


İRFAN GEZER
OSMANLI’DA “DEVŞİRME” NEDEN VE NASIL OLURDU
Devşirme Usûlü nereden ve neden çıkmıştır?
Çocuklar zorla mı annelerinden alınmıştır?
Devşirmenin başlama sebeplerini şöylece özetlemek mümkündür:
1) Yıldırım
Bayezid‘in Ankara mağlûbiyetinden sonra fetihlerin duraklaması, hattâ muvakkaten (geçici
olarak) gerilemesi sebebiyle yeniden esir elde edilememesi, acemi oğlan ihtiyacını arttırmıştır.
2) Ayrıca bugün Amerikan ordusunda asker olmak için can atan çok sayıda
üçüncü dünya ülkesi vatandaşı insanların mevcut olduğu inkâr edilemediği gibi,
o günün tek süper gücü olan Osmanlı Devleti‘nin en önemli ordusu olan Yeniçeri teşkilatında görev almak için Müslüman ve Hıristiyan her
çevreden talepler gelmeye başlamıştır.
3) Bir diğer önemli sebep de gayrimüslimlerin askerlik edemeyişleri ve buna
karşı cizye vergisi ödemeleri söz konusu olduğundan, gayrimüslimler ve
özellikle Osmanlı hayranı Bulgar, Arnavut, Bosnalı ve Ermenilerin,
Osmanlı ordusunda görev alma arzuları gittikçe artış göstermiştir.
İşte bütün bu sebeplere dayanan Osmanlı Devleti, belli bir kanun ve kaide
çerçevesinde, sadece gayrimüslim Bulgar,
Arnavut, Bosna yerlileri ve Ermenilerden, hem rızaları dahilinde olmak
ve hem de belli bir kaide dahilinde yapılmak şartıyla, her kırk haneden bir
tane 14 ilâ 18 yaş arasında genci, Osmanlı ordusunun temelini teşkil eden Yeniçeri
teşkilâtına girmek veya sarayda önemli vazifeler yapmak üzere devşirmeye
başlamıştır. Bu usûle devşirme adının verildiğini ve bunun kanunnamesinin hazırlandığını görüyoruz.
Usûl hakkında bilgi vermeden evvel şu bir kaç hususun bilinmesinin zaruret
olduğu kanaatindeyiz:
A) Yeniçeri teşkilâtına girmek veya saraya girmek, önemli bir
şeref olmasından ve hattâ bu yolla Yeniçeri olan yahut saraya girenler, belli
bir müddet sonra, önemli mülkî ve askerî makamlara geldiklerinden dolayı,
gayrimüslim gençlerin ve ailelerin bunu arzuladıklarını açıkça görüyoruz.
Diyarbekir Beylerbeyi ve sonradan da Mısır
Beylerbeyi olan Hüsrev Paşa, bu yükselenlere
verilecek en bâriz misaldir. Hattâ Müslüman Boşnaklar, Müslüman olduklarından
dolayı kendi çocukları devşirilmeye tâbi tutulmadığından, ısrarla, bu kanun
gereği çocuklarının toplanmasını kendileri arzu etmişlerdir. Israrlı arzuları
üzerine, Müslümanlardan sadece Boşnaklar devşirme kanununa tâbi olmuşlardır.
Bunlara Poturoğulları
denmektedir.
B) Bu devşirmeden kasıt, rızası dairesinde kalmak şartıyla, önce Müslüman
Türk ailelerin yanına verilerek Müslümanlaştırmak ve Türkleştirmektir. Ancak,
bunun zorla yapıldığına dair bir şikâyet söz konusu değildir. Belki devşirmeye
tâbi olmayan Yahudi, Rus ve Rumlardan “neden bizden de almıyorsunuz” şeklinde
sitemli arzular vardır. Bu söylediklerimiz, yükselme dönemi içindir; gerileme
döneminde devşirmecilerin türlü türlü zulümler yaptıkları, maalesef doğrudur.
C) Avrupalıların anlattığı tarzda, küçük çocuklar ana ve babalarından zorla
alınıyor değildir. Belki 14-18 yaşları arasındaki delikanlılar alınmaktadır.
D) En önemlisi de devşirme yoluyla Acemi Ocağı‘na çocuğunu
veren gayrimüslimler, belli vergilerden muaf tutulduğundan, kendi elleriyle ve
hile yaparak ve hattâ devşirme memuruna rüşvet vererek çocuklarını Acemi Oğlanı
yapmaya çalışmışlardır.
E) Bütün bunların yanında, insan unsurunun girdiği hiçbir işte suiistimal
olmaması mümkün görünmediğinden, bu konuda bazı suiistimaller olmuş olabilir.
Prof. Dr. Ahmed Akgündüz / Bilinmeyen
Osmanlı
OSMANLI’DA DEVŞİRME
Osmanlı tarih ve tetkiklerinde bizi en çok meşgul eden kurumların başında
devşirmelik gelir
Devşirme, çok kısa bir tarifle, devletin kapıkulu ocakları olan
sipahilerle,yeniçerilerin yenilenmesini temin etmek için ortaya çıkmıştır,
çünkü insan ve savaşçı yüzü yenilenmek zorundadır.Hıristiyan çocuklardan
devşirme alınmıştır.Niye Hıristiyan çocuklardan diyoruz ? Çünkü Musevi
toplumundan,Osmanlılık’ın Musevi kompartımanından devşirme alındığı
görülmemiştir.Bunun nedeni antisemitizm veya Yahudilik aleyhtarlığı
değildir,Yahudilerin şehir toplumu olmasıdır.
Devşirme kurumunda temel kaidelerden birisi,şehir uşağının ocağa alınmamasıdır ; çünkü şehir uşağının gözü açıktır,muhtelif cereyanlara,akımlara mensup olabilir.Bu yüzden kültür
bakımından artık kendine göre bir kişiliğe kavuşmuştur, bir kimlik elde etmiştir.Dolayısıyla bu ocağın gerektirdiği tekdüze, tek yönlü bir kimliğin şehirliye verilmesi mümkün olmayabilir. Bunun dışında Müslümanlardan devşirme alınmadığı söylenir.Bu genel bir kuraldır ama istisnasıda yok değildir.Bazı
müslüman köylerden de çocuk devşirilir.Bunu köylerin ahalisi istemiştir. Devşirme emini, tek çocuklu ailelerin, tek erkek çocuğu olan ailelerin çocuğunu devşirmez.
Devşirme işlemi, birkaç yılda bir yapılırdı ve sayı genelde birkaç bin çocukla sınırlı tutulurdu.Bazen sayı 5-6 bine kadar ulaşır ama fazlası olmazdı ve bu olay her yıl yapılmazdı. Bazı Balkan tarihçilerin ve Hıristiyan yazarların ileri sürdüğü gibi yetişen bütün yeni gençlik Osmanlı savaş gücünün içine alınmış,Türkleştirilmiş ve böylelikle Balkanlarda adeta milleti sürükleyecek,ayaklanma yaratacak; belki bağımsızlığı elde edecek sağlıklı genç bir nüfusun yeşermesine müsade edilmemiştir gibi bir hayalperest ifadenin gerçekle ilgisi yoktur.
İlk olarak köy çocuğu tercih edilir, çünkü kendi dini bakımından da kendi dili bakımından da değişmeye en açık köy çocuğudur.Burada kural vardır.İvo Andriç’in romanı Drina Köprüsü’nde yazdığı gibi öyle 3-5 yaşında çocuk sepete konup götürülmez. Devlet, kızamık,kuşpalazı gibi çocukluk hastalıklarıyla uğraşacak durumda değildir, Osmanlı bebek bakıcısı değildir. Okula gidecek yaşa gelmişler devşirilir. Demek ki 9 yaşın üstündeler, gene aynı şekide 14-15 yaşın üzerinde de devşirme
alınması pek adet değildir; çünkü böylelerine literatürde “sakallı” diye tabiredilir..Bunların yetiştirilme yaşı geçmiştir.
Genellikle çocuklar kimliklerini unutacak yaşta değillerdi. Yani ileri yaşta da hangi köyden geldiğini, anasını, babasını,akrabalarını hatırlar.Örnekler vardır, Sokoloviç Mehmet Paşa gibi. Sokullu bütün ailesini sonradan aynı şekilde devlet hizmetine almıştır. Herkes kendi yerini bilir. Unutulan şey, çocukların konuştukları dil ve dinleridir.Bunlar belirlimerkezlere getirilir, sünnet edilirler ve ondan sonra ayrılırlar.Çok zeki ve güzel olanları Enderun mekteplerine alırlar ki burada bunlar saray hizmetlileri olacaklardır ve belirli bir kademeden sonra Birun’a çıkmak dediğimiz, yani sancak beyi payesiyle veya ona eşit payelerle devlet hizmetine gireceklerdir.
Dünyada hemen hemen hiçbir devletin protokolü, yüksek zümreye baktığınız zaman Osmanlı Devleti kadar göz alıcı değildir. Çünkü Osmanlı Devlet protokolü hepsi fiziki bakımdan mükemmel,fevkalade zeki ve tüm ırkların en seçkinlerinden meydana gelmiş devlet adamlarından oluşur. Her devşirme bazılarının sandığıgibi zorla alınmaz Hatta bazı fakir köyler çocuklarını bu yolla kurtulacağına, yükseleceğine inanarak gönüllü olurlar. Tabi kaderde bir asker olarak savaşta ölmekte vardı. O alınan çocukların kimisi bir yeniçeri neferi olarak kalacaktır, kimisi de Sokullu Mehmet Paşa,Mahmut Paşa gibi koca imparatorluğunkaderini elinde tutan başvezirler olacaktı.
Enderun dediğimiz mektep, sınıf bulunan bir okul değildir, zaten burdainsanlar hizmet içi eğitim görürler, koğuştan koğuşa terfi ederler. Padişah sarayında kendilerini beğendikçe padişaha daha yakın hizmetlere verilirler.Burada sözlü ve yüz yüze bir eğitim görürler. Spor da vardı, resim de , hüsn-ühat da edebiyat da .
Devşirme bir hayat tarzıdır. Bu çocuklar Türkçe öğrenir. Enderun’a alınmayanlar bile, Türk’e verilmek üzere İstanbul civarındaki köylerdeki köylülerin yanına gönderilir. Yeniçeri adayının burda öğrendiği Türkçe ve din bilgisi de çok önemlidir. Rafine bir medrese dindarlığı verilmiyor bu çocuklara, bir köylünün dindarlığı veriliyor. Her devşirme de köylü değildir, bazen çok öenmli ailelerin çocukları da ikna yoluyla alınabilirdi.
Bu asimilasyon, bu eğitim amalgamı ve kabullenilmesinin nasıl olduğu çok önemlidir.Enderun başı başına bir müessesedir. Burada insanlar birbirleriyle “siz” diye konuşur, laubalilik yoktur. Koğuş zabitleriyle, koğuşun başlarıyla son derece saygılı olmak zorundadırlar. Yeme içme,yıkanma,kalkma,yatma saatleri konusundan büyük bir disiplin içindedirler. İşte buna bazı insanlar ; “Osmanlı Saray Medeniyeti” diyorlar ki bu doğrudur.
Enderun’un dişi bir izdüşümü vardır ; o da Harem’ dir. Haremdeki bütün kızlar padişah için toparlanmamıştır. Orada padişaha taktim edilecek, padişahın beğeneceği öncelikli özelliklere sahip bazı kızların olduğu doğrudur. Ama neticede bir takım kızlar orada hizmetli olarak kalır ve asıl önemlisi buradaki Türkçe ve İslam’ı öğrenen ve Osmanlı saray medeniyetinin benimsetildiği bu kzıların bir kısmının Birun’a çıkan Enderun halkıyla baş göz edildiğidir. Dolayısıyla bir kan aristokrasisi, bir hukuki hükümranlık statüsü tespit edilmediği halde , Osmanlı cemiyeti de insanların genel kuralı dışında
kalmamaktadır. Orda da insanların evlenmesi yoluyla seçkin bir sınıf yaratılmaktadır. Başarısız olurlarsa derhak o sınıfın dışına itilir. Zaten hukuki hiçbir imtiyazı yoktur.
Devşirmelik 17. asırda azalmıştır. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgilere göre IV. Murad zamanında 8.000 kişi kadar, 18. asırda III. Ahmed zamanında 1.000 kişi civarı devşirilmiş. Ancak asrın ortalarında artık Anadolu Türkleri de bu katagoriye girmektedir. Mesela, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
Türk devşirmelerinden biridir. 18. asırdan sonra bu müessese pratik de ortadankalkmaktadır.
İLBER ORTAYLI