
ATATÜRK'ÜN TARİHE BAKIŞI

Tarih bir bilimdir..Ancak içerdiği sorunlar kapsadığı varlık alanı kendi dışında değil,içindedir.Bu nedenle,tarih konu edindiği olaylar dolayısiyle değil,içinde geliştiği ''bilinç akışıyla''bilimdir''.
Tarih ,geçmişin bilimi değil de ''düşünen insanın bilimi''dir Ancak özgün ürünler ortaya koyan ,düşünsel alanda üretici yaratıcı olan ulusların tarihi vardır. Tarih insan topluluklarının ürettiği tüm maddi ve manevi değerleri kendine inceleme konusu olarak alır.Bu değerleri bilimsel yönteme uygun olarak belgelere dayalı kronolojik bir sıra içinde yapar.Böylece,insan topluluklarının geçirdiği deneyimlerden daha sonraki kuşakların ders almasına,daha mutlu bir dünyanın nasıl kurulabileceğine ışık tutar ,yol gösterir.Zira''her dün yarını aydınlatan bir fenerdir''
Atatürk'...Tarih zorlamay? sevmiyen nazl? bir peridir.Fikirleri tercih eder.'' ,''Tarih ,bir milletin kanını,hakkını,varlığını hiçbir zaman inkar edemez.'' diyerek,bu sözleriyle ,gerçek değerler açısından tarihin önemini belirtmiştir.
Atatürk insanların tarihten alabilecekleri dersler olduğunu şu sözleriyle ifade etmektedir;''İnsanların tarihten alabilecekleri mühim dikkat ve uyanıklık dersleri;bence devletlerin umumiyetle siyasi müesseselerin teşeküllerinde,bu müesseselerin mahiyetlerini değiştirmede ve bunların çözülme ve sonlanmalarında müessir olmuş olan sebepler ve amillerin tetkikinden çıkan neticeler olmalıdır...''
''Tarih ne güzel aynadır.İnsanlar,özellikle gelişmemiş kavimler,en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis duygulara tabi olmaktan nefislerini men edemiyor.Tarihin sinesine geçen büyük hadiselerde,bu hadiseler içinde amil ve faili olanların hal,hareket ve muameleleri onların ahlak seviyelerini ne açık gösterir.''
Tarih yöntem bakımından(belgelere dayanmak,sonuçlarla sebepler arasındaki ilişkileri belirtmek yönlerinden) bilime bağlı,yazılış bakımından (olayların bir düzene göre sıralanışı,hikaye edilişi,yazarın üslubu yönlerinden)edebiyata bağlıdır.
Tarih,bilim açısından iki ana devire ayrılır;Tarih öncesi,Tarih devri.
Eski devirlerde tarih,sadece bir sanat eseri sayılırdı;eski Yunan ve latin edebiyatında söylevin bir kolu olarak kabul edilirdi.Herodotos eserini halk toplulukları önünde okumuştur.
Tarih Avrupa'da ,özellikle xıx yüzyılda doğrudan doğruya bilim olarak ele alınmış,olaylar belgelere dayanılarak,yan tutmadan incelemeğe başlanmıştır.
Tarih bugünü ve geleceği anlamak için elimizde tek anahtardır.Ne olduğumuzu bilebilmek için geçmişte ne olduğumuzu bilmemiz gerekir.Fransız tarihçisi ve siyaset adam? Alexis de Tocqueneville ''Geçmişten çıkarılan yanlış dersler,tarihi hiç bilmemekten daha zararlıdır.''diyor.
Atatürk'te;''Sonradan uydurma bir eser vücuda getirerek ertesi gün pişman olmaktansa,hiçbir eser vücuda getirmemek,beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir.'' demektedir.
Tarih bir milletin hafızasıdır.İbn-i Haldun'un da vurguladığı üzere,toplum hayatı insan hayatına benzer.Hafızasını kaybeden bir insanın geleceği nasıl her an tehlikede ise,milli hafızasını inşa edememiş milletlerinde varlıklarını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmeleri pek mümkün değildir.Bu yüzden,
geçmişte ve günümüzde köklü bir devlet geleneğine sahip olmayan milletler veya milletleşme sürecinde olan toplumlar,kendilerine tarih yaratmanın endişesi içerisinde olagelmişlerdir.Örneğin,ABD'nin devlet olarak uzun bir geçmişi yoktur.Hatta bu devleti oluşturan ,çok uluslu bir yapı olup,millet dahi değildir.Ancak milletleşme sürecindedir. Ve bir ''Amerikan''milleti kurulmaya çalışılmaktadır.Bunun için de''hafıza'' yani tarih inşa edilmesine önem vermektedirler.
Osmanlıların ilk devirlerinde,devletin resmi tarihi,''şehnameci''adı verilen kimselerce nazımla yazılmış;daha sonraları,nesirle yazılan tarihlerin çoğunda da yazı hüneri gösterme amacı güdülmüştür.
Tarih olaylarını oluş sırasıyla,yıl yıl anlatan tarih eserlerine Osmanlılar devrinde Vakaayiname(vakalar kitabı)denmiştir.En eski örneklerini Roma'da gördüğümüz bu yoldaki eserlere,Batı edebiyatında kronik(fr.chronique)denir.Osmanlılarda vakaayiname yazarlarına vaka-nüvist (vaka yazarı)denirdi.Osmanlı devletinde vaka-nüvistlik resmi bir memurluktu;bu memurluk ilk kez 1663'te kurulmuş,imparatorluğun sonuna kadar sürmüştür.Vaka-nüvistler,devleti ilgilendiren bütün olayları ,oluş sırasıyla yazmakla görevli idiler.
Cumhuriyet dönemine kadar medreselerde İslam tarihi okutulurdu.İslam öncesi Türk tarihi bilinmiyordu.Tanzimat döneminde açılan okullarda Osmanlı tarihi okutulurdu.Başlangıç olarak Osmanlı tarihinin kuruluşu alınmıştı.Halbuki Türk milletinin binlerce yıllık bir tarihi vardı.Bu durum xx yüzyılda Hazar denizinin doğusunda Türkmenistan da Aşkabat yakınlarında Anav 'da yapılan arkeolojik kazılarla ispatlanmıştı.
Bundan dolayı Atatürk, Türk tarihine önem verdi.Tarih konusuna eğildi.1928 yılında Türk tarihi ile ilgili çalışmaları başlattı.Çok sayıda kişiye görev verdi.1930'da ''Türk Tarihinin Ana Hatları''adlı eser yayınlandı.Çalışmaları sürekli kılmak için 15 Nisan 1931'de Türk Tarihi Tetkik Heyetini''(bugünkü adıyla Türk Tarih Kurumu) kurdu.Aynı yıl dört ciltlik ''Genel Tarih''serisi yayınlandı.1932'de toplanan Birinci Türk Tarih kongresinde ''Türk Tarih Tezi''ortaya atıldı.1937 'de ikinci Türk Tarih kongresinde tarih tezimiz yabancı bilim adamlarınında incelemesine sunuldu.Tarih tezi kabul edildi.Milli tarihimiz gerçek kimliğini buldu.
Atatürk,milli sınırlar içinde ,ortak yaşanmış bir tarihi,bir milletin oluşmasında temel unsur olarak görüyordu.Bundan dolayı da,Türk tarihini aydınlığa kavuşmasını istiyordu.Türk milleti hakkında öne sürülen asılsız iddiaları yine tarihi bilgilerle cevap verilip çürütülmeliydi.Türk vatanının bütünlüğüne karşı girişilecek tertipler,tarihi kanıtlarla etkisi kılınmalıydı.
Atatürk'ün giriºimleriyle baºlatilan çaliºmalar sonucunda,Türk milletinin üstün kabiliyetiyle dünya medeniyetine yaptigi hizmetler gözler önüne serildi.Türklük bütün asaletiyle dünyaya tanitildi.
Atatürk dünya tarihinin seyri ve Türkler hakkında: ''İnsanların meşgul olduğu bütün meseleler,karşılaştığı bütün tehlikeler,elde ettiği başarılar,
ortaklaşa,umumi bir mücadelenin dalgaları içinden doğa gelmiştir.Doğu milletlerin,batı milletlerine taarruz ve hücumu,tarihin belli başlı bir safhası
dır.Doğu milletleri arasında,Türk unsurunun başta ve en kuvvetli olduğu malumdur.Gerçekten Türkler,Müslümanlıktan önce ve Müslümanlıktan sonra ,Avrupa içerisine girmişler,taarruzlar,istilalar yapmışlardır.Batıya taarruz eden ve istilalarını İspanya'da Fransa hudutlarına kadar sürdüren Araplar'da vardır.Fakat,her taarruza karşı,daima,karşı taarruz düşünmek lazımdır.Karşı taarruz ihtimalini düşünmeden ve ona karşı güvenilir tedbir bulmadan hareket edenlerin sonu yenilmek ve bozguna uğramaktır,yok olmaktır.Batının ,Araplara karşı taarruzu,Endülüs'te acı ve ibrete değer bir tarihi felaket ile başladı.Fakat,orada bitmedi.Takip,Afrika kuzeyinde devam etti.
Attilla'nın ,Fransa ve Batı Roma topraklarına kadar yayılmış olan imparatorluğunu hatırladıktan sonra,Selçuklu devleti yıkıntısı üzerinde teşekkül eden Osmanlı devletinin,İstanbul'da Doğu Roma İmparatorluğunun tac ve tahtına sahip olduğu devirlere gözlerimizi çevirelim.Osmanlı hükümdarları içinde,Almanya'yı Batı Roma'yı zapt ve istila ederek muazzam bir imparatorluk kurmak teşebbüsünde bulunmuş olan vardı.Yine,bu hükümdarlardan biri,bütün İslam alemini bir noktaya bağlıyarak sek ve idare etmeyi düşündü.Bu emelin şevkiyle Suriye'yi,Mısır'ı zaptetti.Halife unvanını takındı.Diğer bir sultan da,hem Avrupa'yı zaptetmek,hem İslam alemini hükmü ve idaresi altına almak gayesini takip etti.Batının arasız mukabil taarruzu,İslam aleminin hoşnutsuzluğu ve isyanı ve böyle cihangirane tasavvurlar ve emellerin aynı hudut içine aldığı muhtelif unsurların uyuşmazlıkları,netice olarak benzerleri gibi Osmanlı İmparatorluğunu da tarihin sinesine bıraktı.''
''Millet için milletçe yapılan işlerin hatırası her türlü hatıraların üstünde tutulmazsa milli mefhumunun kıymetini takdir etmek mümkün olamaz.'' diyen Atatürk milli tarih ve milli şuur'un önemini verdigi şu örnekle belirtmekte
dir;''Biz Balkanlari niçin kaybettik biliyor musunuz?Bunun tek bir sebebi vardir.Bu da Islav araştırma cemiyetlerinin kurdugu Dil kurumlarıdır,bizim içimizdeki insanlarin milli tarihlerini yazip milli şuurlarını uyandırdığı zaman biz Balkanlarda Trakya hudutlarına çekildik.''
Atatürk Türk tarihine verilen önemin sebepleri konusunda da ; ''Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuş
tur.Bunu aramak,tetkik etmek,Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.''
''Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş bizim de içimize girmiştir.Dörtyüz çadırlık bedevi bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi.Evvela,millete tarihini,asil bir millete mensup bulunduğunu,bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz.''
''Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur.''
''Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür.Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça,büsbütün Türk çocukları kendileri için lazım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir.Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar,o büyük başarıları düşünecekler,harikalar yaratan adamları öğrenecekler,kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler e bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.''
Tarih;milletlere kendilerini tanıtarak,nereden ne biçim gelip,nereye nasıl gittiklerini anlata anlata,hayat yolunda bir lahza dahi duruş olmadığını,
tecrübelerden ibret ve ders alınıp faydalanılarak,daima ilerlemek gerektiğini öğretip,önlerindeki yolu aydınlatan,kolay yazılır şey değildir.Atatürk'te bunu ''Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir.Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat,insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.'' diyerek Tarihin doğru tespit edilmesinin önemini vurguluyor ve şunları söylüyor:
'' Herhangi bir tarihi elinize aldığınız zaman onun gerçeğe uygun olmadığına güven duymak için dayandığı kaynak ve belgeleri araştırılır.Bizim şimdiye kadar doğru bir milli tarihe malik olamayışımızın sebebi tarihlerimizin,hakiki okuyucuların belgelere dayanmaktan ziyade ya birtakım meddahların veya birtakım kendini beğenmişlerin hakikat ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulamamak bedbahtlığıdır''
''Tarihi yapan akıl ,mantık,muhakeme değil,belki bunlardan ziyade duygulardır.''
''İnsan tarihin manasını ancak olgun bir yaşa eriştikten sonra anlıyor.Ve tarih ancak bu yaştan sonra yazılabilir.Çok arzu ederdim ki kaç arkadaşla beraber hayatımızdan geri kalan zaman tarih yazmakla geçirelim.''
''Ben fani bir insanım,bir gün öleceğim,büyüklüğüne ve üstün kabiliyetlerine inandığım Türk ulusunun gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum.Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor,her şeyi unutuyor,sizi yoruyorum.Beni affedin''