ikinci anayurt yaptilar. Alp Arslan Malazgirt zaferinden sonra emîrlerini Anadolu'nun fethi için görevlendirdi.
*Malazgirt zaferini takiben Anadolu'nun büyük bir bölümü Türklerin eline geçti ve burada irili-ufakli birçok Türk devleti kurulmaya basladi.

Malazgirt Zaferinden Sonra Kurulan Beylikler

Beyliğin Adı__________Merkezi____________Kuruluş-Yıkılış Tarihi
Ahlatşahlar___________Ahlat______________1100-1207
Artuklular____________Mardin-Amit-Harput_1102-1408
Danişmendliler________Sivas-Malatya______1071-1177
Mengücükler___________Erzincan___________1080-1277
Saltuklular___________Erzurum____________1080-1201
Dilmaçoğulları________Bitlis-Erzen_______1085-1192
İnaloğulları__________Amid_______________1098-1183

ANADOLUDA KURULAN İLK TÜRK DEVLETLERİ

1)SALTUKLULAR(1072-1201)
-Ebul Kasım tarafından kuruldu.
-Erzurum ve çevresinde kuruldu.
-İzzeddin Saltuk beyliğin en güçlü hükümdarıdır.
-Ermeniler ve gürcülere karşı başarılı savaşlar yaptılar.
- Gürcü saldırılarına karşı , duvar görevi yaptılar.
-Kuzey ve Doğu’dav bulunan devletlere karşı Anadolu’yu korudular.
   Bölgelerini imar
v ettiler.
 -Haçlılara karşı Danişmentlilerle birlikte hareket ettiler.
v
-Anadolu Selçuklu Devleti sultanı Rükneddin Süleyman Şah bu beyliğe
son vermiştir.(1202)

2)MENGÜCEKLER:
-Mengücek Gazi tarafından kuruldu.
-Erzincan,Kemah ve Divriği çevresinde kurulmuştur.
-Ermeniler ve Gürcülere karşı başarılı savaşlar yaptılar.
-Trabzon Rum İmparatorluğunun yayılmasını engellediler.
-Anadolu Selçuklu Devleti sultanu Alaaddin Keykubat bu
beyliğe son vermiştir.(1228)
-  Bölgenin Türkleşmesinde ve imar faaliyetlerinde bulundular.

3)DANİŞMENTLİLER( 1071-1177)
-Danişment Gazi tarafından kuruldu.
-Amasya,Sıvas,Tokat,Çorum,Yozgat ve Malatya cıvarında kurulmuştur.
-Anadoluda kurulan en güçlü beyliktir.
-Bizans ve Haçlılarla mücadele ettiler.
-En güçlü hükümdarları Melik Gazi dir.
-Niksar da Anadolu’nun ilk medresesini kurdular.
-  Bölgenin Türkleşmesinde ve imar faaliyetlerinde bulundular.
-A.Selçuklu Devleti sultanı II.Kılıçarslan son vermiştir.
4)ARTUKLULAR -(1102-1407)
* Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Artuk Bey ve oğulları tarafından kuruldu.Artuk Beyin oğulları tarafından kuruldu.
*Bulundukları yerlerde haçlı nüfuzunu önleyerek, bölgenin Türkleşmesini sağladılar.
 *  İlmi, dini, sosyal amaçlı bir çok eser inşa ettiler.
v
-Diyarbakır,Mardin,Hasankeyf, ve harput çevresinde kurulmuştur.
-Anadolu Beylikleri içersinde en uzun süre ayakta kalan beyliktir.
-üç kola ayrıldı:
a)Hasankeyf Artukluları:Eyyübiler son verdi.
b)Mardin Artukluları: Karakoyunlar devleti son verdi(1409)
c)Harput Artukluları:Anadolu S.D.Sultanı Alaaddin Keykubat son verdi.
-Diyarbakırda ,ulu cami.zinciriye medresesi,Mardinde babussur cami,hatuniye ve şehidiye medreseleri,harputta ulucami bunlardan kalma eserlerdir.

5)ÇAKA BEYLİĞİ :
-Çaka bey tarafından İzmir ve çevresinde kurulan bir beyliktir.
-Anadolu Türk tarihinde denizcilikle uğraşan ilk beyliktir.
-Bizans la mücadele etmişlerdir.
-Anadolu S.Devleti sultanı I.Kılıçarslan bu beyliğe son vermiştir.
ANADOLUDA KURULAN İLK TÜRK DEVLETLERİNİN ÖNEMİ:
1)Anadolunun Türkleşmesini sağladılar.
2)Anadolunun islamlaşmasını sağladılar.
3)Bulundukları bölgeleri Bizans,Gürcü ve Ermenilere karşı korudular.,Haçlılarla savaştılar.
4)Anadoluyu bayındır bir hale getirdiler:yol,köprü,han,hamam,cami,medrese,kervan saraylar yaptırdılar.
1.   Kuruldukları ve hakim oldukları sahalarda teşkilatlı ve düzenli bir Türk yerleşimi sağladılar. ( Anadolu’yu Türkleştirdiler.)
2.   Haçlılara karşı Anadolu’yu savunarak, İslam dinini korudular.
3.   Sayısız şehir, kasaba ve köy iskana açıldı. İmar edildi. Buralara Türkçe isimler verildi. Böylece Türk milli kültürü Anadolu’da yaşatıldı.
4.Cami, medrese, köprü, kervansaraylar yapılarak, Anadolu imar edildi. Türk- İslam damgası vuruldu.

Anadolu Fethini kolaylaştıran Sebepler:
1.   Fetihten önce Türklerin Anadolu’yu  tanımış olmaları
2.   Türklerin gerilla denen çete savaşlarına ve meydan savaşlarına alışık olmaları da fetihte önemli rol oynamıştır.
3.   Yeni devlet kurmuş olan Türkler, yepyeni bir iman ve azimle harekete geçtikleri sırada Bizans yıpranmaya başlamıştı.
4.   Bizans İmparatoru  IX. Konstantin’in Anadolu’nun doğusunda , Doğu Anadolu ve Fırat çevresini içine alan “ Büyük Ermenistan Krallığını”  yıkması: Bizans bu hareketi ile kendi başına büyük dertler açmıştır. Bindiği dalı kesmiştir. Çünkü Ermeni Krallığı, Bizanslılarla Selçuklular arasında bir tampon devlet vazifesi görebilirdi.
5.   Türklerin fethettikleri yerlerde halka iyi davranması
6.   XI. yy.da Bizans idari bölgelerinde idarenin bozulması: Para sıkıntısı çeken Bizans, askerlere verilen dirlikleri zenginlere satmıştı. Bu davranış idari bölgelerden gelecek asker kaynağını kurutmuştu. Bizans asker açığını ücretli askerlerle doldurmaya başlamıştı.
Türkiye Selçukluları Devletinin Yıkılmasından Sonra Kurulan Anadolu Beylikleri

Beyliğin Adı__________Merkezi_______________Kuruluş-Yıkılış Tarihi
Aydınoğulları_________Birgi_________________1299-1403
Candaroğulları________Kastamonu-Sinop_______1291-1461
Dulkadiroğulları______Elbistan-Maraş________1339-1521
Eretna Beyliği________Kayseri_______________1335-1381
Eşrefoğulları_________Beyşehir______________1288-1326
Germiyanoğulları______Kütahya_______________1300-1429
Hamidoğulları_________Bolu-Eğridir-Antalya__1300-1392
Çobanoğulları_________Kastamonu_____________1203-1320
İnançoğulları_________Ladik-Denizli_________1277-1368
Karamanoğulları_______Karaman_______________1256-1483
Karesioğulları________Balıkesir_____________1300-1336
Menteşeoğulları_______Balat-Beçin___________1300-1425
Osmanoğulları_________Bilecik-Bursa_________1299-1922
Ramazanoğulları_______Adana_________________1378-1608
Sahib Ataoğulları_____Afyonkarahisar________1285-1349
Saruhanoğulları_______Manisa________________1302-1410
Taceddinoğulları______Niksar________________1348-1428
Alaiye Beyliği________Alaiye _______________1293-1471
Kadı Burhaneddin Devleti__________Sivas_____1381-1398
Pervaneoğulları_______Sinop_________________1277-1322








 
ANADOLU SELÇUKLU

DEVLETİ




KURULUŞ DEVRİ
        Türkmenlerin Anadolu’ya göçleri 11. yüzyılda başlamış ve 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra daha da artmıştı. Alp Arslan’ın ölümünden sonra Anadolu’ya giren akıncı komutanlardan Kutalmışoğlu Süleyman ve kardeşi Mansur, Konya’dan İznik’e kadar olan bölgeyi ele geçirdi. 1075’te Bizans İmparatorluğu’nun önemli kentlerinden biri olan İznik’i aldı ve kendine merkez yaptı. Bu önemli fetihlerden sonra 1077’de Abbasi halifesinin onaylaması ile Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuş oldu.
    *Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah tarafından Anadolu hükümdarlığına tayin edilen Kutalmış'ın oğlu Süleyman Şah tarafından 1077 tarihinde kuruldu.
*Büyük Selçuklular'a bağlı olan bu devletin başkenti İznik idi.
Süleyman Şah, halife tarafından onaylanarak "Sultan" unvanı ile şereflendirildi.

Süleyman Şah Dönemi
 Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın Kökeni
*Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın uzaktan akrabasıdır.
*Şöyle ki, Süleyman Şah, Selçuk Bey’in oğlu Arslan Bey’in oğlu Kutalmış’ın oğludur. Alp Arslan ise, Selçuk Bey’in diğer oğlu olan Mikail’in oğlu Çağrı’nın oğlu’dur.
*Yani hem Süleyman Şah hem de Alp Arslan Selçuk Bey’in dördüncü kuşak torunlarıdır. *Selçuklularda, ülke ve devlet tüm hanedanın ortak malı olduğu için, Alp Arslan’ın uzaktan kuzeni olan Süleyman Şah, ülke yönetiminde söz sahibi bir komutan olmuş ve Anadolu’nun fethinde görev almıştır.

*1077 tarihinde Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdu.
*İlk önce Konya, Afyon, Kütahya'yı alarak İznik'e kadar ilerledi.
*Tarihte ilk kez Boğaz'ın Anadolu yakası Türkler tarafından kontrol altına alındı.
*1086 yılında yapılan Habur Savaşı'nda Suriye Selçuklu hükümdarı Tutuş'a yenildi ve öldü.

UYARI : Boğazın Anadolu yakası ilk defa kontrol altına alınmış ve Boğaz'dan geçen gemilerden gümrük alınmıştır.
         Bağımsızlığını ilan eden ve melik ünvanını alan Süleyman Şah, Orta Anadolu’da yaptığı fetihleri genişleterek Suriye’ye yöneldi. 1084’te Antakya’yı aldı. Antakya’nın alınması Süleyman Şah’ın İslam dünyasındaki prestijini daha da arttırdı. Süleyman Şah’ın Suriye’ye doğru
 
ilerlemesi Suriye Melik’i Tutuş’un keyfini kaçırdı (Suriye Selçuklu Meliki Tutuş, Alp Arslan’ın Melikşah’tan sonraki ikinci oğludur).
 Bu iki büyük Selçuklu soylusunun ordusu 1086’da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi.
Süleyman Şah’ın ordusu kısa süre içinde dağıldı. Süleyman Şah, sonuna kadar savaştı ve yenileceğini anlayınca canına kıydı. Alp Arslan oğlu Tutuş’un Kutalmışoğlu Süleyman’ın ölüsü başında bütün soyumuza acı çektirdik” diye ağladığı, yas ilan ettiği, Süleyman Şah’ın ölüsünü kaldırıp namazını kaldırdığına dair rivayetler vardır.Süleyman Şah’ın mezarı bugün Suriye’dedir. Mezarının başında bir Türk bayrağı çekilidir ve sürekli olarak bir Türk askeri nöbet tutmaktadır. Süleyman Şah’ın ölümünden sonra Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadolu Selçuklu Devleti’ni doğrudan kendine bağladı ve Süleyman Şah’ın oğullarını başkent Isfahan’a götürdü ve onları orada yaşmaya mecbur etti. 1092 yılında Melikşah’ın ölümü ile Süleyman Şah’ın büyük oğlu I. Kılıç Arslan Isfahan’dan İznik’e kaçtı ve Anadolu Selçuklu tahtına oturdu.
 
*I. Kılıç Arslan Dönemi
*Malikşah'ın ölümü üzerine Berkyaruk, Süleyman Şah'ın oğlu Kılıç Arslan'ı 1092'de Anadolu hükümdarlığına tayin etti.
*1096 yılında başlayan I. Haçlı Seferi'nde, İznik ve Batı Anadolu Bizanslılara verildi.

UYARI : Bu durum Bizans'ın işine gelmiş, Türklere karşı savunmayı bırakıp taarruza geçmiştir.

I. Kılıç Arslan, 1107 tarihinde Büyük Selçuklularla yaptığı savaşta Habur Irmağı'nda boğularak öldü.

UYARI : İznik 'in kaybedilmesi üzerine devletin merkezi Konya'ya taşınmıştır. Bu durum Türkler'in Batı'ya ilerleyişini bir süre engellemiştir.
I. Kılıç Arslan:
I. Kılıç Arslan Anadolu’daki egemenliğini genişletmek için mücadele etti. İzmir yöresine egemen olan Çaka Bey’i öldürüp kızıyla evlendi ve Ege bölgesine egemen oldu. Bizans saldırılarını önledikten sonra Orta Anadolu’ya yöneldi ve Danişmentlilerin elindeki Malatya’yı kuşattı. Ancak, kuşatma devam ederken Haçlı ordularının Anadolu’ya girdikleri haberini aldı. Bunun üzerine hızla İznik’e döndü. Haçlıların 1096’da İznik’i, 1097’de Eskişehir’i almaları üzerine iç kesimlere çekildi. Başkenti Konya’ya taşıdı ve Haçlılara karşı çete savaşları vermeye başladı. Çete savaşları vermesinin nedeni Haçlılara karşı koyabilecek büyüklükte ordusu olmamasıdır. I. Kılıç Arslan vur-kaç taktiklerini başarı ile uyguladığı bu çete savaşları ile Haçlı ordularını iyice yıprattı. Daha sonra, Danişmenlilerle ittifak kurarak bir Haçlı ordusunu yendi. Haçlı tehlikesi geçtikten sonra yeniden sefere çıkan I. Kılıç Arslan, doğuya sefer çıktı. Önce Danişmentlilerden Malatya’yı aldı, sonra Suriye’ye yöneldi ve Musul’u ele geçirdi. Bunun üzerine Büyük Selçuklu Sultanı Mehmet Tapar, I. Kılıç Arslan’ın üzerine bir ordu gönderdi. Habur Irmağı kıyılarında yapılan savaşı I. Kılıç Arslan kaybetti ve atı ile Habur Irmağını geçerken sulara kapıldı ve boğuldu (1107).



*I. Mesud Dönemi
*
1116 tarinde Aadolu Selçuklu Devleti'nin başına geçti.
*Bir süre Danişmentlilere bağlı olarak hareket etmek zorunda kaldı.
*1147 tarihinde II. Haçlı seferi başladı. Haçlılar bozguna uğratıldı.
*Sultan I. Mesut 1155 tarihinde vefat etti.
 
UYARI : Anadolu'daki ilk bayındırlık ve kurumlaşma hareketleri bu dönemde başlamıştır.

I. Mesud:
I. Kılıç Arslan’ın ölümü ile kısa süreli bir taht kavgası yaşandı. 1110 yılında, büyük oğlu Melikşah, 1116’da ise küçük oğlu Danişmentlilerin yardımı ile I. Mesud Anadolu Selçuklu tahtına çıktı. I. Mesut Bizanslılara karşı başarılı savaşlar yaptı. Anadolu’da Danişmentlilerin üstünlüğüne son verdi. 1147’de II. Haçlı ordusunu Ceyhan Irmağı kıyısında bozguna uğrattı. 1155 yılında başkent Konya’da öldü. I. Mesud zamanında Anadolu’da önemli eserler yapıldı.



HAÇLI SEFERLERİ

Avrupalıların XI. yüzyılın sonları ile XIII. yüzyılın sonları arasında Müslümanların elinde bulunan ve Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve dolaylarını geri almak için düzenledikleri seferlere Haçlı Seferleri denmiştir. Haçlı Seferlerinin dini. siyasi ve ekonomik nedenleri vardır.
 
Dini Nedenler
* Hıristiyanların kutsal yerleri, özellikle Kudüs'ü Müslümanlardan geri almak istemesi 
* Katolik Kilisesi'nin Ortodoks dünyasını egemenliğini altına almak istemesi
 *Fransa'da ortaya çıkan Kluni tarikatının Hıristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtması
* Din adamlarının etkisi ile Hıristiyanlarda oluşan koyu taassup 
*Papa ve din adamlarının nüfuzlarını artırmak istemeleri
 
Siyasi Nedenler
* Avrupalıların Türkleri Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz'den uzaklaştırmak istemesi
*Türkler karşısında zor durumda kalan Bizans'ın Avrupa'dan yardım istemesi
*Senyör ve şövalyelerin macera arzuları
 
Ekonomik Nedenler
* İslâm dünyasının zenginliği, Avrupa'nın fakirliği
* Avrupalıların doğudan gelen ticaret yollarına hakim olmak istemeleri
 *Avrupa'da toprak sahibi olmayan soyluların toprak elde etmek istemeleri
 * Avrupalıların doğunun zenginliklerine sahip olmak istemeleri
 
I.Haçlı Seferi (1096- 1099)
Papa II.Urban ve Piyer Lermit'in çabalarıyla Avrupa'da kalabalık bir ordu hazırlanmıştı. Anadolu'ya ilk gelenler düzensiz gruplardı ve I. Kılıçarslan tarafından yok edilmişlerdir. Ancak bu grubun ardından şövalye, kont ve düklerden oluşan bir ordu Anadolu'ya girdi. Türkiye Selçuklularının merkezi İznik kuşatıldı. Kılıçarslan İznik'i boşaltmak zorunda kaldı. Haçlılara karşı başarı ile mücadele eden Kılıçarslan, Haçlıları çok kalabalık olmalarından dolayı durduramamıştır. Antakya'yı da işgal eden Haçlılar, 1099'da Kudüs'ü Fatımilerden aldılar.
 I. Haçlı Seferi sonunda;
 • Kudüs Haçlıların eline geçti.
• İznik ve Batı Anadolu Bizans'ın eline geçti.
 • Anadolu   Selçukluları   İznik'i kaybedince Konya'yı başkent yaptılar.
• Haçlılar ellerine geçirdikleri Antakya, Urfa, Trablusşam, Sur, Yafa, Nablus gibi   şehirlerde feodalite rejimine dayanan dukalık ve kontluklar kurdular.
*Bu sefer sonuç alabildikleri tek seferdir
 
II.Haçlı Seferi (1147-1149)
Musul Atabeyi İmadeddin Zengi Urfa'yı 1144'te Haçlılardan aldı. Ardından Halep ve Şam da alınınca Kudüs Krallığı Papa'dan yardım istedi. Papa'nın çağrısı i!e Alman imparatoru III. Konrad ile Fransa Kralı VII. Lui ayrı yollardan Anadolu üzerine sefere çıktılar. iki ordu da Anadolu Selçukluları tarafından bozguna uğratıldılar. Ordularının büyük kısmını kaybeden iki kral Şam'a saldırdılar fakat başarılı olamadılar.
*I.haçlı seferine katılmayan kralların bu sefere katılmalarının sebebi   I.haçlı seferinde soyluların elde ettikleri   ekonomik ve siyasi güçe ulaşma istekleridir
 
III.Haçlı Seferi (1189- 1192)
*Mısır'da devlet kurmuş olan Selahaddin Eyyûbi, mücadelesinde başarılı olarak 1187'de "Hıttin" denilen yerde Haçlıları yendi.
 *Kudüs dahil olmak üzere Suriye'nin büyük bir bölümünü Haçlı istilasından kurtardı.
*Kazanılan bu zaferler, Avrupa'da duyulunca, her yerde dini propagandalar yapıldı.
*Alman İmparatoru Frederik Barbaros, Fransa Kralı Filip Ogüst ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar komutası altındaki yeni Haçlı orduları harekete geçtiler.
 *Alman İmparatoru 100.000 kişilik ordusu ile Anadolu'ya girmiş ve Anadolu Selçuklulan'nda taht mücadelesi olmasından faydalanarak Silifke'ye kadar gelmiş, fakat burada boğulunca ordusunun önemli bir bölümü dağılmıştır.
*Deniz yoluyla gelen ingiltere Kralı Aslan Yürekli Rişar ve Fransa kralı Filip Ogüst Akka kalesini kuşatarak aldılar.
 *Bundan sonra iki kralın arası açıldı ve Fransa kralı ülkesine döndü. *Bölgede iki yıl daha kalan Aslan Yürekli Rişar Kudüs'ü alamayınca, Selahaddin Eyyûbi ile Yafa ve Sur arasındaki bölgenin Haçlılarda kalması ve Haçlıların silahsız Kudüs'ü ziyaret edebilmeleri şartıyla anlaşma yaparak gen döndü.
 
IV.Haçlı Seferi (1204). *Filistin'deki Yafa ve sahil şeridindeki bazı kaleler Eyyûbilerin eline geçince Papa bütün Hıristiyanları sefere çağırdı.
*Haçlılar bu defa deniz yolunu kullanmak istediler. Venedik ile anlaştılar.
 *Bu sırada Bizans'ta taht kavgaları sürüyordu. İmparator olmak isteyen Aleksi Angelos Haçlılardan çeşitli vaadlerle yardım istedi.
*Papanın muhalefetine rağmen İstanbul'a gelen Haçlılar tahttan indirilen İzak ve oğlu Aleksi'si imparator ilan ettiler ve İstanbul'u yağmaladılar.
 *İstanbul halkının ayaklanarak imparatoru ve oğlunu öldürmesi üzerine Haçlılar, İstanbul'u işgal ederek Latin İmparatorluğu'nu kurdular (1204).
 *İstanbul'dan kaçan Bizans soyluları İznik Rum İmparatorluğu'nu (1204 - 1261) ve Trabzon Rum İmparatorluğu'nu (1204 -1461) kurdular.
 *İznik Rum İmparatorluğu 1261 yılında Latin İmparatorluğu'nu yıkarak Bizans'ı tekrar canlandırmıştır.
 
V.Haçlı Seferi (1217-1221)
Papa Avrupa krallarını Kudüs'ü kurtarmak için yeni bir Haçlı seferine çağırdı. Bu çağrıyı sadece Macar kralı kabul etti. Dalmaçya kıyılarından hareketle Akka'ya gelen Macar kralı, Filistin içlerine sokulmak istemiş, ancak başarısız olarak geri dönmüştür. Akka'da kalan Haçlılar bir ara Dimyat'ı aldılarsa da Eyyûbilerin sıkıştırması sonucu Akka'ya geri döndüler.
 
VI.Haçlı Seferi (1228)
Papa'nın çağrısı üzerine Alman İmparatoru II. Frederik, deniz yolu ile Akka'ya geldi (1228). Bu sırada Eyyûbiler iç mücadeleler ile uğraşıyorlardı.
Haçlılar bundan yararlanarak Sayda ve Kudüs'ü kuşattılar. Haçlılarla başa çıkamayacağını anlayan Eyyûbi Hükümdarı Melik Adil, Haçlıların Kudüs'te serbestçe oturma şartını kabul ederek on yıllık bir anlaşma yaptı (1229). Böylece Haçlılar amaçlarına ulaştılar. Ancak Filistin'e kadar inen Harzemşahların Haçlıları yenmesiyle Eyyûbiler Kudüs'ü yeniden ele geçirdiler (1244).
 
VII.Haçlı Seferleri (1248)
Kudüs tekrar Türklerin eline geçince Papa yeniden Hıristiyanları sefere çağırdı. Ancak Avrupalılar seferlerden bıkmışlardı. Sadece Fransa Kralı Sen Lui sefere çıktı. Sen Lui de Eyyûbi Hükümdarı Tu-ranşah'a esir düştü. Önemli miktarda kurtuluş parası vererek Fransa'ya dönebildi.
 
VIII.Haçlı Seferi (1270)
Fransa Kralı Sen Lui kardeşinin kışkırtmalarıyla son Haçlı Seferine çıktı. O sırada Tunus'tan kalkan Arap korsanları doğuya giden Hıristiyan gemilerine zarar veriyordu. Bu yüzden Tunus'a sefer düzenleyen Sen Lui ve ordusunun yarısı veba salgını nedeniyle öldü.
 
HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI
Dini Sonuçlar
• Avrupa'da Kiliseye ve din adamlarına duyulan güven sarsıldı.
• Skolastik düşünce zayıfladı.
 • Kilise ve Papanın otoritesi sarsıldı.
 
SİYASİ SONUÇLAR  
 • Seferler sırasında binlerce Senyör ve şövalyenin çoğu öldü. Sağ kalanların bir kısmı da topraklarını kaybetti. Böylece feodalite rejimi zayıfladı.
 •Merkazi krallıklar güç kazanmaya başladılar.
•Feodalitenin zayıflamasıyla köylüler çeşitli haklar elde ettiler.
•Türklerin batıya doğru ilerleyişleri bir süre için durdu
 •Bizans. Bati Anadolu’daki toprakların bir kısmını ele geçirdi. 
•Haçlılar ile yapılan mücadeleler İslâm dünyasını Moğol saldırılan karşısında güçsüz
bıraktı.
 Ekonomik Sonuçlar
 • Doğu - batı ticareti gelişti.
• Marsilya, Cenova, Venedik gibi Akdeniz limanları önem kazandı.
• Avrupalılar dokuma, cam ve deri işleme sanatını öğrendiler.
 • Papaların ve kralların seferlere mali destek sağlamak için İtalyan bankerlerine başvurmaları bankacılığı geliştirdi.
 • Avrupa'da hayat standartları yükseldi. Ticaretle uğraşmaya başlayan şehir halkı zenginleşerek burjuva sınıfını oluşturdular.
 • Anadolu, Suriye ve Filistin ekonomik bakımdan zarar gördü.
Teknik Sonuçlar
• Pusula, barut, kağıt ve matbaa Avrupa'ya götürüldü. Bunlar Avrupa'da bilim ve teknik alanında gelişmelere yol açtı.
• Avrupalılar İslâm Medeniyeti'ni yakından tanıdılar ve faydalandılar.
 • Avrupa'da kültür hayatı canlandı.

*II. Kılıç Arslan Dönemi
*
I. Mesut'un 1155 tarihinde ölümü üzerine oğlu II. Kılıç Arslan başa geçti.
II. Kılıç Arslan hükümdarlığının ilk yıllarında kardeşleri ile taht kavgası yapmak zorunda kaldı. Onları yendi ve ülkede güvenliği sağladı.
*Bizans ile anlaşarak batı sınırını güvence altına aldı. Daha sonra doğuya yönelerek Danişmentliler beyliğini tamamen ortadan kaldırdı.
*1157 yılında Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması üzerine Büyük Sultan” ünvanını kullanmaya başladı.
* Bizanslılar Anadolu Selçuklularının giderek güçlenmesi ve Türkmen akınlarının artması üzerine anlaşmayı bozdu. Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos büyük bir ordu ile Anadolu Selçuklularının üzerine yürüdü. 1176 yılında Denizli yakınlarında yapılan Miryokefalon Savaşı’nda Bizanslılar yenildi. I. Manuel Komnenos esir düştü. II. Kılıç Arslan, savaş tazminatı ödemek ve Selçuklulara biraz toprak vermek koşulu ile imparatoru serbest bıraktı.

 UYARI : Bir daha Anadolu için "Türkler'in işgali altındaki ülke" deyimi kullanılmadı.

 
*Miryakefalon'dan sonra Türkler'in Anadolu'ya yerleşmesi kesinleşti.
*1178 tarihinde Danişmenliler Beyliği'ne son verildi.
*II. Kılıç Arslan, 1192 yılında öldü. Selçuklu tahtına Gıyaseddin Keyhüsrev geçti.
*Rükneddin Süleyman Şah Dönemi
*Rükneddin Süleyman, 1192 tarihinde tahta geçen Gıyaseddin Keyhüsrev'i tanımayarak, 1196 tarihinde başa geçti.
*Bizans'ı vergiye bağladı, Çukurova Ermenilerini Torosların güneyine çekilmeye zorladı.
*Saltuklu Beyliği'ne son verdi. Süleyman Şah, 1204 tarihinde öldü.

UYARI : Bu tarihten itibaren Anadolu Selçukluları Gürcülerle komşu oldu.

*I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi
*Süleyman Şah'ın 1204 yılında ölümü üzerine tahta Gıyaseddin Keyhüsrev yeniden geçti.
*Karadeniz seferi sonunda Trabzon Rum Devleti'ni yendi.
*Akdeniz seferi sonunda Antalya'yı aldı.

UYARI : Anadolu Selçukluları ilk kez Akdeniz'e indi. Antalya ithalat ve ihracat yapılan yer haline geldi. Ticareti geliştirmek amacıyla Venedik'le ilk defa ticaret anlaşması yaptı.

*İlk defa bir ticaret anlaşması Venediklilerle bu dönemde yapıldı.
*Gıyaseddin Keyhüsrev 1211 tarihinde öldü.


*I. İzzeddin Keykavus Dönemi
*
Gıyaseddin Keyhüsrev'in 1211 yılında ölmesi üzerine tahta geçti.
*Trabzon Rum İmparatorluğu'nu yenerek Sinop'u fethetti.
*Böylece Anadolu Selçukluları ilk defa Karadeniz'e ulaştı.
*Kıbrıs Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti ile ticaret antlaşmaları imzaladı.
*I. İzzettin Keykavus 1220 yılında öldü.


*Alaaddin Keykubat Dönemi
*İzzettin Keykavus'un 1220 yılında ölümü üzerine tahta geçti.
*Kırım'a bir donanma göndererek Kırım'ın Suğdak Limanı'nı fethetti.

UYARI : Anadolu Selçuklu Devleti böylece ilk deniz aşırı sefer yapmış oldu. Karadeniz ticareti tam güvenliğe kavuştu.

*1228'de Mengücek Beyliğine son verdi.
*1230 tarihinde Yassı Çimen Savaşı'nda Harzemşahları yendi.

UYARI : Bu savaşın tek olumsuz yönü Anadolu'yu Moğol istilasına açık hale getirmesidir. Bunun nedeni Harezmşahların Anadolu Selçukluları ile Moğollar arasında tampon bölge olmasıdır. Bu tampon bölge ortadan kalkınca Anadolu Moğollarla komşu oldu.
*I. Alaaddin Keykubat 1237 yılında bir ziyafet esnasında zehirlenerek öldü.
 


 
YIKILIŞ DÖNEMİ
*Alaaddin Keykubat'ın ölümü üzerineoğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.
*Asya'da başlayan Moğol istilası bir çok Türkmen boyunun Anadolu'ya göç etmesine neden oldu.
*Baba İshak, 1240 tarihinde devlete karşı ayaklandı.
*1242 yılında Moğollar, Anadolu'ya girdi.
*1243 yılında Kösedağ Savaşı'nda Selçuklular yenildi.
                                                                        *II. Gıyaseddin'in ölümü üzerine Rükneddin Kılıç Aslan tahta geçti.

II.RUKNEDDİN KILIÇ ARSLAN 
*Memlük hükümdarı Baybars Anadolu'yu Moğol baskısından kurtarmak için Anadolu'ya gelerek Moğolları yenilgiye uğrattı.
 
Anadolu (Türkiye) Selçuklu Devleti

Oğuz Türklerinin Üçoklu Kınık boyuna mensup Selçuklu hükümdar ailesinden Süleyman Şah tarafından, Anadolu'da kurulmuştur. Malazgirt Zaferi'yle, Anadolu kapılarını Türklere açan Sultan Muhammed Alparslan, bu savaşa katılan kumandan ve Türkmen reislerine, Anadolu'yu Türkleştirme ve İslamlaştırma görevini verdi. Bunlardan, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunu olup, Anadolu'daki fetih harekâtından sonra Antakya'dan Anadolu'ya girdi. 1074 yılında Konya ve havalisini mahallî Rum despotlarından alarak, fetihlere devamla İznik önlerine geldi. 1075 senesinde İznik'i fethederek, emrindeki kuvvetlerin merkezi yaptı. Böylece Türkiye Selçuklu Devletinin temeli atılmış oldu.
Süleyman Şah, Bizans'ın mahallî ve merkezî tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgede hakimiyetini güçlendirdi. İznik'te yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu'ya gelen Türkmenlerin birleşmesini temin edip, doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerine sebep oldu. Bölgede Türk nüfusunun artarak devletin güçlenmesiyle; Bizans'ın kötü idaresi, bitmek bilmeyen iç savaşlar ve isyanlar sebebiyle perişan olan yerli halk da, Süleyman Şah'ın idaresinde huzur ve sükûna kavuştu. Bu sayede Anadolu Selçuklu Devleti, sağlam bir temele oturdu. Hürriyet ve adalete kavuşan yerli halk, kısa zamanda seve seve Müslüman oldu. Çeşitli gayelerle bölgeye gelen Türkmenleri emrinde birleştiren Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu'da birlik ve hakimiyetini güçlendirmek, Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanmaya çalışan Ermeni gruplarına mani olmak için harekete geçti. 1082 yılında Çukurova'ya giden Süleyman Şah, Adana, Tarsus ve Misis dahil tüm bölgeyi zaptetti. 1084'te Hıristiyanlardan Antakya'yı aldı. 1086'da Suriye Selçuklu meliki Tutuş'la yaptığı savaşta yenildi ve savaş meydanında vefat etti. Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın yanına gönderildi. Devlet bir süre Süleyman Şah'ın İznik'te vekil bıraktığı Ebü'l-Kasım tarafından yönetildi.

Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 1092'de vefatından sonra, İran'dan kaçarak gelen Kılıç Arslan, İznik'te merasimle karşılanıp, Türkiye Selçuklu tahtına çıkarıldı.

I. Kılıç Arslan, tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırdı. İznik'i mamur bir duruma getirdi. İçte otoriteyi sağladıktan sonra, hemen gazâ ve akınlara başladı. Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslıları bu bölgeden çıkardı. Batıyı emniyete aldıktan sonra doğuya yöneldi ve 1096 yılında Malatya'yı kuşattı. Fakat, bu sırada Haçlıların Batı Anadolu'ya girmesi üzerine, I. Kılıç Arslan, kuşatmayı kaldırıp hızla geri döndü.

Avrupa'daki meşhur imparator, kral, prens, derebeyi ve şövalyelerin büyük bir taassupla katıldıkları Haçlı Seferlerinin ilki 1096-1099 yılları arasında yapıldı. I. Kılıç Arslan, Haçlıları, vur-kaç taktiğiyle imha etti. Ancak, İznik elden çıktığı için, Konya'yı payitaht (başkent) yaptı. Bizans imparatoruyla antlaşma imzaladıktan sonra, doğu fetihlerine başladı. 1103 senesinde Malatya'yı ele geçirdi. Daha sonra Musul'u da topraklarına kattı. Emir Çavlı, Artukoğlu İlgazi ve Suriye meliki Rıdvan'ın kuvvetleriyle Habur Nehri kenarında yaptığı muharebede yenilerek, nehre düşüp boğuldu. Kılıç Arslan'ın büyük oğlu, Musul valisi Şehinşah, Emir Çavlı tarafından esir alınarak İsfahan'a götürüldü.

I. Kılıç Arslan'ın ölümü ve oğlunun esir düşmesi, Türkiye Selçuklularını çok sarstı. Düşmanları bunu fırsat bilerek, ülke topraklarına saldırdı. Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini işgale başladılar. Bu durum karşısında Türkler, İç Anadolu'ya doğru çekilmek zorunda kaldılar. 1110 yılında esaretten kurtulan Şehinşah, Konya'ya gelerek tahta geçti. Şehinşah'ın ve Kayseri emîri Hasan Beyin büyük gayretlerine rağmen, Bizanslıların zulmünden kaçan Batı Anadolu'daki Türklerin, Orta Anadolu yaylalarına çekilmesi durdurulamadı.

1116 yılında Danişmendliler, Sultan Şehinşah'ı tahttan indirip, Şehzade Mesud'u sultan ilan ettiler. Sultan Mesud, Danişmendli tahakkümünden kurtulmaya, Bizanslıları Anadolu'dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı. 1182 yılında, Batı seferine çıktı. Sonra doğuya seferler düzenledi. Bizanslılar, Türklerin Batı Anadolu'da ilerlemelerini durdurmak için, İmparator Manuel komutasında bir orduyla Konya üzerine yürüdüler. Bu tehlikeli durum üzerine, Sultan Mesud'un oğlu II. Kılıç Arslan, Aksaray'da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun karşısına çıktı. Bizans ordusunu, pusu ve taarruzlarla 1145 senesinde ağır bir yenilgiye uğrattı.

Bu sırada İkinci Haçlı Seferiyle Anadolu'ya giren Avrupalılar da, Türk kılıçları önünde duramadı. Selçuklu ordusu, Haçlılar karşısında büyük başarılar elde etti. Bu zaferler, istikrar ve yükselme devrini tekrar başlattı. Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hıristiyanların bir çoğu, Bizans yerine Türk idaresine bağlandı. Bir çok eser inşa ettiren Sultan Mesud, kırk yıl saltanatta kaldıktan sonra, 1115 senesinde vefat etti. Yerine oğlu II. Kılıç Arslan tahta çıktı. O da babasının yolunda giderek, büyük hamleler yaptı. Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, ekonomik ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı. Doğu seferine çıkarak, devletin hudutlarını Fırat nehrine kadar genişletti. Bizanslılar ve yardımcı kuvvetlere karşı, 1176 Miryokefalon (Düzbel/Karamukbeli) Meydan Savaşı'nı kazanarak, Anadolu'yu yurt edinen Türklerin bölgeden atılamayacağını ispatladı. Akıncılarını, Batı Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi. 1182 yılında, Uluborlu, Kütahya ve Eskişehir havalileri fethedildi. Denizli ve Antalya kuşatıldı. Danişmend arazisi ve Çukurova zaptedildi.

Kazanılan zafer ve başarılarla siyasî birlik ve sınır emniyeti sağlandı. Ekonomik ve kültürel yükselme başladı. Bir süre sonra II. Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını mazeret gösterip istirahata çekildi. Sahip olduğu toprakların idaresini onbir oğlu arasında taksim etti. Kendisi Konya'da büyük sultan olarak kaldı. Oğullarının her biri bir vilayette yönetimi ele aldı. Bu sırada Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü zaptetmesi, Üçüncü Haçlı Seferinin başlamasına sebep oldu. Anadolu'dan geçmeye çalışan kalabalık Haçlı ordusu, şehzadelerin direnişiyle karşılaştı. Yaptıkları çete harpleriyle Haçlı ordusuna büyük kayıp verdirdiler. Fakat çok kalabalık olan Haçlıların bir kısmı, Filistin'e ulaştı.

II. Kılıç Arslan, 1192 senesinde Konya'da vefat etti. Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Fakat, kardeşleri onun iktidarını kabul etmeyince, aralarında saltanat mücadelesi başladı. Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya'yı zaptetti ve saltanatını ilan etti. Birliği sağladıktan sonra Bizans'ı tekrar senelik vergiye bağladı. İç mücadelelerden yararlanarak hudut tecavüzlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı. Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum'a kadar gelince, Doğu Seferine çıktı. 1201 yılında, Saltuklu Devletine son verdi. Artuklular ve Mengücüklerden aldığı yardımla, Erzurum'dan Gürcistan üzerine sefere çıktı. Sarıkamış yakınlarında, Gürcü-Kıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu. Tekrar Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz 1204 tarihinde vefat etti. Konya'da Künbedhane'ye defnedildi. Yerine oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Fakat çok geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan'ın yerine, tekrar Türkiye Selçukluları sultanı oldu.

Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak için, Bizanslılar ve Ermenilerle mücadele etti. Dördüncü Haçlı Seferiyle (1204) İstanbul, Latin hakimiyetine girdi. Bizans hanedanı Anadolu'ya kaçıp, İznik ve Trabzon'da iki devlet kurdu. Bizanslılar, Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını kapattılar. Gıyaseddin Keyhüsrev, ticaret yolunu açmak için, 1206 yılında sefere çıktı. Bizanslıları bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açtı. Ertesi sene Akdeniz sahillerine inerek Antalya'yı fethetti. Bu sırada akıncı beyleri, Batı Anadolu'da bir çok yeri aldı. Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı. Bizans ordusu ile, 1211 senesinde Alaşehir'de yapılan muharebede Selçuklu ordusu büyük zafer kazandı. Savaş bittikten sonra, Gıyaseddin Keyhüsrev, meydanı dolaşırken bir düşman askeri tarafından şehit edildi. Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti.

İzzeddin Keykavus, saltanatının ilk yıllarında taht mücadelesini halletti. Daha çok iktisadî meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Kervansaray, cami ve medreseler inşa ettirdi. Verem hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Viranşehir'de vefat etti. Sivas'ta yaptırdığı darüşşifanın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti.

Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak geçti. Anadolu'nun emniyeti içi başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine karşı hudutlarda tedbir aldı. Bu işleri sırasında fetihlere de devam etti. Askerî ve ticarî önemi büyük olan Kolonoras kalesini muhasara altına aldı. 1221 senesinde kaleyi fethetti. Buraya, sultanın ismine nispetle Alâiye denildi. Moğol tehlikesine karşı tahkim ve askerî tedbirler yanında diplomatik yola da başvuruldu. Moğol Ögedey Kağan'a elçi gönderip barış yaptı. Alâeddin Keykubad, saltanatı zamanında Türkiye Selçuklu Devletini, Moğol istilâ ve zulmünden korudu. Alâeddin Keykubad, 1 Haziran 1237 tarihinde Kayseri'de vefat etti. Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine rağmen, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246), Moğollara Kösedağ'da yenilince (Temmuz-1243), devletin yıkımı başladı. Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan devrede (1243-1308), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti. 1259'da, Kızılırmak hudut olmak üzere devletin ikiye ayrılması, 1262'de Karamanlılar'ın isyan ederek Konya üzerine yürümeleri, 1276'da Moğollara karşı Hatıroğlu İsyanı, 1277'de Mısır Memlûk Sultanı Baybars'ın, Hatıroğlu'nu desteklemek için Anadolu'ya girip Kayseri'ye kadar gelmesi, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 1277'de Konya'da yeni bir sultanı tahta çıkartma girişimiyle, Cimri hadisesi gibi çeşitli siyasî, ekonomik ve sosyal çalkantılar meydana geldi. Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü başlayınca, Moğol zorbalığının önüne geçmek için Türk beyleri ve Anadolu halkının yer yer mücadelesi görüldü. Çökmekte olan devletin yıkıntıları üzerinde çeşitli Oğuz boyları, Türkmen ve kumandanlar, beylikler kurmaya başladı. Bu beyliklerden, Bizans hududunda kurulan Osmanlı Beyliği'nin, Batı Hıristiyan âlemine açık fütuhat cephesiyle diğerlerinden farklı stratejik mevkide bulunması; o yönde sürekli genişleme imkânı bulduğu gibi, dar ve sıkışık beyliklerin reislerine yerine göre dostça, bazen de baskı yaparak, bütün Anadolu'yu kendi idaresinde toplamasını, 20. yüzyılın başlarına kadar üç kıtaya hakim olmasını sağladı.

Anadolu Selçuklu Devleti toprakları üzerinde Moğollar, Haçlı istila hareketi neticesi gibi korkunç katliam, yıkım ve dehşet saçıcı hadiselerle bölgeyi işgal ettiler. Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14. yüzyılın başında yıkıldı. Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14. yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hakimiyeti başlayıp, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaraları kapamaya çalıştı.

Türkiye Selçuklularını, Oğuzların Üç Oklar kolunun Kınık boyuna mensup Selçuklular kurup yönettiler. Devlet teşkilatı, sağlam bir esasa sahipti. Türkiye Selçukluları; Karahanlı, Büyük Selçuklu ve Abbasîlerin yanında diğer Türk ve İslam devletlerinin teşkilatlarından da büyük ölçüde faydalandılar. Bunları mükemmel bir şekilde kendi bünyelerine uydurdular. Sultanlar, devletin idaresinde hissedilen ihtiyaçlara göre teşkilatlarını genişlettiler ve zaman zaman da yenileme yoluna gittiler. Devletin, hanedan mensupları arasında bölüşülmesinin; bölünmeye ve saltanat mücadelesine sebep olduğu görüldü. II. Kılıç Arslan'dan sonra merkeziyetçilik geliştirildi.

Devlet, önceki Türk hakimiyetlerinde olduğu gibi, hanedanın ortak sorumluluğu altındaydı. Devleti idare eden hükümdarın ise, hanedan mensubu olması şarttı. İsimleri Türkçe ve İslamî idi. Ayrıca, halife ve âlimler tarafından künye ve lakaplar verilirdi. Tahta yeni çıkan sultanlar, halifeye hükümdarlıklarını tasdik ettirirler, adlarına hutbe okutur ve para bastırırlardı. Savaşlarda veya herhangi bir gezide, hakimiyet alâmeti olarak, sultanların başları üstünde, atlastan veya altın işlemeli kadifeden yapılmış bir çetr (şemsiye) tutulur, daima yanında hazır bulunan kös, sultanın kapısında günde beş kez nevbet çalardı. Vilayetlerdeki meliklerin, günde üç nevbet çaldırma hakları vardı. Sultanlar, haftanın belli günlerinde devlet erkânını ve emîrleri huzurlarına kabul eder ve onların görüşlerini alırlardı. Sultan iktaların dağıtılması, kadıların (hakim) tayini, devlete bağlı beylik ve sultanlıkların başına geçenlerin tayinlerini onaylar, hükümete karşı işlenen cürümlerle uğraşan yüksek mahkemeye de başkanlık ederdi. Devletin idaresi, birinci derecede sultana ait olmakla birlikte, bizzat kendisi mevcut kanunlara uyardı. Sultan, adalet mekanizmasının sağlıklı olması için, haftada iki gün halkın derdini dinlerdi.

Sultanlar, sarayda otururdu. Sarayda Hacibü'l-Hüccab, Üstadüddâr, Silahdar, Emîr-i Alem, Câmedâr, Taştâr veya Âbdâr, Emîr-i Çaşnigîr, Emîr-i Ahur, Emîr-i Şikâr, Emîr-i Devât, Emîr-i Mahfil, Serheng-i Nedîm, musahip görev yapardı. Bunlar, sultanın en emniyetli adamları arasından seçilir ve her birinin emrinde askerî kıtalar bulunurdu.

Ordu; Gulamân-ı Saray, hassa ordusu, hânedâna mensup meliklerin kuvvetleri, Türkmen kuvvetleri, tâbi kuvvetler, ücretli askerler ve donanmadan oluşurdu. Ordunun ve idarenin esasını, mahallinde çiftçilerin ödediği vergilerle beslenen Türk iktâ askerleri teşkil ederdi. Orduda, dinî vazifeleri görmek ve gazâ ruhunu canlı tutmak maksadıyla âlim, derviş ve mutasavvıflar bulunurdu. Silah olarak, ok, yay, kılıç, kargı, çomak, gürz, mızrak, topuz, nacak, mancınık, merdiven, seyyar kule kullanılırdı. Ordudaki birlikler, çeşitli bayrak, tuğ ve alem taşırlardı.

Adlî Teşkilat: Türkiye Selçuklularında, şer'î davalara her şehirde bulunan kadılar bakardı. Konya'da oturan baş kadıya Kâdı'l-kudât denirdi. Bu kadılar, tereke (miras), hayrat işleri ve vakıfların idaresine bakarlardı. Selçuklularda örfî davalara bakan mahkemeler de bulunurdu. Bu mahkemeler, asayiş, devlet âmirlerine itaatsizlik ve siyasî suçlar gibi davalara bakarlardı. Bu örfî mahkemelerin başında, emîr-i dâd bulunurdu. Kadıların verdikleri hükme itiraz edilemezdi. Ancak yanlış verilen bir hüküm olursa, diğer kadılar tarafından altı imzalanarak, sultana arz edilirdi. Kadıların yüksek medrese tahsili görmüş, İslam ahlakıyla ahlâklanmış kimseler olması şarttı. Müftîler, Hanefî mezhebine göre fetva verirlerdi.

Eğitim, Kültür ve Edebiyat: Anadolu Selçuklu sultanları, kültür ve medeniyet hizmeti için, ilme ve âlimlere değer verdiler. Bir ilim ocağı olan medreselerde eğitim ve öğretim ücretsizdi. Vakıf gelirleri, onların geçimini temin ederdi. Medreselerde İslam ilimlerinden; tefsir, hadîs, hadîs usulü, kelâm, kelâm usulü, fıkıh, fıkıh usulü ve tasavvuf yanında, matematik, astronomi, tıp ve felsefe gibi bilimler de öğretilirdi. Genellikle, medresenin yanında, dârüşşifa denilen hastane, cami, kütüphane, zâviye, kervansaray, imaret de bulunurdu. Bunlar da birer ilim irfan yuvasıydı. İslam ülkelerinden bir çok âlim, Anadolu'daki ilim yuvalarına gelip ders verdiler. Başta sultan olmak üzere devlet adamlarından ve halktan iyi muamele gördüler. Türkiye Selçuklu Devletini, ilim ve irfan yuvası haline getiren değerli âlimlerin arasında; Şihabüddin-i Sühreverdî, Necmeddîn-i Râzî, Muhyiddîn-i Arabî, Ahmed Fakîh, Mevlânâ Celaleddîn-i Rumî, Hacı Bektaş-ı Velî, Sadreddîn-i Konevî, Safiyyüddîn Muhammed Urmevî, Siracüddîn Mahmud Urmevî, İzzeddîn Urmevî, Celaleddîn Habîb, Sadeddîn-i Ferganî, Fahreddin Irakî, Kadı Burhaneddin, Kutbeddîn-i Şirazî, Ahî Evran, Ebu Hamid Kirmanî, Şems-i Tebrizî, Muhammed Behaüddîn Veled, Seyyid Burhaneddin Muhakkık Tirmizî, Şeyh Hüsameddin Çelebi, Mevlanâ Muhyiddîn Kayserî, Şeyh Edebâlî, İbn-i Türkmanî, İbrahim-i Hemedanî, Cemaleddin-i Aksarayî gibi devrin en seçkin âlimleri vardı.

Anadolu'da Türkmenler, Türkçe konuşup, sözlü ve yazılı edebiyat eserleri meydana getirdiler. Dinî ve bazı edebî eserlerde Arapça ve Farsça kullanıldı. Halkın büyük çoğunluğu Türkçe konuşurdu. Daha sonraları Türkçe, edebiyat dili haline geldi. Ahmed Fakîh, Hoca Dehhanî, Hoca Mesud, Yunus Emre, Türkçe şiirler söyleyip yazdılar. Yunus Emre, şiirdeki büyük kudreti ve tasavvuf aşkıyla, Türkçe'nin en güzel, en iyi örneklerini verdi. Göçebeler arasında, Oğuznâme ve Dede Korkut destanlarıyla gâziler arasında çok rağbet bulan Danişmendnâme ve Battalnâme, bu dönemde sözlü edebiyattan yazılı edebiyata intikal etti. Mevlanâ Celaleddin-i Rumî ve oğlu Sultan Veled, insanlara doğru yolu gösteren ve nasihat veren eserlerini Farsça yanında Türkçe'yle de yazdılar.

Ticaret: Türkiye Selçukluları, Anadolu'yu Müslüman ve gayrimüslim kavimler arasında bir köprü haline getirdiler. Dünya ticaret yollarını açıp, tedbirler aldılar. Ticarî ilişkileri zorlaştıran engelleri kaldırıp, ülkenin bir çok yerinde kervansaraylar yaptırdılar. Yolcuların, buralarda hayvanları ile birlikte üç gün ücretsiz kalma ve yemek yeme hakları vardı. Buralara gelen Müslüman ve gayrimüslim, zengin-fakir, hür-köle bütün misafirlere aynı yemeğin verilmesi ve eşit muamele yapılması esastı. Kervansaraylar ve hanlar külliye halinde olup, hepsinin cami ve kütüphanesi vardı.

Anadolu Selçuklu Sultanlarının Tahta Çıkış Tarihleri

Kutalmışoğlu Süleyman Şah / 1076
Ebü'l-Kasım'ın nâibliği / 1086
Birinci Kılıç Arslan / 1092
Fetret Devri / 1107-1110
Şehinşah (Melikşah) / 1110
Birinci Rükneddin Mesud / 1116
İkinci Kılıç Arslan / 1155
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (Birinci Hükümdarlığı) / 1192
Rükneddin Süleyman Şah / 1196
Üçüncü Kılıç Arslan / 1204
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (İkinci hük.) / 1205
Birinci İzzeddin Keykavus / 1211
Birinci Alâeddin Keykubad / 1220
İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev / 1237
İkinci İzzeddin Keykavus / 1246
Ortak İktidar / 1249-1254
Birinci Keykavus / 1254
Dördüncü Kılıç Arslan (Ülkenin bir bölümünde) / 1257
Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev / 1266
İkinci Gıyaseddin Mesud (Birinci hük.) / 1284
Saltanat Mücadelesi / 1296-1298
Üçüncü Alâeddin Keykubad / 1298
İkinci Gıyaseddin Mesud (İkinci hük.) / 1302
Beşinci Kılıç Arslan / 1310
Moğol Valisi Timurtaş'ın Türkiye Selçukluları saltanatına son vermesi / 1318


Türkiye Selçukluları Devletinin Yıkılmasından Sonra Kurulan Anadolu Beylikleri

Beyliğin Adı__________Merkezi_______________Kuruluş-Yıkılış Tarihi
Aydınoğulları_________Birgi_________________1299-1403
Candaroğulları________Kastamonu-Sinop_______1291-1461
Dulkadiroğulları______Elbistan-Maraş________1339-1521
Eretna Beyliği________Kayseri_______________1335-1381
Eşrefoğulları_________Beyşehir______________1288-1326
Germiyanoğulları______Kütahya_______________1300-1429
Hamidoğulları_________Bolu-Eğridir-Antalya__1300-1392
Çobanoğulları_________Kastamonu_____________1203-1320
İnançoğulları_________Ladik-Denizli_________1277-1368
Karamanoğulları_______Karaman_______________1256-1483
Karesioğulları________Balıkesir_____________1300-1336
Menteşeoğulları_______Balat-Beçin___________1300-1425
Osmanoğulları_________Bilecik-Bursa_________1299-1922
Ramazanoğulları_______Adana_________________1378-1608
Sahib Ataoğulları_____Afyonkarahisar________1285-1349
Saruhanoğulları_______Manisa________________1302-1410
Taceddinoğulları______Niksar________________1348-1428
Alaiye Beyliği________Alaiye _______________1293-1471
Kadı Burhaneddin Devleti__________Sivas_____1381-1398
Pervaneoğulları_______Sinop_________________1277-1322
 

 



 
 




 






 
ANADOLU
 
SELÇUKLULARINDA KÜLTÜR

VE MEDENİYET


Devlet Yönetimi

-Anadolu Selçuklu Devleti'nde hükümdarlara 'Sultan' ünvanı verilmiştir.'Melik' unvanı taşıyan hükümdar oğulları illerin yönetiminden sorumlu tutulmuştur.
'Atabey' adı verilen eğitmenler tarafından yetiştirilen meliklerin bağımsızlıklarını ilan etmelerini engellemek amacıyla yetkileri sınırlı tutulmuştur.

-Anadolu Selçuklu Devleti'nde ülke işleri 'Divan'da görüşülmüş ve yürütülmüştür.

-Ülkenin hükümdar ailesinin ortak malı sayılması,taht kavgalarına ve parçalanmalara yol açmıştır.

Görevlileri:

-Vezir-i Azam: Sultanın Yardımcısı
-Naip:Hükümdar vekili
-Müstevfi:Mali işlerin sorumlusu
-Pervaneci:Tımar dağıtımının ve toprak işlerinin sorumlusu.
-Emir-i Dad:Adalet işlerinin sorumlusu
-Kad'i Leşker:Askeri davaların sorumlusu
-Reis'ül Bahr(Emir'ül Sevahil): Donanma Sorumlusu

Divan Çeşitleri

-Vezaret Divanı: Devletin genel işlerinden sorumlu divandır.Başkanı vezir-i azamdır.

-Pervane Divanı-ikta(dirlik) topraklarının dağıtıldığı divandır.

-İşraf Divanı-Devlet kurumlarını denetleyen divandır.

-Tuğra Divanı:İç ve dış yazışmalardan sorumlu divandır.

-Arz Divanı: Savunma işlerinden sorumlu divandır.

-İstifa Divanı:Maliye işlerinden sorumlu divandır.

-Niyabet-i Saltanat Divanı:Hükümdarın ülkede olmadığı ya da seferde olduğu dönemde devlet idaresini yürüten divandır.

ORDU

Türkmenler:Uçlarda sınırları koruyanlardır.Daima savaşa hazır durumdaydılar.

İkta ordusu:İkta topraklarının geliriyle oluşturulurdu.

Gulam(Hassa Ordusu): Devşirme sistemiyle yetiştirilen maaşlı merkez ordusudur.

Yardımcı Kuvvetler
:Bağlı beyliklerden savaş sırasında gönderilen kuvvetlerdir.

Ücretli Askerler: Savaş zaman ı geçici olarak görev yaparlardı.(Bu yapılanma Büyük Selçuklularda yoktur)

Donanma:
Anadolu Selçukluları'nda güçlü bir donanma bulunuyordu.Donanmanın başında Emir'ül Sevahil (Reis'ül Bahri) adlı görevli bulunuyordu.

EKONOMİ

Selçuklularda esnaflar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak için AHİLİK TEŞKİLATI oluşturulmuştur.Dini ve ekonomik yönü olan ahilik teşkilatının faaliyetleri şunlardır:

-Devletle esnaf arasındaki ilişkiyi düzenlemek
-Mesleki eğitim vermek,özellikle kalfalık,çıraklık eğitimi vermek
-Haksız rekabeti önlemek,
-Ürünlerin kalitesini ve fiyatlarını kontrol etmek
-Cihat anlayışıyla İslamiyet'i yaymak
-Tüketici Haklarını koruma
ktır...
MİMARİ

Dini Mimari (Cami,Medrese,Anıt Mezar )

CAMİİLER :

-ULU CAMİİ : (DİYARBAKIR)-Şam'daki Emevi Camii'nin kubbesiz bir uygulamasıdır.

-ALAEDDİN CAMİİ : (KONYA)-Anadolu Selçukluları'ndan kalma EN ESKİ camiidir.

-ALAEDDİN CAMİİ (NİĞDE)

-ULU CAMİİ (DİVRİĞİ) : Mengücekliler tarafından yapılmıştır.

-ULU CAMİ (MALATYA)

-SAHİP ATA CAMİİ (KONYA ) :1283 yılında külliyeye dönüştürülmüştür.

-EŞREFOĞLU CAMİİ (BEYŞEHİR) : Ahşap camiilerin en büyük ve ilk şeklini koruyan camii örneğidir.Eşrefoğulları tarafından yapılmıştır.

-ARSLANHANE CAMİİ (ANKARA) :Alçı,çini ve mozaik birlikte ilk kez kullanılmıştır.


MEDRESELER :

-Yağıbasan Medresesi(Niksar) :Anadolu'da tarihi bilinen EN ESKİ medresedir.Danişmentliler tarafından yapılmıştır.

-Çifte Medrese (Kayseri) :Medrese-şifahane olmak üzere iki bölümdür.Şifahane bölümünü Gevher Nesibe Hatun yaptırmıştır.Anadolu'da EN ESKİ hastane olması bakımından önemlidir.

-Huand Hatun Medresesi (Kayseri):Anadolu Selçuklularının camii,medrese,kümbet,hamamdan oluşan ilk yapı topluluğudur.(külliye)

-Sırçalı Medrese (Konya)

-Karatay Medresesi (Konya)

-İnce Minareli Medrese (Konya )

-Çifte Minareli Medrese (Erzurum)

-Caca Bey Medresesi(Kırşehir) :Başlangıçta rasathane olarak yapılmış,sonradan medreseye dönüştürülmüştür.

-Üç Medrese (Gök Medrese,Buruciye,Çifte minareli medrese) (Sivas) :Anadolu Selçuklu sanatının klasikleri arasında sayılırlar.

NOT:Medreseler,Anadolu Selçuklu Mimarisinin dikkate değer yapı türlerindendir.Din bilimleri,felsefe,matematik,tarih,tıp ve astronomi gibi bilimlerin okutulduğu öğretim kurumlarıdır.

ANITMEZAR (Kümbet,Türbe)

-Melik Gazi Kümbeti (Kırşehir)

-Mama Hatun Kümbeti (Tercan,Erzurum)

-II.Kılıçarslan Kümbeti (Konya)

-Döner Kümbet (Kayseri)

-Emir Saltuk Kümbeti (Erzurum) :Anadolu'nun EN ESKİ anıtsal mezar yapısıdır.
NOT:Anıt mezar mimarisini çarpıcı biçimde yansıtan merkezlerden birisi de Bitlis 'in Ahlat ilçesidir.
Sivil Mimari (Kervansaray-Saray-Darüşşifa)

KERVANSARAYLAR :

-Anıtsal boyuttaki kervansarayların son örneği,IĞDIR'DAKİ IĞDIR HAN KERVANSARAYI'DIR.(XIII.YY'IN SONU )

-EVDİR HAN

-KIRKGÖZ HANI

-ÖRESUN HAN

-ÇİFTLİK HAN

-EZİNE PAZAR HAN

-SULTAN HAN

-ZAZADİN HAN

-SARI HAN

-ALTINAPA HAN

-ÇAY HAN

-İSHAKLI HAN

-AĞZIKARA HAN

SARAYLAR :

Kubadabad Sarayı (Beyşehir Gölü Kıyısı )

Keykubadiye Köşkü (Kayseri)

DARÜŞŞİFA (HASTAHANE-BİMARHANE)

-Kayseri Çifte Medresesi (Kayseri ) (Anadolu selçuklu devleti)

-Gevher Nesibe Hatun Darüşşifası (Kayseri ) (Anadolu s.d )


-İzzettin Keykavus Şifahanesi (Konya) (Anadolu selçuklu devleti)

-Muineddin Pervane Darüşşifası (Tokat) (Anadolu Selçuklu Devleti )
 











 
IV. DİĞER TÜRK İSLAM DEVLETLERİ
1) Tolunoğulları Devleti (868 - 905)
Mısır’a vali olarak atanan Tolunoğlu Ahmed Mısır'da ilk Türk - İslam devleti olan Tolunoğulları Devletini kurdu (868). Suriye'yi de egemenlik altına alan Tolunoğulları Mısır'da tarım, ticaret ve imar faaliyetlerine önem verdiler. Tolunoğulları kendilerinden sonra Mısır'da bin yıl sürecek Türk hakimiyetinin öncüleri oldular.
2) İhşidiler Devleti (935 - 969)
Mısır’da vali olarak görev yapan Toğaçoğlu Muhammed tarafından İhşidiler Devleti 935’te kuruldu. Fatimiler bu devlete 969'da son verdiler.
3) Eyyubiler Devleti (1174 - 1250)
Zengilerin Mısır’a yardım amacıyla gönderdiği Şirkuh, Fatimiler Devletini yıkarak, Mısır’a hakim oldu. Yerine geçen Selahaddin Eyyubi bağımsızlığını ilan etti (1174).
Selahaddin Eyyubi Mısır’ı egemenliği altına aldıktan sonra Haçlılarla mücadele etti. Başta Kudüs olmak üzere Suriye’deki birçok şehri Haçlılardan geri aldı. Kudüs Krallığına son verdi (1187). Selahaddin Eyyubi’nin ölümünden sonra iç karışıklıklar çıktı. Devlet zayıfladı ve ordudaki memlük askerleri Eyyubiler Devletine son verdiler (1250).
4) Memlükler Devleti (1250 - 1517)
Memlük komutanı Aybeg tarafından Mısır’da kuruldu. Hicaz, Suriye ve Anadolu'nun güney bölgelerini de egemenlikleri altına aldılar.
Devlet yönetimi babadan oğula geçen bir saltanat şeklinde olmamıştır. Yönetim tek bir hanedanın elinde olmayıp, askeri gücü eline geçiren komutanlar ve emirler hükümdar olmuşlardır. Memlükler, Mısır'da Türk - İslam kültürünü kalıcı hale getirmişlerdir. Baharat Yolu ve Akdeniz ticareti ile zenginleşmişler ve devlet teşkilatında Büyük Selçukluları örnek almışlardır. Memlük Devleti, Yavuz Sultan Selim'in 1517 Ridaniye Savaşıyla Mısır'ı ele geçirmesi üzerine yıkıldı.
5) Harzemşahlar Devleti (1097 - 1231)
Büyük Selçuklular'ın Harezm valisi olan Anuştigin tarafından 1097’de kurulmuştur. Büyük Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla Selçuklu topraklarının büyük bir kısmını ele geçirerek imparatorluk haline geldiler.
Alaeddin Muhammed döneminde Cengiz Hanla yaptıkları savaşta yenildiler ve Harzemşahlar Devletinin topraklarının büyük bir kısmı Moğolların eline geçti. Alaaddin Keykubad ile 1230’da yaptıkları Yassıçemen Savaşında yenilmeleri üzerine güçlerini kaybeden Harzemşahlar, Moğollar tarafından 1231’de ortadan kaldırıldı.
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET
Türk - İslam kültür ve medeniyeti Selçuklular döneminde olgunlaşmıştır. Selçuklular Türk devlet geleneğinin temel yapısını bozmadan İran ve İslam devlet yapısından faydalanarak Türk-İslam Devlet Teşkilatını kurmuşlardır. Bu devlet teşkilatı Selçuklulardan sonra kurulan bütün Türk devletlerine örnek olmuştur.
a. Devlet Yönetimi
İlk Türk - İslam devletlerinde İslâm’dan önceki Türk devletlerinde olduğu gibi ülke hükümdar ailesinin ortak malı kabul edilmiştir. Bu nedenle sık sık taht kavgaları yaşanmış ve Türk-İslam devletlerinin ömürleri kısa olmuştur.
Türk-İslam devletlerinde para bastırmak ve hutbe okutmak hükümdarlık ve bağımsızlık işareti olarak kabul edilmiştir.
Ülke hükümdar tarafından yönetilirdi. Hükümdara devlet işlerinde yardımcı olmak üzere vezirler bulunurdu. Önemli devlet işleri Divan’da görüşülerek karara bağlanırdı. Divan’da alınan kararlarda son sözü söyleme hakkı hükümdara aittir. Bu durum divan’ın bir danışma meclisi niteliğinde olduğunu ve devlet yönetiminin monarşi olduğunu gösterir.
a. Ülke Yönetimi
Türk-İslam devletlerinde ülke çeşitli bölge ve eyaletlere ayrılmıştır. Bu yönetim birimlerinin başında merkezden atanan hanedan mensubu melikler, şehzadeler ve askeri valiler idareci olarak görev yapmıştır. Özellikle Büyük Selçuklular ve daha sonraki Türk-İslam devletlerinde merkezi yönetim gelişmiş ve merkezi otoriteye önem vermişlerdir. Bundan dolayı Karahanlılar dışında diğer Türk-İslam devletlerinde ikili devlet teşkilatı görülmez.
b. Hukuk: Devlet yönetiminde daha çok Türk Töresi uygulanırdı. Fakat yapılan işlerin İslam Hukukuna uygun olmasına dikkat edilirdi. Bundan dolayı devletlerin teokratik bir özelliğe sahip olduğu görülmektedir.
Hukuk sistemi İslam Hukukuna dayanıyordu. Adalet işlerini kadılar yürütmektedir. Gayrimüslimlere İslam Hukuku doğrudan uygulanmaz, kendi aralarındaki davalara kendi mahkemeleri bakardı. Fakat gayrimüslimler devlet memuru ve asker yapılmamışlardır.
d. Ordu
Karahanlılarda ordu tamamen Türklerden oluşturmuştur. Gaznelilerde, ordunun büyük bir kısmını Türk askerlerle Gulam (köle) olarak alınıp yetiştirilen askerler oluşturmuştur. Harzemşahlarda, ordunun esasını Tımarlı Sipahiler meydana getirmiştir. Ayrıca kölelerden meydana gelen bir Hassa Ordusu da mevcuttu.
Selçuklu ordusu, dönemin en büyük ve en güçlü ordusudur.
1) Gulam-ı Saray: Küçük yaşta çeşitli milletlerden alınarak yetiştirilen maaşlı askerlerden oluşan ve sultana bağlı olan ordudur. Osmanlılarda kapıkulu askerleri gibi.
2) Hassa Ordusu: Türk boylarından seçilerek oluşturulan atlı birliklerdir. Bunlara maaş yerine ikta verilirdi.
3) Eyalet askerleri: Askeri valilerin, Meliklerin ve idarecilerin emrindeki özel birliklerle, sipahiyan olmak üzere ikiye ayrılır.
4) Türkmenler: Sınır boylarında yaşayan Türkmenlerdir. Görevleri sınırları korumaktır.
5) Yardımcı kuvvetler: Selçuklu Devletine bağlı devletlerin, sultanın isteği üzerine savaş zamanında gönderdiği askeri kuvvetlerdir.
e. Sosyal ve Ekonomik Hayat
Türklerin bir kısmı İslamiyet’ten önceki gibi göçebe hayata devam etmişler ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Köylerde oturanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Şehirlerde oturanlar ise ticaret ve zanaatla uğraşmışlardır.
Karahanlılar ve Selçuklular, tüccarların konaklaması için ticaret yolları üzerine han, hamam ve kervansaraylar yapmışlardır. Tarım geliştirilmiş, bataklıklar kurutulmuş ve sulama kanalları yapılmıştır.
f. Yazı, Dil ve Edebiyat
Karahanlılarda resmi dil Türkçe’dir. Bu dönemde Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı Divan-ı Lügat’it Türk ve Edip Ahmet Yükneki’nin yazdığı Atabetü’l-Hakayık önemli eserlerdir.
Gaznelilerde ve Selçuklularda yazışmalarda ve sarayda Farsça, bilimde ise Arapça kullanılmıştır. Halk arasında konuşma dili Türkçeydi. Gazneliler’in en önemli eseri Firdevsi’nin Şehnâmesi’dir. Selçuklular’dan günümüze Nizam-ül Mülk’ün Siyasetnamesi, Ahmet Yesevi’nin Divan-ı Hikmet’i kalmıştır.
g. Bilim ve Sanat
Dünya tarihinde ilk defa burslu eğitim sistemi Karahanlılar döneminde uygulanmıştır. Selçuklular döneminde çok sayıda medreseler yapılmış ve bilime daha çok önem verilmiştir. . Bu medreseler içinde Bağdat’taki Nizamiye Medresesi en ünlüsüdür
Medreselerde Kur’an-ı Kerim, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Siyer, Kelam gibi dini bilimlerin yanında Matematik, Astronomi, Tıp, Kimya, Coğrafya, Tarih, Felsefe ve Mantık gibi pozitif bilimler okutulurdu.
Bu medreselerden yetişen birçok ünlü bilim adamı dünya kültür ve medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Bunlar tıpta İbn-i Sina, felsefe, matematik, fizik ve astronomi alanında Farabi, matematik, fizik ve coğrafyada El Biruni, kelam ve tefsir alanında Gazali, matematik ve felsefe alanında Harezmi, matematik, tıp ve tarih alanında Ömer Hayyam eserler vermişlerdir.
İlk Türk İslam devletleri medrese, kervansaray, kümbet, minyatür, cami, saray, kaleler yapmışlar. Hattatlık, oymacılık, kakmacılık, nakkaşlık, çinicilik alanında güzel eserler vermişlerdir.


BAK,GÖR,İNCELE.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol