Toplum yaşayan bir varlıktır.Bunun için zamana ve duruma göre toplumun ihtiyaçları değişir.Bu değişime göre toplumlar değişmek ve gelişmek zorundadır.Bu gelişimi hızlandıran,toplumlarda durgunluğu gideren,doğmaların oluşmasını engelleyen,daima gelişmeyi öngören ilke inkılapçılıktır.
Atatürk'e göre inkılap ulusal bir enerji ve çağdaşlaşma için bir dinamizimdir.Bundan dolayı da inkıllapçılığı bir ilke olarak belirtmiştir.Çağdaşlaşma mücadelesinde inkılapçı uygulamalara sahip çıkılmasını,bu alandaki girişimlerin korunmasını,geliştirilmesini istemiştir.Ve yeni ihtiyaçlar karşısında ise yeni inkılapçı çözümlere gidilmesini ön görmüştür.O,eskiye değil,daima ileriye yönelmiştir.Ona göre toplumsal,siyasal,teknik her çeşit yeniliğe açık,olmak gereklidir.O,yapılanın yalnızca muhafazasını değil,kalıplaşıp,kemikleşmeyi ve işlevini yitirmeyi değil,çağın ve toplumun değişen ve gelişen ihtiyaçlarına göre gelişen dinamik bir inkılapçılık anlayışını ortaya koymuştur.
İnkılapçılık ,Atatürkçülüğü donmaktan,doğma olmaktan kurtaran,barışçı ve demokratik bir ilkedir.Tüm inkılabın yaşaması ve gelişmesinin ,çağın gelişmesi doğrultusunda,ilmin klavuzluğunda Türkiyenin daima ileriye gitmesini sağlayacak ilkedir.
Atatürk, yurdumuzun dört bir yandan düşma işgaline uğradığı bir sırada ,Türk milletinin içine düştüğü en umutsuz bir çıkmazdan,düşmanların elinde paramparca olmuş bir durumdan kurtaran,kapitülasyonları yırtıp atan,memleketi kurtarırken yepyeni hüviyette milli egemenliğe dayalı bir devlet kuran,memleketi felaketten felakete sürükleyen çürümüş saltanat düzenine son veren,Cumhuriyeti ilan edip Türk ulusunu çağdaş uygarlık yörüngesine sokan,devrimlerini sürdürerek de Türk uluısunu çağdaş uygarlığın üzerineçıkarmayı hedefleyen, büyük bir asker ve devlet adamıdır.
Atatürk düşmanı İzmir'de denize döktükten sonra düşmandan kurtarılmış yurdu ayakta tutmanın ve yüzyıllarca korkunç bir sefalet içinde çırpınmış olan Türk milletini batının mutlu ulusları seviyesine çıkarmanın tek yolunun gerilik ve hurafeler üzerine kurulu bir toplum düzeninin topyekün değiştirmekle mümkün olacağını söylüyordu.Bunun içinde devrimlere devam etti.
Atatürk, her biri bir operasyon olan devrimleriyle,durgun,statik bir bünyeden canlı,dinamik bir vücut çıkarmıştır.Bu operasyonlar;Saltanatı,Halifeliği,Şer'iye, Mahkemelerini,Medreseyi,eski giyimi,tekkeleri,türbeleri,harem görüşünü,eski yazı ve rakamları,onlarla birlikte hayat görüşünü kaldırıp,onların yerine
Cumhuriiyeti,hukukta,eğitimde,kıyafette,ölçülerde,çağının yeniliklerini,kadın hakkını,laikliği,yeni yazıyı,yeni hayat görüşünü,çağdaş bilim ve tekniği,v.b. getirdi.Böylece orta çağ kurumlarını tasfiye ederek,Türk toplumunu ümmet görüşünden ,millet bilincine ulaştırdı.
TÜRK DEVRİMLERİNİN AMACI:
Atatürk devrimleri çeşit ve yoğunluluğa sahip bir konudur.Ancak,bu devrimleri temelde birleştiren ve tümünü belli bir yöne çeviren ana erek Atatürk'ün işaret ettiği ''Çağdaşuygarlık düzeyine hatta üzerine ulaşmaktır.Toplumsal,siyasal,eko nomik,kültürel alanlarda karşılaşılan sorunların çözümünde bu bu erek yani kılavuz bu olmalıdır.
Atatürk devrimlerin amacını şöyle açıklamaktadır:''Yapmakta olduğumuz imkılapların gayesi,Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamiyle asri(modern)ve bütün anlam ve şekilleriyle medeni bir toplum haline ulaştırmaktır.İnkılabımızın ana ilkesi budur.''
30 Ağustos 1924 deki Dumlupınar konuşmasında da : ''Milletimizin hedefi,milletimizin ülküsü,bütün dünyada tam anlamı ile uygar bir insan topluluğu olmaktır. Uygarlık yolunda yürümek ve başarı kazanmak ,hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde duraklayanlar veya bu yol üzerinde ileriye değil,geriye bakmak bilgisizliğini gösterenler genel uygarlığın coşkun seli altında boğulmaya mahkumdurlar.''sözleriyle çağdaş uygarlığın kaçınılmaz bir hedef hedef olduğunu göstermiştir.Bu hedefin inkılabın esas ilkesi olduğunu,bu hakikati kabul etmeyen zihniyetleri tarumar etmek zorunludur diyerek Türk inkılabının başarılmasında ,ulusun yükselmesinde ve bunun gerçekleşmesindeki kararlılığını ve inancını belirtmiştir.
TÜRK DEVRİMİNİ HAZIRLAYAN NEDENLER:
13. Yüzyılın başlarında kurulan Osmanlı devleti,kurulduğu dönemde ve 15.16.yüzyılda siyasal ,toplumsal ve kültürel bakımdan çok ileri bir düzeye ulaşmış olmasına rahmen 16. Yüzyılın sonlarından başlayarak önce duraklama sonra gerileme daha sonrada parçalanma sürecine girmiştir.Alınan tüm önlemlere,yapılan reformlara rağmen çağın gerisinde kalan Osmanlı devletini kurtarmak mümkün olmamıştır.Birinci dünya harbinden sonra bu gerçek çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Avrupalı sömürgeci güçlerin,Osmanlı topraklarını işgal etmeleri,istanbul'a asker göndermeleri,kimi azınlık unsurların bağımsız devlet kurma girişimleri Osmanlı devletinin sonunun geldiğini göteriyordu.Ancak,Atatürk'ün de vurguladığı gibi''onuru,kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyük''olan Türk ulusu,yüzyıllardan beri bağımsız yaşamaya alışmış bir ulus olduğu için ülkesinin yok edilmesine, bağımsızlığının elinden alınmasına, onurunun zedelenmesine izin veremezdi.Nitekim ortaya atılan İngiliz koruyuculuğu,Amerikan güdümü düşüncelerine itibar etmemiş''ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti''kurarak varlığını sürdürmeye karar vermiştir.''Ya bağımsızlık ya ölüm''parolası etrafında toplanarak ,Atatürk'ün önderliğinde kendi özgücüne dayanarak, ulusca bir istiklal savaşı başlatmıştır.
Türk istiklal hareketi Türk'ün zaferi ile sonuçlanmıştır.Bu savaş,bir yandan işgalci güçleri ana yurttan kovmayı öte yandan Türk devrimlerini gerçekleştirmeyi amaçlıyordu.Savaşın birinci kısmı Lozan Andlaşmasıyla bitmiştir. İkinci bölümü de Atatürk'ün ölümüne kadar sürmüştür.
TÜRK İNKILABININ KAYNAĞI:
İnkılabın gerçekleşmesinde kaynak ulustur ve en sağlam yol ulusun bilinçlendirilmesidir.İnkılap idare-i maslahatçılıkla yapılmaz.İnkılabın yerleşmesi için devletin güçlü ve ülkenin huzur içinde olması gerekir.
TÜRK DEVRİMLERİNİN AMACI:
Atatürk devrimleri çeşit ve yoğunluluğa sahip bir konudur.Ancak,bu devrimleri temelde birleştiren ve tümünü belli bir yöne çeviren ana erek Atatürk'ün işaret ettiği ''Çağdaşuygarlık düzeyine hatta üzerine ulaşmaktır.Toplumsal,siyasal,eko nomik,kültürel alanlarda karşılaşılan sorunların çözümünde bu bu erek yani kılavuz bu olmalıdır.
Atatürk devrimlerin amacını şöyle açıklamaktadır:''Yapmakta olduğumuz imkılapların gayesi,Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamiyle asri(modern)ve bütün anlam ve şekilleriyle medeni bir toplum haline ulaştırmaktır.İnkılabımızın ana ilkesi budur.''
30 Ağustos 1924 deki Dumlupınar konuşmasında da : ''Milletimizin hedefi,milletimizin ülküsü,bütün dünyada tam anlamı ile uygar bir insan topluluğu olmaktır. Uygarlık yolunda yürümek ve başarı kazanmak ,hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde duraklayanlar veya bu yol üzerinde ileriye değil,geriye bakmak bilgisizliğini gösterenler genel uygarlığın coşkun seli altında boğulmaya mahkumdurlar.''sözleriyle çağdaş uygarlığın kaçınılmaz bir hedef hedef olduğunu göstermiştir.Bu hedefin inkılabın esas ilkesi olduğunu,bu hakikati kabul etmeyen zihniyetleri tarumar etmek zorunludur diyerek Türk inkılabının başarılmasında ,ulusun yükselmesinde ve bunun gerçekleşmesindeki kararlılığını ve inancını belirtmiştir.
TÜRK İNKILABININ FARKLI ÖZELLİKLERİ:
Atatürk Türk inkılabını şöyle tanımlamaktadır:''Türk İnkılabı nedir?Bu inkılap,kelimenin ilk anda akla getirdiği ihtilal anlamından başka,ondan daha geniş bir değişmeyi anlatır.Bugünkü devletimizin şekli asırlardan beri gelen eski şekilleri bertaraf eden en gelişmiş şekli olmuştur.,...büsbütün yeni kurumlar vücuda getirerek eski hukuki esasları temelinden yıkmak teşebbüsündeyiz.''
Türk inkılabı, Türk milletinin yedi bin yıllık tarihinin en büyük olayı olmuştur.Tarihte gördüğümüz hiçbir inkılap da,Türk inkılabının güç koşulları içinde başlamamış ve gelişmemiştir.Örneğin Fransız inkılabı kendi iç bünyesinde başlamış ve başarıya ulaşmıştır.Oysa Türk inkılabının başarılması için yenilmesi gereken üç büyük engel vardı.Birincisi:Birinci dünya harbinde galip olan büyük devletlerin ve batı kamuoyunun, yüzyıldan beri süren Türklerin istiklalden yoksun bırakılması düşüncelerinin sonucu olarak ,Türkiyeyi işgal eden ve yağmalayan askeri,moral gücünü yenmek gerekiyordu.İkincisi:İşlevini yitirmiş olan Osmanlı kurumlarını tasfiye etmek,yaşama olanağı kalmamış eskiyi devam ettirmeye çalışan paslanmış gelenekleri kaldırmak.Üçüncüsü ise; en son bütün bunların yerine çağdaş dünya ihtiyaçlarını karşılayacak kurumlar getirmek.Bütün bu güçlükleri Atatürk'ün önderliğinde yenen Türk ulusu ,başarıya ulaşmıştır.Bu başarıdan dolayı dünyanın da en görkemli devrim hareketi olarak kabul edilen bu olay,Avrupalılarca ''Türk Mucizesi'' olarak ifade edilmiştir.
Bu zafer 20. Yüz yılın ikinci büyük olayı olmuştur.İlki 1917 Rus İhtilalidir.Bu ihtilalinin sonuçları bugün hala tartışılmaktadır.Fakat Türk devrimi hala tartışmasız önemini korumaktadır.
Her devrimin üzerinde yükseldiği düşünceler vardır.Bunlar o devrime can verir.Belli bir düşünceye ,dolaylı-dolaysız dayanmayan devrimin oluşması olanaksızdır.Sadece eskiyi değiştirmek amacına yönelik olup da,bu iş yapıldıktan sonra toplumsal kurumların ne biçimde yenileceklerin ilkeleri belirtilmezse,o zaman yapılan,bir devrim değildir. Türk devriminin düşünce temelini oluşturacak hazırlıklar toplumumuzda pek o kadar eskiye uzanmaz.Fakat,bu devrime temel olacak ilkelerin bulunmadığı anlamına gelmez.Tam tersi,uzun bir düşünce hazırlığı olmamasına rağmen,Atatürk'ün devrimlerine esas olan Atatürk ilkeleridir.
Bundan dolayı Türk inkılabı kendine özgü bir dünya görüşü içinde,orjinal bir yöntem ile gerçekleşmiştir.Bu bakımdan ,ulusu doğmatizm ve ölü geleneklerden uzaklaştıran,gerçekçi ve pratik olan,.Taklitçi olmayan,Ulusal birlikle amaca gidilmesini kabul eden,birleştirici ve bütünleştirici özellikleri vardır.Bunun yanında İlkeler olaylara aktarılmaktan çok,olaylar ve ilkeler birlikte gelişmiştir.Soyut ,mantık noktasından değil ilmin esasını oluşturan,çağın gereksinmeleri ve koşullarının etkisinde,ilmi bir kaynaktan hareket ile vucut bulmuştur.
Mutlakiyet şeklinden meşrutiyete,meşrutiyetten Cumhuriyete geçiş 18. Yüzyıldan beri başlayarak bütün dünyaya yayılmakta olan bir siyasi gelişmedir.Bu gelişme eski siyasi şekillerin direnişleri ile karşılaştığı için çağında mücadeleci olmuş ve devrimlerle gerçekleştirilmiştir.Siyasi şekil değişikliği değişik şekillerde olmuştur.Siyasi şekil değişikliği sosyal bünyenin değişmesiyle birlikte olmuşsa buna yalnız siyasi değil,geniş anlamda sosyal devrim denmiştir.(Fransa devrimi gibi)Yalnız sosyal devrim her yerde aynı derecede derin olmamıştır.Hatta Fransada bile yıkılan bazı eski kurumlar bir süre sonra tekrar kurulmuştur.Fakat Meksika veya Güney Amerika Cumhuriyetlerinin doğuşunda siyasi devrim, bütün sosyal gelişme sosyal kurumlarının tam değişmesi şeklinde olmamıştır.Bunun yanında 20 nci yüz yılın 2 nci yarısında ard arda doğan Afrika devletlerinde Cumhuriyet şeklini alan siyasi devrimlerin daima sosyal gelişme ile birlikte meydana gelmediği görülmüştür.(Uganda,Gana,Konga v.b)
Türk devrimi bu değişimlere benzemez.1908-1923 arasında mutlakiyetten Cumhuriyete doğru hızlı değişim bu örneklere benzememektedir.Bir sosyal yapı,bir kültür çevresi değişmesiyle birlikte meydana gelmiştir.Bu Türk milletine özgü bir değişme yoludur.Siyasi ve sosyal devrimler birlikte yapılmış ve ayrılmaz bir bütün oluşturmuştur.
Türk devrimi bir zihniyet ve kültür devrimi olmuştur.Bu devrimin dünyada eşi benzeri yoktur.Çağın bilim,teknik,düşünce,felsefe,sanat,kısacası tüm yaşam görüşü benimsenerek alınmış,fikren ve şeklen ,tepeden tırnağa bir değişim sağlanmış,toplumsal ilerlemeyi engelleyen kurumlar bir bir kaldırılmış,çağdaş kurumlar oluşturulmuştur.Böylece doğu kültür alanından batı(çağdaş) kültür alanına geçilirken ,ümmet toplumundan millet toplumuna da geçilmiştir..Bu değişim Atatürk'ün kültür anlayışıyla,ulusal kültürün ulusalda derinleştirilmesi,evrenselle de bütünleştirilmesiyle gerçekleştirilmiştir.
Atatürk Türk inkılabını ,Fransız devrimiyle karşılaştırarak:''Fransız inkılabı bütün dünyaya hürriyet fikrini yaymıştır ve bu fikrin halen esas menbaı bulunmaktadır.Fakat o tarihten beri insanlık gelişmiştir.Türk demokrasisi Fransa ihtilalinin açtığı yolu izlemiştir.Lakin kendisine has seçkin özelliğiyle gelişmiştir.''diyerek farklılığı ifade etmiştir.
Türk İnkılabı,bir hükümetin devrilmesi,bir rejimin değişmesi değildir.Onunla bir despotun tacı değil,bir esaret döneminin tahtı yıkılmıştır.Bu devrim ,milletlerdeki akıl,özgürlük ve ilerleme dostlarının bayramı ve bütün dünyayı kapsayacak bir zaferin güvenilir ilk belirtisi olmuştur.Türk istiklal savaşı nasıl ki,sömürge halinde yaşayan ezilen uluslara bağımsızlık örneği ise,Türk inkılabı da çağdaşlaşma örneği ile tüm dünyanın takdirini kazanmıştır.
Türk devriminin ,diğer büyük devrim hareketlerinden ayrıldığı batılı bilim adamlarınca da belirtilmiştir.Örneğin,George Duhamel;''diğer devrimlerin hiç birisi dil ve yazı gibi konulara el atmamış,ulusların bilim felsefesini ve düşünce yöntemlerini değiştirmemiştir;ama Türk devrimi,Türk milletinin alın yazısını değiştirme yükünü üzerine almıştır.'',yine Moris Duverger ise
''Türk devrimi,Türk tarihinin yalnızca bir kesiti değildir;o aynı zamanda,politik bir sistem haline gelmiştir.Bu politik sistem,henüz kati olarak tarif edilmemekle birlikte,üçüncü dünya için önemli bir anlam taşımaktadır.Moskova ya da Pekin'e yanaşmayan,batıya doğru yönelmeyi arzulayan az gelişmiş toplumlar için,bu arzularını gerçekleştirecek yöntemleri ortaya koyan bir politik sistemdir.''demişlerdir.
Türk devrimi,tarihimizde örnekleri bulunan islahat hareketlerinin yarattığı zemin ve özlem üzerinde yapılmış, kökten hamleler olmakla beraber,onlardan da farklıdır.Bunların ilki;Atatürk'ten önceki islahat hareketleri,daha ziyade askeri zaruretler ve dış faktörlerin etkisi altında batılaşmaya zorlanan bir toplumun kökten yön değiştirmeye karar veremeden doğu ile batıyı uzlaştırma gayretinin bir verimidir. Atatürk tarihimizde ilk defa bu uzlaştırmanın gerçekleşmesinin bir hayal olduğuna inanmış ve milletimizi,bütün kurumlarıyla batı uygarlık ailesinin bir uzvu haline getirme ilkesine dayanmıştır.İkincisi;Atatürk'ün gerçekçiliğidir.Milli,demokraritik,akılcı ve laik bir dünya görüşüne sahip olmasıdır.Bu görüşünü memlekete yerleştirmek ,devletin bütün kurumlarını bu görüşle yeniden düzenlemek.Milleti sadece kurtarmak için değil ,aynı zamanda ona ebedi ve özgür yaşama ,fikri ve ruhi kabiliyetini son haddine kadar geliştirme olanakları kazandırmayı amaçlamış olmasıdır.Üçüncüsü;Cumhuriyet öncesi islahat hareketleri,daha ziyade müesseselerde düzeltmeler yapmak veya hükümeti ve bazı şahısları değiştirmek amacına yönelik olmuştur. Halbuki Atatürk'ün önderliğinde yapılan devrimimiz,bütün müesseselerimizde ve dünya görüşümüzde toptan bir değişme meydana getirmiştir.Onun için ,aslında milli bir hareket olduğu halde,sömürgecilikten kurtulmak isteyen bütün halklar için örnek olmuş bir dünya hareketi,tam anlamıyla beşeri bir davranış olmuştur.Hind,Pakistan,Tunus,Cezayir mücahitlerinin göğüslerinde Atatürk'ün resmini taşımaları bunun belgesidir.Dördüncüsü;Cumhuriyet öncesi islahat hareketleri ,hükümdarların veya bir küçük aydın grubunun eseri olduğu halde devrimimiz büyük kitlelerin dahi bir lider etrafında toplanmasıyla başarılmıştır.Millet yalnız dış düşmanlara karşı değil,kendi müesseselerinde köhnemiş olanlarına karşı isyan ettirilerek sonuçlandırılmış olmasıdır.
Atatürk,Atatürk İnkılabı sözünü red edip,Türk inkılabı denilmesi istemiştir.Çünkü İnkılabın beşeri bir olay olduğunu,siyasal,sosyal,ekonomik toplumsal değişmeleri belirttiğini,bu sebeple de kişilerin adıyla anılamayacağını önemle vurgulamıştır.Örnek olarak da;Fransız inkılabı,Rus inkılabını vermiştir.
TÜRK İNKILABINA KARŞI TUTUMLAR
Fakat devrimlere karşı çıkanlarda olmuştur. Bunlar,şahsi çıkarlarını ön planda tutan, her türlü gelişmelere ve yeniliklere karşı çıkan dini de çıkarlarına alet eden gerici, yobaz ve din tacirleri dediğimiz kişilerdir. Osmanlıyı taasupluğa sokan ,gelişmesini engelleyen de bu tür zihniyet idi Atatürk'ün, her türlü yeniliğe karşı çıkan, adına irtica dediği hareketi yaratan da, bu zihniyet idi. Ona süikastler düzenleyip varlığını ortadan kaldırmaya çalışanlar da ayni zihniyet sahibi kişilerdi.
Türk devrimleri sürerken,''Dünya kafirin ,Ahiret Müslüman'ındır''diyerek ,''dini'' bir siyasi araç olarak kullanıp ,bütün yeni düzenlemelere karşı çıkan bu zihniyet sahibi kişiler,cehaletin batağında,safsataları ve dinle ilgisi olmayan hurafeleri savunmuşlar ve gelişmelerin hızını kesmekten ,ülkeye zarar vermekten başka bir sonuç elde etmemişlerdir. Geriye yönelik bir özlem içinde hareket edip,geriye dönük bir değişimi savunmuşlar,daima yeniliklere karşı çıkmışlardır.
Unutmamak gerekir ki Türk devrimi ;dine değil,dinsel duyguların sömürülmesine karşı dır.''Dini cehlin elinden alıp ehlin eline vermiştir.''Türk devrimi;Padişahla değil,Saltanatla,dinle değil, Hilafetle,Arapça ile değil,cehaletle savaşmıştır.
Atatürk Nutuk'un birçok yerinde başardığı devrimleri milletle birlikte başardığını,kuvvetini daima halktan aldığını ısrarla söyler. ''rehber, yol açıcı tek başına hiçbir şey değildir.Büyük adam iradesini millete borçludur.Başardığı işler onun değil bütün milletin işleridir.Eğer halkta bu ileri adımları durdurmak isteyen direnmeler varsa ,bunlar milletin yaratıcı iradesini bozan tembel kuvvetler,batıl inançlara bağlı yıkıcı ve menfi unsurlardır.Bunlar asla Milli bütünlüğü temsil edemezler ve milletin iradesi bunları ergeç dağıtır.''diyerek geriye yönelik her durum ve hareketin karşısında olduğunu belirtmiştir.
SONUÇ:
Bir ulusun kalkınması demek ,her bakımdan güzelleşmesi,yaşayış ve ve düşünce biçiminde güzele daha çok değer vermesi demektir.Güzellik armağandır.Çirkinlikler içinde kalkınma olmaz.Toplumsal değerlere aykırı bir yaşam ulusları ileri götürmez,geliştiremez.
Cumhuriyetimizin esaslarını olan Atatürk devrimleri ile Anayasa düzeni içinde yer alan ilkeleri,milli ülkülerimize ulaşabilmenin bir aracı niteliğinde düşünülmüş ve gerçekleştirilmiştir.Atatürk'ün belirlediği çağdaş uygarlık düzeyine hatta üzerine çıkma mücadelesini kapsamaktadır.Bu mücadele dün olduğu gibi bugün de büyük bir inanç ve kararlılıkla sürdürülmektedir.
Türk inkılabı sadece hareket safhası içinde kısıtlandırılmamalı,düşünce alanında da güçlendirilerek duyguya dönüştürülmelidir.Türk sanatkarları Türk inkılabını kendilerine konu edinmeli böylece milletin duygu alanına inkılap yerleştirilmelidir.İnkılabın öğretiminden ve uygulamsında sorumlu olan kişiler,yalnızca olayın sonuç kısmını değil,Atatürk'ün bilimsel yöntemini almalıdırlar.Atatürk tarafından belirlenmiş olan ilkelerin bilimsel temelleri üzerinde durulmalı,bilimsel doğrultusundan saptırılmamalı,Türk inkılabının nedenlerini bilimsel olarak açıklayan eserler verilmelidir.Yazarlar Türk inkılabına kendi düşünsel gözlüklerinin arkasından bakmamalıdırlar.Atatürkçülük bazı dinsel çevrelerce sömürü konusu yapılmamalıdır.Atatürk ilkelerini modası geçmiş bir düşünüş düzeyine indirmeye çalışan çağdışı zihniyete engel olunulmalıdır.Atatürk'ü düşüncelerden silerek,Mustafa Kemal adını yayma çabasını gösteren kişilere karşı mücadele edilmelidir.
Atatürk devrimler yepyeni kuşaklar yarattı.Bu genç kuşakların ,eski ve yeni toplum düzenimizi tanımaları gerekir.Bu günün genç kuşakları,Türk devriminin hangi zorunluluklar sonucunda doğduğunu ve nasıl gerçekleştiğini bilmelidir.Bunları bilip anlayamazsa,bireyi olduğu Türk toplumunun dertlerini ve sorunları giderme yollarını saptayamaz.Sonuçta sorumluluk yerlerine geldiğinde olumlu işler göremez,çabaları,bocalamalar içinde boğulur.Tam ve bilinçli Türk aydını,kendini yaratan geçmişini ve Türk inkılabını iyi tanırsa ,geleceğe ait pek çok sorunların çözümünü de bulacaktır.
Çağımız bilgi çağıdır.Bilgi ve teknolojiye sahip toplumlar ancak kalkınabilmektedirler.Atatürk devrimlerinin de en belirgin niteliği, çağdaş düşünceye ve bilime dayalı bir toplum yaratmak amacıyla somutlaşan ve hiçbir devrimin özünde bulunmayan,sürekli yenileşmeyi içermesidir.Bundan dolayı,çalışmalarımızda izleyeceğimiz yol,sporcuların taşıdığı olimpiyat meşalesi gibi bizim de meşalemiz, Atatürk ilke ve inkılapları olmalıdır.Bu meşeleyi sevgi,coşku,ve inançla taşımalıyız. Bizden sonrakilere de artan bir sevgi,coşku ve inançla aktarmalıyız.
