YAZMAK
Sözlü ifade, bütün önemine rağmen yalnız başına kâfi değildir. Sözün zaman mekân içinde yayılmasına hizmet edecek olan,yazılı ifadedir. Hele bugünkü kültür hayatında bu ifade tarzının büyük bir önemi vardır. Yazılı anlatım, bundan başka önemli bir öğretim ve eğitim vasıtasıdır. Gerçekten bu:
1.Dilin gelişmesine;
2.Gözlem ve düşüncenin inkişâfına;
3.Estetik duygularının gelişmesine;
4.Yaratma kuvvetinin uyanıp beslenmesine,
5.Ahlâk eğitiminin,kuvvetlenmesine hizmet etmesi bakımından büyük ve değer taşır.

Bugün,yazmanın amacı olan iyi,güzel,doğru ve etkili anlatımın zorunlu olmadığını kimse söyleyemez. Ana dilini iyi kullanmak,işi gücü ne olursa olsun herkes için gereklidir. Özellikle yazılı
anlatım,alıştırmalar ve uygulamalar ile gelişir. Erasmus, bu gerçeği şu sözüyle açıklamıştır: ”Yazma cesareti yazdıkça artar.”
Bir yazarımız da : “Ben beyaz kâğıttan korkarım.”diyor. Yazar, demek istiyor ki:“Ben beyaz bir kâğıda yazı yazmadan önce çok düşünürüm. Ben okuyucuların karşısına rastgele çıkmaktan korkarım.”Yazı yazmanın bir çalışma ve çaba istediğini ispatlayan bir söz. Bazı kimselerde yazmanın gelişmesini engelleyen iki yanlış düşünce vardır:
1.Anlatım, bir yetenek işidir. Ana dili iyi kullanmak bir Allah vergisidir.
2.Doğru, güzel ve etkili anlatım,ancak yazı sanatıyla uğraşanların harcıdır.

Memleketimizde mecburi olan öğretim devresi Temel Eğitim okullarının birinci devresidir. O halde bu devrede
öğrenim görmüş her vatandaşın, sözlü ve yazılı anlatımda yeterli hale getirilmesi gerekir. Öyleyse öğretmen
öğrencilerin duygu ve düşüncelerini başkalarına, bir yandan sözle,öte yandan da yazı ile anlatma çalışmalarına
yöneltmelidir.
Öğretmenin okulda yalnız sözlü anlatımına önem vererek yazılı anlatımı bir yana bırakması ne kadar doğru değilse,
yazılı anlatıma önem vererek sözlü anlatımı ihmal etmesi de o kadar yanlış olur.

YAZMA VE YAZILI ANLATIMIN GENEL AMAÇLARI
1.Öğrencilere görüp izlediklerini, dinlediklerini, okuduklarını, incelediklerini, düşündüklerini, tasarladıklarını söz ya da yazı ile doğru ve amaca uygun olarak anlatma beceri ve alışkanlığını kazandırmak;
2.Öğrencilere Türk dilini sevdirmek ,kurallarını sezdirmek; onları Türkçeyi gelişim süreci içinde bilinçle, özenle ve güvenle kullanmaya yöneltmek;
3.Türlü etkinliklerle öğrencilerin kelime dağarcığını zenginleştirmek;
4.Onlara bilimsel, eleştirici, doğru yapıcı ve yaratıcı düşünme yollarını
kazandırmada Türkçe dersinin payına düşeni gerçekleştirmektir.
Birbirimizle anlaşmamızda bize söylenenleri,okuduklarımızı anlamamız olayın yalnız bir yanını oluşturur. Anlaşmanın sağlanabilmesi için bizim de karşımızdakilere düşündüklerimizi, duyduklarımızı, gördüklerimizi, duygularımızı, isteklerimizi sözle ya da gereğinde yazı ile anlatmamız gereklidir. Karşımızdakilerle anlaşabilmemiz için bize söylenenleri tam ve doğru olarak anlamamız ne kadar önemli ise, onların bizim söylediklerimizi tam ve doğru anlayabilmeleri için düşünce, duygu ve dileğimizi aynı biçimde tam, doğru ve amacımıza uygun olarak anlatmamız da o kadar önemlidir. Çağımızdaki toplumsal yaşayış, demokratik düzen, başkalarını anlama kadar kendimizi anlatmamızı da zorunlu kılmaktadır.
Anlaşmanın en yaygın ve doğal biçimi konuşmadır. Bunun içindir ki çocuklarımıza, her şeyden
önce ,doğru ve düzgün konuşma,anlatmak,istediklerini en kısa yoldan ,en açık ve karşımızdakilerin zihinlerinde karanlık bir nokta bırakmayacak biçimde anlatma beceri ve alışkanlığını kazandırmak gereklidir.
Yazılı anlatım sözlü anlatımdan biraz farklı ve karmaşıktır. Konuşurken dinleyenin göstereceği tepkiler (Yüz ifadesinin değişmesi, soru sorması v.b.) bizi hemen etkileyerek amacımız yönünden konuşmamızı şu ya da bu doğrultuda değiştirebilmeyi yönlendirmesine karşın yazıda böyle bir imkân yoktur. Yazıda her şeyi önceden iyice hesaplayarak, yazımızı okuyacak kimsenin düşünce ya da duygularımızı tam bizim istediğimiz biçimde anlamasını sağlayıcı tedbirleri önceden almamız gereklidir. Çünkü, yapacağımız yanlışları sonradan şu ya da bu biçimde düzeltemez, eksikleri tamamlayamayız. Ayrıca yazılı anlatımın belli ve kesin kararları vardır. Yazı yazarken bunlara uymamız, düşüncelerimizi kurallara uygun cümleler durumuna getirmemiz, bu cümleleri en etkili ve amacımıza en iyi varacak biçimde sıralamamız gerekir.
Her dil, kendi kurallarını kendisi yaratır ve o kurallar içinde yaşar, gelişir.Çocuklar, ana dillerini önce kulaktan, yaşayarak öğrenirler. Ana-baba ve yakın çevreden öğrenilen bu dil, dilin ana kurallarına uygundur. Çocuk çeşitli bölgelerde birbirine göre pek az özellik gösteren bu kurallara farkında olmadan uyar; dilini kurallara uygun olarak kullanma becerisini yine farkında olmadan kazanır.
Temel eğitim döneminde okul, dil öğrenimini önce bir sistem içine sokar ve yavaş yavaş öğrencilere dilin kurallarını sezdirir; onların, bu kurallara uygun olarak kullanmalarında bir bilince
varmalarını sağlar.
Öğrenci, bu bilinci kazandıktan sonradır ki dile saygı oluyor. Dili kullanmada özen gösterir. Giderek, dilimizin özellik,incelik ve güzelliklerini sezip, dilini sever.
İnsan, kelimelerle düşünür.En önemsiz bir ihtiyacımızdan en çapraşık duygu ve düşüncelerimize kadar başkalarına açıklamak istediklerimizi ancak kelimelerle anlatabiliriz.
Çocuğun başlangıçtaki dili pek yalındır, hem bir ağaç durumundadır. Ana dili, okulda sistemli bir biçimde geliştirilir.
BİRİLERİNİN MUTLULUĞUNU YAZMAK İÇİN KALEM OLAMIYORSAN ,BAZILARININ HÜZNÜNÜ KALDIRMAK İÇİN HOŞ BİR SİLGİ OLMAYI DENE.
YYYYYYYYY